08 Aralık 2016

İsmet Abi için...

Göç edip gittiğin yeni diyarda Baba’ya selam ve saygılarımı ilet!

Gitgide yalnızlaşıyorum.
İsmet Abi de veda etti bu dünyaya...
İsmet Abi’yi ben asker sayesinde tanımıştım.
Askeri darbeler beni İsmet Abi’yle yakınlaştırdı, İsmet Abiler’in dünyasıyla tanıştırdı.
Yoksa çok kızardım onlara.
Bir tarihte onları sınıf düşmanı olarak bellemiştim.
Hatta, çok eski zamanlarda İsmet Abileri darbeyle devirmek için askerle iş tutan cuntacı tertiplerde ufak tefek roller de oynamıştım.
12 Mart’ı hatırlıyorum.
Adalet Partisi lideri Demirel Başbakandı, İsmet Sezgin Gençlik ve Spor Bakanı.
Asker, bir muhtırayla devirmişti AP iktidarını.
Sevinmiştim.
Sonrası iyi gelmemişti.
İsmet Abi 12 Mart günü Başbakanlık merdivenlerinden inerken, rahmetli Örsan Öymen’in hafiften alaycı sorusuna karşılık ondan bir yanak almış, sıranın bizlere de geleceğini ima etmişti, yüzünde acı bir gülümsemeyle...
O altüst oluş günlerinde, ‘demokrasi’yi daha çok düşünmeye koyuldum.
Asker-demokrasi ilişkisini özellikle Deniz Gezmişler’in idamıyla birlikte sorgulamaya başladım.
İdamlara ve 12 Mart anayasasına Meclis’te el kaldıran Demirel’e, İsmet Abiler’e yine kızıyordum.
Ancak, benim iç dünyamda da özeleştirel bir muhasebe uç veriyor, kendi kendimle didişiyordum.
Ağır ağır yol aldığım nokta şuydu:

(1) Demokrasi hepimiz için ortak platform olmalıydı; 
(2) Demokrasi şemsiyesi altında tüm görüşler, şiddeti dışlamak şartıyla, özgürce savunulmalı, örgütlenebilmeliydi;
(3) Ve asker siyasetin dışında kalmalı, seçilmiş siyasi otoriteye tabi olmalıydı.

Bu açılardan 12 Eylül darbesi yalnız benim değil, sanıyorum, İsmet Abiler’in de demokrasiye daha çok açılmalarını sağladı.
1980’de Cumhuriyet’in Ankara temsilcisi olarak ‘Ankara gazeteciliği’nin tam göbeğindeydim.
Sonra genel yayın yönetmeni oldum.
Değişen birşey olmadı.
Bu defa 12 Eylül’ün siyaset yasakları Demirel’le, İsmet Abi’yle, merkez sağ ve muhafazakar çevrelerle yakınlaşmama, onları daha iyi tanımama yol açtı.

İsmet Abi
rahat uyu!
Seni hep iyi hatırlayacağım

Onlar da beni tanımaya başladılar.
Çünkü Cumhuriyet, özellikle 12 Eylül’ün anayasasına ve siyaset yasaklarına kararlı bir dille karşı çıkan neredeyse tek gazete olmuştu.
Askeri yönetime karşı dik duruş Demirel’le, İsmet Abiler’le beni de yakınlaştırmıştı.
Askeri darbelerle birbirimizi tanımaya başlamıştık.
Belirli konularda görüş ayrılıklarımız elbette sona ermedi.
Bazen çok farklı düşündük, bazen birbirimize çok kızdık, ip çok gerildi ama kopmadı.
Karşı karşıya geldik, konuşabildik, birbirimizin yüzüne düşüncelerimizi söyledik.
Demirel’le başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı döneminde çok tartıştık.
Herkesin içinde kendisine çok sert eleştirel soruları yönelttim.
Arada bir  bana çok kızdı ve beni cezaya koydu ama bu da uzun sürmedi. Devlet adamı-gazeteci ilişkimiz medeni şekilde devam etti gitti. 

İsmet Abi de bana kızmıştır.
Bazı görüşlerimi aşırı bulmuştur.
Ama pek öyle belli etmemiştir.
Hep güleryüzlüydü.
Hep yakındı.
Hoşgörülü, hoş bir insandı.
Gazeteci milleti, İsmet Abi’ye kendini yakın hissetti.
Bugünlere bakıyorum.
Bu söylediklerimden ne kadar uzağız.
Ne kadar koptuk, ne kadar uzaklaştık ‘Erdoğan iktidarı’ndan...
Demokrasi çok uzak.
Hukuk ve özgürlük çok uzak.
Askeri darbe dönemlerinden bile uzak...
Ne kadar hazin.
İsmet Abi rahat uyu!
Seni hep iyi hatırlayacağım.
Göç edip gittiğin yeni diyarda eğer Baba’yı görürsen, selam ve saygılarımı ilet.

 

Yazarın Diğer Yazıları

HASO!

Günaydın oğlum, bugün 80 oldun! Unutma, yaşamak güzel şey...

Erivan'da, Hrant'la Baş Başa...

Hrant Dink, "Gelin önce birbirimizin acılarına saygı gösterelim," demişti

Kissinger için bir yazı...

100 yaşında hayata veda eden Amerikan Dışişleri Bakanlarından Henry Kissinger için kolay yazı, zor yazı...