29 Temmuz 2016

Hayvan Çiftliği!

Çok tehlikeli bir yolda sürükleniyoruz!

Fotoğraflara bakıyorum.
İçim acıyor.
Hepsine ters kelepçe takılmış.
Ali Bulaç.
Mümtazer Türköne.
Şahin Alpay.
Ahmet Turan Alkan.

Emniyetin merdivenlerinden tek sıra halinde iniyorlar.
Yanlarında birer sivil polis.
Bilekleri arkadan kelepçeli...
Yüreğim burkuluyor.
Bir başka haber ulaşıyor:
Hilmi Yavuz da gözaltında!
80 yaşında.
Sağlık sorunları var, ilaçları verilmemiş...
Koca Hilmi Yavuz!
Demek o da darbeci...
Çok iyi bir edebiyatçı, bir dil ustası, felsefeci, derin bir düşünür olduğunu biliyordum ama darbeciliğin hiç aklıma gelmemişti sevgili Hilmi Yavuz...
Sıkma canını.
Dünya despotlara kalmadı, kalmayacak!
Cumhuriyet’in birinci sayfasına bakıyorum, manşet kocaman atılmış:

                  ÖZGÜRLÜKLER  ASKIDA!

Manşet spotlarla devam ediyor:

1. MEDYAYA KEYFİ KAPATMA
OHAL’in ardından çıkarılan kanun hükmünde kararname (KHK) ile sadece terör örgütüyle değil, “Milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen yapı, oluşum veya gruplarla irtibatı görülmesi” kapatma için yeterli görüldü. Böylece keyfi kapatmaların önü açıldı. Bakana gazete, televizyon, radyo, yayınevi kapatma yetkisi verildi.

2.  SAVCIYA SÜPER YETKİLER
Hâkim kararı olmaksızın savcının yazılı emri yetecek.
Savcı, avukat ile müvekkili arasındaki savunmaya ait olan belgelere el koyabilecek.
Şüphelinin mektupları, avukatı ve doktoru tarafından tutulan belgeleri alabilecek.
Polis, bilgisayarları, belgeleri doğrudan kendisi inceleyebilecek.
Mal varlıklarına tedbir koyabilecek.

İyi bir edebiyatçı, bir dil ustası, felsefeci, derin bir düşünür olduğunu biliyordum ama darbeciliğin hiç aklıma gelmemişti sevgili Hilmi Yavuz...

3. AKADEMİSYENLERE CADI AVI
Cemaate karşı sürdürülen soruşturma ve operasyonlar bahane edilerek kamuda cadı avına fırsat verildi.
Kendini savcı, hâkim yerine koyan yöneticiler ortaya çıktı.
Son olarak Mersin’de, “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza atan akademisyenler, kendilerine hiçbir tebligat yapılmadığı halde işten çıkarıldı.

4. MAHREM BİLGİLERE EL KONULDU
Ermeni doktorun tüp bebek merkezi OHAL kapsamında kapatıldı.
Embriyolar Koç Üniversitesi’ne nakledildi.
40 bin hastanın mahrem bilgilerine el konuldu.
Kendisinin Ermeni ve Hıristiyan olduğunu ve Gülen’le hiçbir alakası olmadığını belirten Aret Kamar, kararı Bakanlar Kurulu aldığı için hiçbir girişimde bulunamadı.

Mümtaz'er Türköne (solda), Ali Bulaç, Şahin Alpay, Ahmet Turan Alkan

15 Temmuz’da kanlı bir darbe belasından kurtulduk ama şimdi nereye doğru yol alıyoruz?
Farkında mısınız?
Kaç gazete, kaç televizyon kanalı, kaç internet sitesi kapatıldı, kaç gazeteci, kanaat önderi hapse atıldı?
Farkında mısınız?
15 Temmuz’da demokrasi adına sevindik ama şimdi nereye doğru yol alıyoruz?
Farkında mısınız?
Yolumuz şimdi nereye açılıyor demokrasiye mi, diktaya mı?
Farkında mısınız? 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz’dan birkaç gün sonra yüksek yargıyı tümüyle teslim alan, yargı bağımsızlığını yerle bir eden yargı paketini imzaladı, acaba bu ne anlama geliyor?
Farkında mısınız?
Düşünmeye çalışın, kafa yorun.
Erdoğan, yargıyı kendisine bağladı.
Polisi kendisine bağladı.
Askeri kendisine bağlamakta.
Gazeteleri okudunuz mu?
Son olarak, MİT’in ve Genelkurmay Başkanlığı’nın kendisine, Cumhurbaşkanlığı’na bağlanmasını istiyor.
Ne demek bütün bunlar?
Bu yol demokrasiye mi açılıyor?
Yoksa despotluğa mı, tek adamlı ‘Saray düzeni’ne mi?
Bunun yanıtını sevgili Baskın Hoca ne güzel vermiş: 

George Orwell'in 1945'te yayınlanan ve bir Stalinizm eleştirisi olan Hayvan Çiftliği romanında 
iki tane domuz vardır.
En akıllıları oldukları için bunlar diğer hayvanları örgütleyip darbe yapar.
Çifliği, sahibi Mr. Jones'dan ele geçirirler.
Domuzlardan birinin adı Napoleon'dur, ötekinin de Snowball. Sonra Snowball, Napoleon tarafından tasfiye edilir.
Ve birden bire Hayvan Çiftliği'ndeki bütün kötülükleri Snowball yapıyor olur.
Diğer hayvanlar neye itiraz etseler, Napoleon hemen bağırır: 

“Mr. Jones'un geri gelmesini mi istiyorsunuz! Siz Snowball'un ajanları mısınız!”
İtiraz edenin üzerine de köpekleri salar.
Yani bunlar yazılmış çizilmiş, bilinen şeyler.
Çeşitli dillerde günah keçisi diye bir kavram vardır. 
Şimdi ortaya çok kullanışlı bir keçi çıktı ve Türkiye'nin bütün günahları buna yıkılacak.
Bu yapmış olsun veya olmasın.
Çok tehlikeli bir döneme giriyoruz. Bütün gönlümle söylüyorum, inşallah yanılıyorumdur.
Demek istediğim, yaşadığımız bu iğrenç darbe, bahane olarak kullanılarak lider kendini ‘tek adam’a dönüştürecek.
Benim korkum budur.
Çünkü bu gidişle ülke iç savaşa kadar gidebilir. 

Sevgili Baskın Oran söylenmesi gerekeni söylemiş, daha başka ne söylenebilir ki?..

Yazarın Diğer Yazıları

Ermeni kardeşlerimin 24 Nisan soykırım acısını, Hrant Dink'in "23,5 Nisan" yazısıyla paylaşıyorum

"Kim nasıl anlayabilir bunu bilemiyorum ama hem Ermeni olmak, hem Türkiyeli; hem 23 Nisan'ı yaşamak bütün coşkusuyla ve ertesi günün bir parçası olmak bütün hüznüyle..."

Ortadoğu cehennemine Gazze'ye BARIŞ gelecek mi?

İsrail, İran ve Filistin'de iktidarlar değişmedikçe, Batı'nın İsrail'e kayıtsız şartsız desteği son bulmadıkça, Hamas şiddet ve terörden vazgeçmedikçe Ortadoğu'da barış kapısı açılmaz!

Paris'ten, yaşlı hatıralarla...

Yürüyorum Paris sokaklarında, yoksa gençliğimi mi arıyorum?..