16 Mart 2018

Yeni Türkiye'nin dizisi mi çekilmiş?

“Amaç teröristleri yakalamaktı, belki de hiç terörist yoktu”

“Şimdi dünyayı anlayabiliyorum. Bunun öncesinde uyuyormuşum. Bunun olmasına izin verdik. Kongreyi katlettiklerinde uyanmadık. Teröristleri suçlayıp anayasayı askıya aldıklarında, yine uyanmadık. Hiçbir şey bir anda değişmez. Sürekli ısısını arttıran küvette farkında olmadan kaynayarak ölürsün.

The Handmaids Tale

Margaret Atwood’un The Handmaids Tale (1985) adlı eseri Emmy ve Altın Küre ödüllerini toplamıştı. Damızlık Kızın Öyküsü adı ile Türkçe’ye çevrilmiş eserde kadınlara sözümona seçenekler sunuluyor: Kolonilere gönderilmek, fahişelik, hizmetçilik ya da komutanlar için damızlık olmak ve onlara soylarının devamını sağlayacak bebekler doğurmak. Komutanın eşi olursanız bu saydıklarımdan kurtulabilirsiniz ve seremoniyi izlediğinizde bunun kurtulmak olmadığını anlarsınız.

Sistem bir anda değişmiyor. Damızlık sisteme geçişte kendini belli eden olaylar oluyor. Misal, kadın kahkaha atmasın, deniyor. En az üç çocuk doğursun, salık veriliyor. Hamile kadın sokakta gezmesin buyuruluyor. ‘Ahlak bekçisi benim, öpüşmeyin’ diyor biri. Pembe otobüs öneriliyor. Sanat eserlerine ucube deniyor. Doğum kontrolü zorlaştırılıyor. İnsanlar birbirinin muhbiri oluyor. Dini referanslarla yönetilmek artıyor. Şort giydi diye saldırıya uğrayıveriyor bir kadın. Kızınız hamile diye birileri evinizi arıyor. ’Kadın erkek eşit değildir’ yankılanıyor.

Ne demişti Erdoğan: "Çalışıyorum diye annelikten imtina eden bir kadın aslında kadınlığını inkar ediyor demektir. Anneliği reddeden, evini çevirmekten imtina eden bir kadın iş hayatında ne kadar başarılı olursa olsun eksiktir, yarımdır.”

Serena Joy yeni toplumu inşa eden bir kadın ve vakti geldiğinde sistemin dışında bırakılıyor erk(ekler) tarafından. Dizide kadının kadına ettileri de ihmal edilmemiş.

Damızlık Kızın Öyküsü’nde deniyor ki “Tuvaletlerde güven verici bir şeyler var. Hiç değilse bedensel işlevler demokratik kalıyor. Herkes sıçıyor, Moria’nın diyeceği gibi.” Yaşarken eşit olduğumuz tek yer belki de orası.

İş öyle bir hale gelmiş ki “Tanrı Meyveyi Kutsasın”, “Tanrı yolunu açsın”, “Tanrı seni gözetsin”lerden ortalık geçilmiyor. Scrabble oynamak, dergi okumak suç. Elbette kadınlar mülk sahibi olamıyor ve çalışamıyor.

Atwood, insanların tarihte birbirine yapmadığı hiç bir şeyi koymamış distopyasına. Tüm izlediklerimiz, okuduklarımız zamanında yaşanmış. Atwood, hapishane ve kamp günlükleri okuyan biri. Eserinde yer alan iktidar sahiplerinin, kendilerini kötü insanlar olarak görmediğini vurguluyor.

Olan o ki totaliter rejimler sanatçıları, yazarları elimine ediyor. Yani, aslında özgür düşünceye darbe indiriyor. Tıpkı şu an akademisyenlere, gazetecilere yapıldığı gibi. Başka dinden ya da eşcinsel diye öldürmeler, idamlar da oluyor dizide ve kitapta.

Atwood, İkinci Dünya Savaşı yıllarında doğmuş. Hitler’den fazlasıyla haberdar. Damızlık Kızın Öyküsü’nde dünyayı daha iyi bir yer yaptıklarına inananlar var. Herkes için ‘iyi’ aynı anlama gelmez, diyorlar. Biz de kadın sünneti izliyoruz. Kadının kamusal alandan uzaklaştırılmasını izliyoruz.

Yani, yakın gelecekte, hastalık ve radyasyon doğurganlığı azaltmış. Askeri teokrasi egemen. Damızlıkların isimleri Offred, Ofglen yani Fred’inki, Glen’inki, yani isimleri yok kadınların artık. Sadece bir rahimden ibaretler.

Yeni sezon 26 Nisan’da başlıyor. Umarım bu iş sadece kurmaca olarak kalır. Yoksa kimilerinin distopya dedikleri bizim gerçeğimiz mi? Günlük yaşantının devlet eli ile düzenlenmesine bir uyarı niteliğindeki The Handmaids Tale’i izlemenizi, okumanızı ve üzerine düşünmenizi dilerim.

Diziden ve kitaptan birkaç alıntı:

“Artık bir ‘biz' olmalı; çünkü artık ‘onlar' diye bir şey var.”

“Amaç teröristleri yakalamaktı, belki de hiç terörist yoktu.”

“Kahvaltı yapmak da yasa dışı değil ya.”

"Eğer bir ordu olmamız istenmeseydi hepimize üniforma vermezlerdi.”

“Böyle bir günde istediğimiz her şeyi yapabiliriz. düzeltiyorum: Sınırlar dahilinde.”

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

İran’ın cesur kadınları: Jin, Jiyan, Azadi!

Çoğu İranlı temel özgürlükler ve demokrasi uğruna canını feda etti

Mad Pride ya da ‘Delilerin’ Onur Yürüyüşü

Mad Pride’ın amacı stigma ile mücadele etmek, ‘delilerin’ haklarını savunmak, çeşitli politikalara etki etmek, beraberce güçlenmek, bazen biraz eğlenmek ve misal ‘psikopat’, ‘manyak’, ‘şizo’, ‘deli misin nesin’ demeden önce bir kez daha düşünmeyi hatırlatmak

LGBTİQA+ hakları insan haklarıdır!

Kendimiz dışındaki insanların var oluşlarını öldürmeye yeltenmekle övün(e)memeliyiz, bundan olsa olsa utanç duyulur.