08 Ocak 2014

Ergenekon, Balyoz ‘milli ordu’ya değil, ‘milli iradeye kumpas’tı!

Askere dönüp, "Ben iyi çocuğum, kötü çocuk onlar! Devlet içinde çeteleşerek milli ordumuza kumpas kuran da onlar, yani Cemaat” diyen bir Tayyip Erdoğan... Ne olacak şimdi?.. Bu durumda birileri sesini yükseltip demez mi: “Eyy Tayyip Erdoğan! Bunca yıl bostan korkuluğu muydun?..”

Askere dönüp, "Ben iyi çocuğum, kötü çocuk onlar! Devlet içinde çeteleşerek milli ordumuza kumpas kuran da onlar, yani Cemaat” diyen bir Tayyip Erdoğan... Ne olacak şimdi?.. Bu durumda birileri sesini yükseltip demez mi: “Eyy Tayyip Erdoğan! Bunca yıl bostan korkuluğu muydun?..”

Devlet içinde çeteler kurulup, paralel devlet oluşturulup, orduya kumpaslar kurulurken Başbakan olarak nerelerdeydin, diye bağıran çıkmayacak mı?.. Bunun hesabı, günü geldiğinde Erdoğan’dan yargı önünde de sorulmayacak mı?.. Erdoğan’la aklı evvel kurmayları ne yaptıklarının farkındalar mı?..

 

 

 

Tayyip Erdoğan’ı hâlâ hayretle izlemeye devam ediyorum.

Hâlâ diyorum, zira bana bu kadarı da olmaz dedirtiyor son günlerde.

Örneğin Ergenekon’la kolkola girmeye başlaması...

Askere dönüp, “Beni kötü yola düşüren de Cemaat’tir” demeye getiren bir Tayyip Erdoğan...

Yine askere dönüp, “Ben iyi çocuğum, kötü çocuk onlar! Devlet içinde çeteleşerek milli ordumuza kumpas kuran da onlar, yani Cemaat” diyen bir Tayyip Erdoğan...

Ne olacak şimdi?..

Bu durumda birileri sesini yükseltip demez mi:

Eyy Tayyip Erdoğan! Bunca yıl bostan korkuluğu muydun?..

Devlet içinde çeteler kurulup, paralel devlet oluşturulup, milli orduya kumpaslar kurulurken, Başbakan olarak nerelerdeydin, diye bağıran çıkmayacak mı?..

Bunun hesabı, günü geldiğinde, Tayyip Erdoğan’dan yargı önünde de sorulmayacak mı?..

Tayyip Erdoğan’la aklı evvel kurmayları ne yaptıklarının farkındalar mı?..

 

'Orduya kumpas' tavrı askeri siyasetin içine çekecek

17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasını karartmak ve hedef küçültmek için çırpındığı çok açık Erdoğan’ın.

Ama girdiği yol öyle ki, böyle giderse çıkmazı gitgide derinleşecek.

Genelkurmay bildirileri çoğalıyor.

Hiç hayra alamet değil.

Milli orduya kumpas tavrı, ‘asker’i kendiliğinden ufak ufak siyasetin içine çekecek.

Bunun belirtileri su yüzüne vurmaya başlamış durumda...

Çıplak gözle görülüyor.

2002’den beri Tayyip Erdoğan’ı iktidardan yıkmak isteyenlerin, ‘askeri vesayetçiler’in, ‘milli irade’den pek öyle hoşlanmayanların etekleri zil çalıyor şu günlerde.

Farkında değil misiniz?..

Hatırlayın bir zahmet.

28 Şubat’ta, asker içinde açık darbe yapmak isteyenler hayal kırıklığına uğramışlardı.

Bu güçler, 2002 yılı sonunda seçimleri Tayyip Erdoğan kazanınca, “Bak gördünüz mü, 28 Şubat’ta post-modern darbe yerine ‘açık darbe’yle birkaç yıl mıntıka temizliği yapsaydık, Tayyip Erdoğan diye bir dert de başımıza çıkmazdı” demişler ve yeniden harekete geçmişlerdi.

Ergenekon’du, Balyoz’du, Sarıkız’dı, bütün darbe tertipleri asker içinde böyle uç vermişti 2000’lerin başlarında.

Özden Örnek günlüklerindeki, Mustafa Balbay günlüklerindeki örnekler apaçıktır.

Ama başarılı olamadılar.

Bundan sonra Çankaya savaşları başladı.

Asker tüm gücüyle Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığını önlemek istedi.

Bir zincirin halkaları gibi ‘operasyon’lar yaşandı Türkiye’yi istikrarsızlaştırmak için...

Ankara’da kanlı Danıştay baskını... Trabzon’da Rahip Santoro cinayeti... İstanbul’da Hrant Dink suikastı... Malatya’da Zirve Kitabevi katliamı... Cumhuriyet mitingleri...

 

Milli iradeye dönük darbe tertipleri orduya kumpas mıydı?

Bütün bunlar yaşanırken, askerden 2007’de geldi 27 Nisan muhtırası...

Bu da tutmadı.

Milli irade yine kazandı.

Ama karşı cephe yılmadı.

Askersel darbe yapamayanlar, bu kez 2008’de yargısal darbe yoluna gittiler; ‘milli irade’yi hiçe sayanlar, bu kez, AK Parti’yi mahkemede kapattırmak istediler. Erdoğan bu darbeden de kıl payı kurtuldu.

Unutuldu mu bütün bunlar?

Milli irade’ye dönük bütün bu darbe tertipleri kumpas mıydı? O zamanlar milli orduya kumpas mı kurulmuştu?

Şimdi Erdoğan’a bakarsak öyle.

Bütün bu seneler zarfında, Tayyip Erdoğan’dan kurtulmak için ‘milli irade’yi hiçe sayan çevreleri izliyorum şu günlerde.

Reçete üstüne reçete sunuyor.  

Etekleri zil çalıyor.

Tayyip Erdoğan’a gel gel yapıyorlar.

Oyun içinde oyunlar kuruluyor.

Erdoğan da oynuyor oyunu...

Gündem değiştireceğini sanarak oynuyor.

Hedef küçülteceğini sanarak oynuyor.

Rüşvet ve yolsuzlukları unutturacağını, soruşturmayı karartacağını sanarak oynuyor.

Kendi inişini durduracağını sanarak oynuyor.

Yazık!

 

Erdoğan, siyaset alanını askere yeniden açıyor

Oysa çıkmazını derinleştiriyor Erdoğan sadece.

Dikiş tutturabileceğini sanıyor.

Daha beş yıl öncesine kadar ‘milli irade’ye karşı tezgâh kuran ve günahları kadar kendisini sevmeyenlerle aynı safta buluşarak, askere yeniden siyaset alanını kendi eliyle açmaya başlayarak, ‘askeri vesayet’in mümtaz temsilcilerinden akıl alarak kendini kurtarabileceğini sanıyor.

Gerçekten yazık.

Bakın, Roboski konusunda askeri savcılık dün takipsizlik kararı verdi.

Bu kapıyı açan kimdi?

Katliamda ölen 34 vatandaşın ailesinden bir özürü bile esirgeyen Tayyip Erdoğan değil miydi?

Buraya gelmişken bir soru daha:

Ergenekon’la kol kola giren bir Tayyip Erdoğan, Kürt sorununda ‘açılım süreci’ni nasıl devam ettirecek söyler misin?..  

 

Adalet duygusunun yaralandığından kuşkum yok

Bu arada yazımı noktalarken bir yanlış anlama olmasın.

Ergenekon’du, Balyoz’du, bütün bu süreçlerde hukuk açısından yanlışlar, çarpıklıklar, adalet duygusunu yaralayan uygulamalar olduğu konusunda en ufak bir kuşkum yok.

Bunları yazılarımda belirttim.

Hatta Ergenekon kararından sonra bir ‘genel af’fın da gündeme getirilmesinden bu köşede söz ettim, çok da eleştiri aldım.

Son alarak bir noktayı vurgulamak isterim:

Ergenekon’du, Balyoz’du, bu yaşananlar ‘milli orduya kumpas’ değil, ‘milli iradeye kumpas’tır.

 

Twitter: @HSNCML

 

Yazarın Diğer Yazıları

Ermeni kardeşlerimin 24 Nisan soykırım acısını, Hrant Dink'in "23,5 Nisan" yazısıyla paylaşıyorum

"Kim nasıl anlayabilir bunu bilemiyorum ama hem Ermeni olmak, hem Türkiyeli; hem 23 Nisan'ı yaşamak bütün coşkusuyla ve ertesi günün bir parçası olmak bütün hüznüyle..."

Ortadoğu cehennemine Gazze'ye BARIŞ gelecek mi?

İsrail, İran ve Filistin'de iktidarlar değişmedikçe, Batı'nın İsrail'e kayıtsız şartsız desteği son bulmadıkça, Hamas şiddet ve terörden vazgeçmedikçe Ortadoğu'da barış kapısı açılmaz!

Paris'ten, yaşlı hatıralarla...

Yürüyorum Paris sokaklarında, yoksa gençliğimi mi arıyorum?..