28 Kasım 2015

Erdoğan’ı hiç dinlemesem mi, ruh sağlığımı korumak için?..

Yazı yazmaya niyetim yoktu, kendime bir gün izin verdim ama Erdoğan’ın sesini duyunca...

Yazı yazmaya hiç niyetim yoktu.
Sabah kalktım, kendime bir gün izin verdim, kafa dinlemek için...
Canım epeyce sıkkındı.
Can Dündar’la Erdem Gül’ün bir gece önce tutuklanmaları iç dünyamı fena hâlde karıştırmıştı.
Öğleden sonra Cengiz Çandar’la Bakırköy Adliyesi’ne gittim.
Cumhurbaşkanı Cengiz’in yazılarından şikâyetçiydi.
Saray’ın hakkında açtırdığı hakaret soruşturmaları nedeniyle savcılıkta ifade verecekti.
Neyse ki tutuklanmadı.
Oysa tutuklansa, iyi bir yazı çıkardı.
Adliyeden çıktık, cep telefonuma mesaj:

Ertuğrul Özkök’e dava açılmış.
Cumhurbaşkanına hakaretten hakkında 5 yıl 4 aya kadar hapis cezası isteniyor.
Geçmiş olsun mesajı attım, yanıt geldi:
“Eyvallah Hasan. Neyse ki iki defa ağırlaştırılmış müebbet değil.”
Arkasından bir SMS daha:

Cengiz Çandar'la Bakırköy Adliyesi'nde...

 

 

Cengiz Çandar’la adliyeden çıktık, bir SMS: Ertuğrul Özkök’e de cumhurbaşkanına hakaret davası açılmış. Ardından bir SMS daha: ETHA’dan İsminaz Ergün’e gözaltı

Bu kez Etkin Haber Ajansı’ndan genç bir haberci, İsminaz Ergün, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde gözaltına alınmış.
Neden?
Silvan’dan yazdığı izlenimlerle terör örgütü propagandası yapmak!
Bu arada Cumhuriyet’in İstanbul’daki merkezinin önünde dayanışma gösterileri... Gazetenin Ankara bürosunun önünde ise güvenlik güçleriyle itiş kakış...
Ama kararlıydım izinde.
Twit atarak durumu idare edebilirim, bugün yazıya gerek yok dedim kendime...
T24’e gittim.
Kapıdan girerken, Tayyip Erdoğan’ın sesi kulağımı tırmalamaya başladı.
Yine televizyonda.
Bu kez kendisine mekân olarak Bayburt Üniversitesi’ni seçmiş.
Kulak veriyorum.
Büyük laflar...
İsminaz ErgülKonusu eleştiri.
Eleştiri nasıl olmalı sorusuyla ilgili kelam ediyor.
Eleştiri kırıp dökme değilmiş...
İmar etme, tamir etmeymiş...
Toplumu eleştirmeyle aşağılamak arasında fark varmış...
Kendi ülkesine, milletine, inancına hakaret edenler, yabancılaşmış unsurlarmış...
Milli ve yerli değillermiş...
Medya özgürlüğü kavramı, milli ve manevi değerlere hakaret hakkı diye algılanıyormuş...

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bayburt Üniversitesi'nde düzenlenen fahri doktora töreninde konuştu

 

Erdoğan’ın ‘kırmızı çizgileri’nin dışına çıktın mı, yandın! Soruşturmalar, davalar, tutuklanmalar seni bekliyor. Son hazin örnek, Dündar’la Gül’ün başına gelenler

Benim bir günlük izin galiba güme gidecek.
Dinledikçe, vücut kimyam bozuluyor.
Hazret, eleştiri nedir, ne değildir konusunda ince değil, kapkalın ayar çekiyor.
Kendince tarifler yapıyor.
İfade özgürlüğünün canına okuyor.
‘Kırmızı çizgileri’nin  dışına çıktın mı, yandın!
Soruşturmalar, davalar, tutuklanmalar... Hepsi seni bekliyor.
Mahkeme kapılarını aşındırmaya başlıyorsun.
Yargıya talimat Saray’dan geliyor.
Bunun son hazin örneği, Can Dündar’la Erdem Gül’ün başına gelenler...
MİT TIR’ları haberi Cumhuriyet’in sürmanşetinde geçen Mayıs ayında patlamıştı.
Birkaç gün sonra Erdoğan televizyona çıktı.
Öfkeliydi Can Dündar’a.
Bağırdı:
“Bu haberi yapan kişi bunun bedelini ağır ödeyecek.”
Ekledi:
“Öyle bırakmam onu..."
Şöyle devam etti:
“Davayı anında açtım.”
Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök'e, yazısında Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret ettiği iddiasıyla dava açıldıSevgili Can’la sevgili Erdem şimdi demir parmaklık arkasında...
Onları hapse attıran, özgürlüklerini ellerinden alan, Saray’daki Sultan’dan başkası değil.
O, hem hâkim, hem savcı.
Yargıya buyuran o.
Yargı bağımsızlığını tanımayan o.
Güçler ayrılığını takmayan o.
Zaten anayasayı ‘bekleme odası’na aldığını söyleyen de, rejimin fiilen değiştiğini kendi ağzıyla itiraf eden de ondan başkası değil.
Türkiye’de bugün artık özgürlük değil, despotluk düzeni geçerli.
Saray tariflerinin dışına çıkan her kimse, mahkeme kapılarını aşındırmaya, hapsi boylamaya başlıyor.
Gördünüz mü, yine yazısız geçmedi günüm.
Acaba Tayyip Erdoğan’a artık hiç kulak vermesem mi, ruh sağlığımı korumak için...

Yazarın Diğer Yazıları

Ermeni kardeşlerimin 24 Nisan soykırım acısını, Hrant Dink'in "23,5 Nisan" yazısıyla paylaşıyorum

"Kim nasıl anlayabilir bunu bilemiyorum ama hem Ermeni olmak, hem Türkiyeli; hem 23 Nisan'ı yaşamak bütün coşkusuyla ve ertesi günün bir parçası olmak bütün hüznüyle..."

Ortadoğu cehennemine Gazze'ye BARIŞ gelecek mi?

İsrail, İran ve Filistin'de iktidarlar değişmedikçe, Batı'nın İsrail'e kayıtsız şartsız desteği son bulmadıkça, Hamas şiddet ve terörden vazgeçmedikçe Ortadoğu'da barış kapısı açılmaz!

Paris'ten, yaşlı hatıralarla...

Yürüyorum Paris sokaklarında, yoksa gençliğimi mi arıyorum?..