Arkadaşımı ziyarete gidiyorum. Ona XYZ diyeceğim. 23 Nisan geldiği için üç gün tatil oldu. İstikamet İslami Kaplıcalar!

Yol boyunca aslında yolculuk etmeyi pek de sevmediğimi fark ediyorum. Dr. Sheldon Cooper* ile olan münasebetimden sonra bu, oldukça anlaşılır.

XYZ beni karşılıyor. Hemen fotoğraflarımı çekiyor. Bıcır bıcır konuşuyoruz.

Şifalı suyun içine girip çıkınca bacaklarım uyuşuyor. Bom bom bom diye her yanıma karıncalar gönderiyorlarmış gibi. Bu suya günde iki kez 10 ve (alıştıktan sonra) 20 dakikalık kürler halinde girebilirsiniz. XYZ’nin annesinin ağrıları bu yolla geçmiş.

Ev fiyatları şöyle: Mesela anneme almak istersem 7.000 ile 70.000 TL arasında değişen peşin ödemeyi yapmalıyım. Sonra, annem arzu ederse yılda iki hafta orayı kullanabilir. Aslında annemin çok da hoşuna gideceğini sanmıyorum; çünkü ‘Bayanlar Plajı’na girmek istemeyebilir. Havuzlar, masajlar (tuz odası dışındaki her şey) kadınlar ve erkekler için ayrılmış durumda. Soru sorarken çekindim. Yolda yürürken sırt dekoltemi kapatmak için endişelenip durdum (beni taşlamasınlar diye, bu XYZ ile aramızda espri konusuydu; fakat itiraf etmeliyim ki rahatsız oldum).

Çimene yalınayak basmak (topraklanma) ve denize ayaklarımızı sokmak önemsediğimiz bir aktivite idi; çünkü bu yolla vücudumuzu ele geçiren toksinlerden kurtulduğumuza inanıyorduk. Bununla birlikte, beyindeki elektriksel aktivitenin topraklanma ile değiştiğine yönelik araştırmalar var. Kenara koyduğum çoraplarımı dalgalar götürene dek Michael Jackson’a benziyordum. Sonra XYZ’nin annesi ABC teyze, siyah çorap getirdi. Bana verdiği gecelik çok hoşuma gitti. Hem çarşafla temas etmiyordum hem de içinde özgürce uyuyabiliyordum. 

Tuz odası demişken bembeyaz bir yer burası. Kırk dakikalık seans aldık. İçinde oturduk. Karşımızda iki tane uzaylı teyze vardı. Oldukça mutlu görünüyorlardı. Sanırım bu işi hep yapıyorlar. Çıkışta ‘toksin’ diyorlardı, dönüp şöyle bir baktım, demek ‘toksin turizmi’ sadece beni ele geçirmemiş. Astım, bronşit ve eklem ağrıları için iyi diyorlar. Yer, tavan ve duvarlar tuz kaplı, burası bir tuz mağarası. Tüberküloz ve yüksek tansiyon hastalarına tavsiye edilmiyor.

Grafik tasarım, tüm tesis içinde öylesine ihmal edilmişti ki kabul olur mu bilmem, bazı afişlerin yanından geçerken değişmeleri için dua ettim. Cart kırmızı üzerine mavi-gri gölgeli, korkunç fontlu yazılar. Bazı koridorlar bana tımarhane ya da bir tür devlet yemekhanesi suniliğini tattırdı. Asansöre binince ışık söndü, kaldık sandım, oysa sadece XYZ ile aynı anda fotoğraf çekmeye başlamışız. Ayna görünce hep böyle oluyor.

XYZ ile sabah yürüyüşlerimiz çok güzeldi. ABC teyze ve DEF amcanın yapmış olduğu hazırlıklar beni duygulandırdı. Sahip olduklarım için şükrettim. Dillerde ve televizyonda İYİ Parti vardı. Ve Gülse Birsel’in zorlama-komik dizisi. Ve Ayhan Sicimoğlu’nun Londra’da geçen, ‘halkımız ne yer ne içer’den fersah fersah uzak yemek programı ve şaşırdığım üstten bakan tavrı.

Bu sırada, doğum günümde bana hediye edilen kitabı yudumluyor ve Foucault-vari bir kitap olmadığı için açıklama yapıp durma hissimin geçmesini istiyordum.

‘Doktor Balıklar’dan bahsetmeliyim. Kare ve camdan bir leğenin içine ayaklarınızı sokuyorsunuz. Bir sürü balık gelip tırnaklarınızın kenarındaki etleri yiyor. Fantastik görünmesine rağmen bu şenliğimize katılmadık. Onun yerine, deniz kenarındaki balıklara bakıp konuştuk. XYZ ile olmak harika. İyi ki ‘Doktor Balık’ değilim ve yaşadığım yere biri gelip ayağını sokup bana yemek olarak sunmuyor. Rivayete göre ana vatanı Sivas, Kangal olan bu balıklar 26-37 derece suda yaşıyorlar. Dudak hareketleri ile ciltteki ölü derileri yerken kan dolaşımını arttırıyorlar. Dudaklarından tuzlu enzim salgılıyorlar. Bu, bir tür pedikür yöntemi olarak da algılanıyormuş.

Sülük tedavisi de vardı. Kadınlar için en az 50 TL karşılığında eve gelip yapıyorlarmış. Kadınlara kuaförde -erkeklerden farklı olarak- böyle bir uygulama yapılmıyor. Herhalde avret yerlerimiz görünmesin diye. Sülükler kanımızı emecekmiş. İyi olacakmışız. Buna XYZ merak saldı. Bizim bir akrabamız çok seviyor bu uygulamayı. Aklı selim biri “Hepatit C olursun” dedi de, oradan uzaklaştık; çünkü balıklar hastalık taşıma konusunda pedikürde oldukları kadar iyilermiş.

Sonra ben zeytin çekirdeği yutmanın iyi bir şey olup olmadığını sordum. Denen o ki mide çeperimizi koruyormuş. Kimileri de çekirdeğin bağırsağımızı deleceğini ve bunu asla yapmamamız gerektiğini söylüyor.

Taşlar, martılar ve ağaçların kokusu şahaneydi. Çarşaf ile gezen pek çok kadın vardı. Arkalarından fotoğraf çekmeye çalışırken XYZ beni, başımızı belaya sokmamamız konusunda uyardı.

Çamur Terapi’ye gitmedik. İşin aslı ne sürdüklerini kestiremiyorum. Onun yerine XYZ bana kil maskesi yaptı. Birkaç gün arka arkaya tartıldık. Fal ile süslenmiş, kilomun yazılı olduğu bir kâğıt parçası tutuştu elime. Bir de baktım ki ertesi gün, ‘bugüne kadar yaşadığınız gün sayısı’ adlı bölümde yazılı günler azalmış. Her şey hem çok saçma hem de çok gerçekti. Falımda yazılanlar ise kadınları aşağılayan cinstendi.

Mesela, zeytinci adam da ısrarla, etrafa testesteron fışkırtarak zeytini hangi gün almam konusunda, ne yapacağımı benden daha iyi bildiği için vik’liyordu.

Elbette sessizleştim ve oradan kaçtım. Diğer dükkânda ise zeytinyağı asit oranlarını kapıya yazmışlardı. %0,5 yazıyordu; ki bunun iyi olduğu söyleniyor. Ben, İstanbul’da %0,4 bulabiliyorum. Ne kadar düşük olursa o kadar iyi. Fakat, zeytinyağı şişesini elime aldığımda üzerinde %0,8 yazdığını gördüm. %0,5 yoktu. Sordum, açıklama getiremediler. Kaç kişi böyle bir araştırmaya girişir bilmiyorum.

Baharatçı, XYZ’ye rahatsız edici şekilde “Ne yapıyorsunuz” dedi. XYZ, o sırada bir ürünün fotoğrafını çekiyordu. Bu durum, XYZ’nin gününe mal oluyor. Aslında ne kolay birbirimize etki etmek. Ağzını aç ve lafını yapıştır. Başka bir yöntem olmalı. Yok saymanın başka bir yolu olmalı: Kendinden çok emin bir iç mekanizma. İlk kendinden şüphe etmeyeceğin bir duruş.

Bu mekâna ayak bastığımda, sevgilimi aradım ve “Biz de alalım mı buradan bir oda, yaşlanınca ayaklarımızı sokarız kükürtlü suya” dedim. Güldü ve “Tamam Handeciğim” dedi. Fakat ben kısa bir süre sonra fikrimi değiştirdim.

* CBS’te yayınlanan The Big Bang Theory dizisinde Jim Parsons tarafından canlandırılan bir kurgusal karakter.