10 Ocak 2018

Abdullah Gül yazısı...

Demirel siyasette "eti çürütmek"ten söz ederdi ama zaman daraldıkça daralıyor

Abdullah Gül yazısı yazmayan kalmadı. Hatta kimileri ikinci, üçüncü turda.
Bana gelince...
Hâlâ bir Gül yazısı çıkaramadım.
Neden?
Artık önemsiz bir konu olduğu için mi?
Elbette hayır.
Konu önemini korumaya devam ediyor.
Üstelik uzun zamandır öyle.
Bu konu, Gül'ün 2014 yılı ağustos ayında cumhurbaşkanlığını noktalamasından beri siyaset sahnesindeki önemini koruyor.
Oysa, yakın geçmişte bir çok gözlemcinin ortak görüşü şöyle özetlenebilirdi:
Abdullah Gül artık aktif siyaset yapmaz; hele Erdoğan'a şu ya da bu biçimde meydan okumaz, okuyamaz; öyle bir gücü yok; zaten Gül'ün kumaşı da böyle bir politik çıkışa müsait değil.

Erdoğan 
demokratik yollardan 
etkisiz kılınmadan Türkiye'nin önü açılamaz

Bugün hâlâ bu görüşü savunanlar, sayıları azalmış olsa bile yok değil.
Ben baştan beri farklı düşünüyordum.
Çok şey bildiğimden mi?
Gül'e açılan kanallarım olduğu için mi?
Hayır.
Sayın Gül'le 2014'ten beri çok seyrek  görüştüm. Erdoğan ve güncel siyaset konularında ağzına fermuar çekmiş gibiydi.
Genellikle susma hakkını kullanıyordu.
Söz bu konulardan açılınca, sürekli olarak o kendine has konuşma üslubuyla ham hum şaralop yapıyordu.
Her seferinde kulak kesiliyordum.
Mimik ve jestlerini yakın takibe alıyordum.
O konuşurken, yakınlarının yüz ifadelerini gözden kaçırmamaya çalışıyordum.
Ama nafile...
Elbette izlenimler edindim.
2014'ten beri çektiğim çizgiyi şu noktalarda toplayabilirim:

1. Gül'ün aktif siyaset sahnesinden çekileceğini baştan beri sanmıyorum.
2.Rahmetli Demirel siyasette zamanlamanın önemini  anlatırken, 'eti çürütmek'ten söz ederdi.
3. Gül daha ne kadar bekleyecek?..
4. Zaman sıkıştırıyor. Erdoğan'ın
hadi gel gel'leri de artıyor. Ama anlaşılan o ki, 
Gül için de zamanlama hâlâ geçerliğini koruyor.

5. Gül'ün Erdoğan'la yollarının 
ayrıldığı ya da farklı düşündükleri 
birçok konuya işaret edilebilir:                           

Tek adamlık...
Başkanlık sistemi...
Hukukun üstünlüğü...         
Güçler ayrılığı...
Özgürlükler...
Batı'yla ilişkiler...
Avrupa Birliği...
Ortadoğu politikası...
Suriye politikası...               

Bir başka deyişle:
Gül'le Erdoğan'ın bu konularda makasları
biribirinden epeyce 
ayrı. Bu ayrılığın son yıllarda
iyice belirginleştiği söylenebilir.
                      

İzlenimlerimin genel özeti böyle.
İyi güzel de, bundan ne çıkar, siyaset sahnesinde ne gibi değişiklikler beklenebilir?
Bu konuda iddialı yorumlar yapmak istemem.
Çünkü yanıltıcı olabilir, hayal kırıklıkları yaratabilir.
Hedef küçültmekte yarar var.
Kaç yıldır söylüyorum.
Türkiye'nin bir numaralı sorunu Erdoğan'dır!
Bu sorun çözülmeden, yani Erdoğan demokratik yollardan etkisiz kılınmadan Türkiye'nin önü açılamaz.
Nokta!
Ve bu konuda Abdullah Gül'ün siyaset sahnesindeki önemi inkâr edilemez.
Bunun içindir ki:
Hem sayın Gül'ün hem muhalefet liderlerinin bu sorumluluğun bilinci içinde hareket etmelerini diliyorum.
Zaman hızla daralıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Paris'ten, yaşlı hatıralarla...

Yürüyorum Paris sokaklarında, yoksa gençliğimi mi arıyorum?..

Osman Kavala nasılsın? Hayırlı bayramlar!

31 Mart güzel bir başlangıç, bir umut kapısı aralanıyor; inşallah senin için de adalet ve hukuk kapısı açılır sevgili kardeşim

31 Mart, CHP için bir büyük seçim başarısı ama yetmez!

Bu başarıyı bir adım daha ileriye götürmek şart. Bunun da yolu, "demokrasi için bir büyük uzlaşma"yı gerçekleştirmekten, yepyeni bir anayasal çatı kurmaktan geçiyor