22 Aralık 2015

Cehenneme yürüyüş var!

Sezen Aksu’nun çığlığı: Çare, vicdan ve akılla hareket edip çözüm için diyalog kurmaktır

Sezen Aksu’nun Cumhuriyet’teki yazısını okuyorum. Başlığı, Silivri Evim Oldu.
Can Dündar, hapisteki gazeteciler ve yaşanmakta olan acılarla ilgili yazısının bir bölümü şöyle:

Elbet yüreğimizde bir sızı taşıyoruz.
Ama elimizden hiçbir şey gelmeyeceğini düşünmek gibi bir konfor alanına sığınıp, devam ediyoruz.
Oysa, insanlığın layığı ile yaşandığı hiçbir ülkede sivillerin kayıtsız kalması affedilemez.
Evrensel insan hakları ve hukuk kurallarını bu toprakların vazgeçilmezi haline getirmek, sadece temsiliyet görevi olanların değil, herkesin sorumluluğudur.
Getirilemiyorsa da, sivillerin her şeyin üzerindeki yaptırım gücü devreye girmeli...
Ama tavrını, fikrini ve hatta tarafını belli ediyor olmanın bedelleri ağırlaştıkça, kozalarımıza itiliyoruz.
His kaybı yaşanıyor.
Bizden istenen ya da yapabileceğimizin en iyisi bu mu?
Düşmanlık, öldürmenin rasyonelleştiği o pusuda palazlanıyor...
Tek çare demokrasi ve demokrasi için mücadele etmek.
Hrant Dink öldürüldüğünde, duyarlı insanların “Hepimiz Hrant’ız” diye sokaklara dökülmesi ümidimizi yeşertmişti yeniden.
Evet hayat durmuyor, akıyor, devam etmek zorunda...
Ama adalet yerini bulmazsa, hayat ne kadar anlamlı devam edebilir? Yaşamak gittikçe ağırlaşmaz mı?
Ezcümle:
Adalet ve demokrasi olmazsa olmazıdır insanlığın.
Vicdan ve akıl ile hareket edip, demokrasi için, çözüm için diyalogkurmaktan başka çaremiz yok.


Can Dündar ve Sezen Aksu. UNICEF yararına bir Can'lı yayının hatırası...

“His kaybı yaşanıyor. Bizden istenen ya da yapabileceğimizin en iyisi bu mu? Düşmanlık, öldürmenin rasyonelleştiği o pusuda palazlanıyor...”

İçimi acıtıyor bir cümlesi:
His kaybı yaşanıyor!
Sevgili Sezen, elimizden hiçbir şey gelmez düşüncesiyle bir ‘konfor alanına sığınma’ya da, ödenecek bedeller ağırlaştıkça ‘kozalarımıza çekilme’ye de isyan ediyor.
Bu isyan duygusunu ben de paylaşıyorum. 
Ben de yaşıyorum.
Bir yanda hapisteki gazeteciler...
Diğer yanda, Cizre’de, Silopi’de, Sur’da, Nusaybin’de, Silvan’da, Dargeçit’te, Derik’te yaşanan büyük acılar...
Ölümler...
Kan, gözyaşı...
Ve o soru:
Ben ne yapabilirim?..
Her seferinde bu soru işaretinin çengeline asılı bir çaresizliği duyumsuyorum.
Elimden daha fazlası gelmez diyerek, kendi ‘konfor alanı’ma mı, kendi kozama mı çekileyim?
Öyle zamanlar yaşıyoruz ki, böyle bir  isyanı yel değirmenleriyle savaş diye niteleyenler çoğalıyor.
Demokrasinin, hukukun, özgürlüklerin ölümcül darbeler aldığı bir düzeni istikrar adına –belki daha çok üstü örtülü bir üslupla- savunmaya başlayanlar var.
Galiba kozalara çekilme süreci bu...
Sezen Aksu’nun deyişiyle:
His kaybı yaşanıyor!
Oysa, ne kadar kendi ‘konfor alanları’mıza sığınmaya çalışsak da, ne kadar ‘kozaları’mıza çekilmeye kalkışsak da, yazın bir kenara, kurtulamayız.
Bu ateş böyle giderse hepimizi yakar!
His kaybı duygusundan bir nebze olsun kurtulmak için Tahir Elçi cinayeti sonrasında trajediye doymayan topraklarda, Cizre’de, Sur’da, Silvan’da, Nusaybin’de bir hafta dolaştım.
Acılara dokunmaya çalıştım.
Barikatlara çıkanları anlamaya çalıştım.
Ve Diyarbakır’dan yazdığım Barış İçin 10 Nokta başlıklı son yazımı şöyle bitirdim:

Cizre, Silopi, Nusaybin ve Sur'da yoğunlaşan operasyon ve çatışmalardan sonra başlayan göç sürüyor...

9. Kısacasıiki tarafı yeniden masaya itmek lazım.
Bunun için AKP içindeki ‘makul unsurlar’la Öcalan’ın devreye sokulması ve Erdoğan’la Kandil’in masa için ikna edilmesi, galiba, bugün için tek çare olarak gözüküyor.
10. Silahın kullanım tarihi, eski deyişle miadı dolmuş durumda. Tek yol, bir an önce, parmakların tetikten çekilmesi ve ama’sız, fakat’siz ‘müzakere masası’na oturulmasıdır.

Yoksa, Nuray Mert’in dün Cumhuriyet’teki yazısında dediği gibi, zaman daralıyor, böyle giderse, hep birlikte bir cehenneme yürüyeceğiz.

Yazarın Diğer Yazıları

Ermeni kardeşlerimin 24 Nisan soykırım acısını, Hrant Dink'in "23,5 Nisan" yazısıyla paylaşıyorum

"Kim nasıl anlayabilir bunu bilemiyorum ama hem Ermeni olmak, hem Türkiyeli; hem 23 Nisan'ı yaşamak bütün coşkusuyla ve ertesi günün bir parçası olmak bütün hüznüyle..."

Ortadoğu cehennemine Gazze'ye BARIŞ gelecek mi?

İsrail, İran ve Filistin'de iktidarlar değişmedikçe, Batı'nın İsrail'e kayıtsız şartsız desteği son bulmadıkça, Hamas şiddet ve terörden vazgeçmedikçe Ortadoğu'da barış kapısı açılmaz!

Paris'ten, yaşlı hatıralarla...

Yürüyorum Paris sokaklarında, yoksa gençliğimi mi arıyorum?..