30 Eylül 2014

Erdoğan’ın tehlikeli kafa karışıklığı!

Erdoğan PKK ile IŞİD’i aynı kaba koyuyor. Peki, böyle bir örgütle ne diye barış peşinde koşuyorsunuz?

Cumhurbaşkanı Erdoğan İstanbul’da, Dünya Ekonomik Forumu’nun toplantısında konuşuyor.
Ve PKK ile IŞİD’i aynı kaba koyuyor:
Eyy dünya, IŞİD gibi bir terör örgütü çıkınca ayaklanıyorsun da, PKK gibi bir terör örgütü ortadayken niye ayaklanmıyorsun? Orada niye sesin çıkmıyor?”
PKK ile IŞİD’i aynı kaba koymak!
Demek, PKK de IŞİD gibi kelle kesen, insanları canlı canlı çarmıha geren bir terör örgütü
Olacak şey değil.
Peki o zaman, böyle bir örgütle ne diye  barış peşinde koşuyorsunuz?
Böyle bir örgütün İmralı’daki lideri Öcalan’la bunca zamandır MİT aracılığıyla görüşen siz değil misiniz?
Öcalan’la toplanan, sonra size gelen, arkasından Kandil’e çıkarak PKK’nin dağdaki liderleriyle buluşan HDP’li milletvekillerini sonra tekrardan huzura kabul eden siz değil misiniz?
Bütün bu trafik niye?

PKK ile diyalog sizin onayınızla kurulmadı mı?

Erdoğan PKK ile IŞİD’i aynı kefeye koyuyor. Böyle bir örgütün lideri Öcalan’la MİT aracılığıyla görüşen siz değil misiniz? Demek şimdi siz, üstelik IŞİD gibi bir terör örgütüyle diyalog içindesiniz?..

Ankara-İmralı-Kandil üçgenindeki diyalog mekanizması sizin onayınızla kurulmadı mı?
Bu üçgende kuş uçsa haberi olan siz değil misiniz?
Ben bu işi Öcalan’la götürürüm” düşüncesini en tepede dile getirebilen sizden başkası var mı?
Elbette yok.
Demek şimdi siz, üstelik IŞİD gibi bir terör örgütüyle diyalog içindesiniz?..
Ve bütün dünyayı PKK’ye karşı mücadeleye çağırıyorsunuz.
Peki ey dünya, IŞİD gibi bir terör örgütü çıkınca ayaklanıyorsun da, PKK gibi bir terör örgütü ortadayken niye ayaklanmıyorsun?” diyebiliyorsunuz.

Bu sözlerin sahibi
Kürt sorununu anlamış mıdır?

N’olacak şimdi?
Bu sözlerin sahibi, barış konusunda ne kadar ciddi olabilir?
Bu sözlerin sahibi, Kürt sorununu, bırakın yüreğinde hissetmeyi, acaba anlamış mıdır?
Bu sözlerin sahibi, Kürt sorunuyla PKK’nin iç içeliğini, bunların artık birbirinden ayrılamayacağını görmüş olabilir mi?
Sanmıyorum.
Bu meseleleri görmeden, öğrenmeden, anlamadan barış nasıl olacak?
Yoksa Erdoğan’ın çözüm süreci dediği, kendisine seçimlerde oy getiren oyalama ve zaman kazandırma oyunu mu?
Şu notları da düşebilirsiniz:
Bir zamanlar seçim meydanlarında, “Ben olsam Öcalan’ı asardım” diyebilen…
Veyahut daha dün, çözüm sürecine ilişkin ‘çerçeve yasası’nı çıkartırken, Kürt sorununun adını bile koyamayan…
Kürt sorunu yerine yasada hâlâ terör sorunu deyimini tercih edebilen bir Tayyip Erdoğan’dan başka ne bekliyorsun ki, diyebilirsin.
Haklısın.
Ama ‘çözüm süreci’ni bu ülkede ciddiye alan insanların, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın PKK ile IŞİD’i aynı kefeye koyan konuşmasından barış ve istikrar adına derin kaygı duymaları da normaldir.

Elmalarla armutlar yine karışmış  

Erdoğan, sözü Sisi’ye getirip “BM darbecilerin konuşma yaptığı bir yer midir” diyor. Genel Kurul’da sadece demokrat liderler mi konuşur? Darbe yapılan ülkeler de bu çatı altında yer almasalardı, Türkiye kaç kez BM’den kovulmaz mıydı?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Dünya Ekonomik Forumu konuşmasının bir başka bölümü daha var ki, günlük deyişle, o da evlere şenlik.
Elmalarla armutlar karışmış yine.
Yine diyorum, çünkü Tayyip Erdoğan New York’ta, BM Genel Kurulu’nda da aynı görüşleri dile getirmişti.
Sözü Mısır’a, halkın oyuyla seçilmiş Cumhurbaşkanı Mursi’yi deviren ‘General Sisi darbesi’ne getirip şöyle diyor:

Maalesef halkın iradesinin yüzde 52 ile tecelli ettiği bir ülkede, geliyor darbesini yapıyor.
Ve o darbeyle beraber meşruiyet kazanıyor. 
Nerede?
Dünyanın değişik ülkelerinde. ‘Demokrasinin beşiği’ denilen ülke bile o meşruiyeti kabul ediyor.
Çok enteresan.
Birleşmiş Milletler’de çıkıyor konuşma da yapabiliyor.
Şimdi Birleşmiş Milletler darbecilerin konuşma yaptığı bir yer midir?
Yoksa gerçekten demokratik yollarla seçilmiş olanların gelip, konuşma yaptığı bir yer midir? Veya halkının memnun olduğu otokratik rejimlerden gelenlerin konuşma yaptığı bir yer midir? Yok herkesin konuşma yaptığı bir yerse ayrı mesele...

BM’de sadece demokrasiler mi temsil ediliyor?

Erdoğan, BM ile Avrupa Konseyi’ni, Avrupa Parlamentosu’nu karıştırıyor olabilir. Türkiye ‘Erdoğan kriterleri’yle giderse, demokrasi ve hukukun üstünlüğüne dayalı olarak kurulan Avrupa kurumlarının dışında bulabilir kendini

Erdoğan’ın sözleri böyle.
Şimdi sırasıyla soralım.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu sadece demokrasilerin temsil edildiği bir uluslararası platform mudur?
Hayır.
O Genel Kurul kürsüsünden sadece demokrat liderler mi konuşur?
Hayır.
Aslında bu soruları sormak bile ayıptır, cehalettir.
BM, İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki kuruluşundan beri kendi çatısı altında farklı rejimlere sahip ülkeleri bir arada tutar.
Bu çatı altında diktatörlükler de, totaliter devletler de, din devletleri de, demokrasiler de hep birlikte bulunmuşlardır.
Kısacası:
Sadece demokratlar çıkmamıştır BM Genel Kurulu kürsüsüne…
Eğer darbe yapılan ülkeler BM çatısı altında yer almasalardı, Türkiye kaç kez BM’den kovulmaz mıydı?

‘Halkların otokratik rejimlerden
Memnuniyeti’ nasıl belirlenmiş?

 

Bir nokta daha var konuşmada.
Erdoğan ‘
otokratik rejimler’den söz ediyor.
Halklarının kendinden memnun olduğu otokratik rejimler…
Bu rejimlerin temsilcileri de BM’de  konuşabilir, demeye getiriyor Türkiye Cumhurbaşkanı.
Bu otokratik rejimler hangileri ki?
Suudi Arabistan…
Katar, Kuveyt gibi Körfez ülkeleri…
Sudan…
Bazı başka İslam ülkeleri…
Bu ülkelerin halkları mı memnunmuş ‘otokratik rejimleri’nden?..
Nasıl belirlenmiş bu memnuniyetleri?..
Kriter neymiş?..
Kim koymuş bu kriterleri?..
Yoksa Erdoğan kriterleri mi?..
Gerçekten akıl alır gibi değil.

AB ve eski Yargıtay Başkanı’nın uyarıları

Cumhurbaşkanı Erdoğan şunu iyi bilmeli.
Erdoğan kriterleri, demokrasi kriterleri değil.
AB Komisyonu Başkanı Barroso, “Türkiye, hukukun üstünlüğü ve temel haklarla ilgili eksiklerini ciddi biçimde ele almalı” diyor.
Yeni internet yasasının ifade özgürlüğüne ve internet özgürlüğüne aykırı olduğunu vurguluyor.
“Yolsuzluk iddialarına verilen karşılığın Türkiye’nin dışarıdaki imajı açısından ne kadar yıpratıcı olduğunu Erdoğan’a anlattım” diye sözlerini tamamlıyor. (29 Eylül 2014 tarihli Hürriyet’te Cansu Çamlıbel söyleşisi)
Ote yandan eski Yargıtay Başkanı Sami Selçuk,  Erdoğan iktidarının kurduğu sulh ceza hâkimliklerini, 27 Mayıs darbecilerinin Yassıada mahkemelerine dönük benzerliğini gündeme getiriyor.
AKP hükümetinin Kopenhag kriterlerini, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni ve Anayasa’yı çiğnediğini belirtiyor.
“Çok yazık! Hiç geçmişten ders almıyoruz. Ancak bu hukuksuzluklar sonuna kadar böyle gitmez, bir yer gelir patlama olur” diye uyarıyor. (Aksiyon dergisinin son sayısından)

Türkiye ‘Erdoğan kriterleri’yle böyle giderse…

Bir ihtimal daha var:
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler’le Avrupa Konseyi’ni, Avrupa Parlamentosu’nu karıştırıyor olabilir.
Ama bu kafa karışıklığı tehlikeli.
Çünkü, ‘Erdoğan kriterleri’yle Türkiye böyle giderse, demokrasi ve hukukun üstünlüğüne dayalı olarak kurulmuş olan bu Avrupa kurumlarının dışında bulabilir kendini…

 

 

            

Yazarın Diğer Yazıları

Paris'ten, yaşlı hatıralarla...

Yürüyorum Paris sokaklarında, yoksa gençliğimi mi arıyorum?..

Osman Kavala nasılsın? Hayırlı bayramlar!

31 Mart güzel bir başlangıç, bir umut kapısı aralanıyor; inşallah senin için de adalet ve hukuk kapısı açılır sevgili kardeşim

31 Mart, CHP için bir büyük seçim başarısı ama yetmez!

Bu başarıyı bir adım daha ileriye götürmek şart. Bunun da yolu, "demokrasi için bir büyük uzlaşma"yı gerçekleştirmekten, yepyeni bir anayasal çatı kurmaktan geçiyor