04 Nisan 2016

'Artiz Kahvesi' yarın akşam sizi bekliyor

Albüm, CD Baby, iTunes ve Spotify’dan dinlenebiliyor...

Müzik dinlemenin yemeğe eşlik eden ya da dansa yardımcı olan bir şey olmadığını yeni öğreniyorum. Tam da bu dönemime denk gelen “Artiz Kahvesi” albümünü gözlerimi yumup sonrasında notlar alarak dinledim. Türkiye’de çok güzel şeyler de oluyor. Ülkü Aybala Sunat (Ü) ve Eylül Biçer’e (E) sordum:

“İhtimaller (albümdeki ilk şarkı) ıslıkla başlıyor değil mi? Kim çalıyor?

Ü: “Bir enstrüman çalıyor musun” dendiğinde "Çok güzel ıslık çalarım" diye espri yapıyordum. Fakat ıslık çalamıyorum. Eylül çaldı, gitgide de uzmanlaşıyor. 

Ufak bir mola vermek mi lazım hepten yorulmadan sözü (albümde yer alıyor) sizin için ne ifade ediyor?

Ü: Aslında bütün olarak anlamı ne ise onu ifade ediyor. Gayet net ve açık.

E: İhtimaller denizinden ıslanmadan çıktıktan sonra oluşmuş bir his durumu bence.

Hazırlıklar ne kadar sürdü?

Ü: Hafızam çok iyi değildir fakat iki seneye yaklaştı sanırım. Karar verdikten sonra üretme sürecine geçtik. Önceden olanlar da vardı fikir olarak. Sonlara doğru epey hızlanmıştık, toparlıyorduk parçaları, sözleri.

E: Aslında parçaları, ciddi manada parçaları yazmaya başlamamızdan stüdyoya girmemize kadar aşağı yukarı 1 senelik bir süre var. Ama tabii öncesi ve sonrasıyla neredeyse 2 seneye yaklaştı.

Ekipte kimler / hangi enstrümanlar var?

Ü: Öncelikle Eylül gitarlarda ve vokalde, Çağıl Kaya, Çağlar Süalp vokalde, Volkan Topakoğlu elektrik bas, Erdem Göymen davul, Tamer Temel tenor ve soprano saksafon, Bulut Gülen trombon, Ercüment Orkut piyanoda yer aldı. Hepsi sevdiğimiz çok değerli müzisyen arkadaşlarımız.

Nasıl bir araya geldiniz?

Ü: İstanbul'a tam zamanlı yerleşmem 2010 yılında olmuştu, Eylül ile tanıştık, ikimiz de farklı etkinliklerde, caz giglerinde çalıyorduk. Bir tanesini izlemeye gitmiştim, Eylül çalıyordu. Soundcheck’te “Hallelujah”ın introsunu çalmıştı, çok severim. Tonu çalışı çok yakın gelmişti. Şimsekler çaktı kafamda tabii. O yaz “Jeff Buckley şarkıları yapalım” diye telefon açmıştım, hayalimdi benim, meğer o da seviyormuş. Öncesinde de çalmıştık beraber bir kaç yerde. Böyle bir araya geldik.

Söz ve beste kim(ler)e ait?

E: Sözler ve besteler, “Anısındayım” hariç, ikimize ait. O çok sevdiğimiz bir Edip Cansever şiiri. Onun dışındaki parçalar, bize ait. Tam olarak yarı yarıya bir durum var söz ve müziklerde.

Albüm kapağında Ülkü Aybala Sunat’ı görüyoruz, daha dikkatli bakınca biraz arkada Eylül Biçeri. Kapak tasarımı / fotoğrafı / fikri kime ait? Nasıl karar verdiniz?

Ü: Ben his olarak basit bir şekilde anlattım Barış'a, o da bizi yönlendirerek çekimler yaptı. Kapak fotosu Barış Hancıoğulları, tasarım Elif Seven Ispartalı'ya ait, ikisi de sevdiğimiz pek değerli arkadaşlarımız.

E: Benim kapakta olmak gibi bir niyetim yoktu aslında. O biraz son dakikada gelişti diyebiliriz.

Enstrüman dışında ses kaynağı kullandınız mı? Taş sesi, su sesi vb. gibi... Artiz Kahvesi çay bardağı ve kaşık sesi ile başlıyor, değil mi?

E: Evet iki parçanın başında ambians kayıtları kullandık. “İhtimaller” ve “Artiz Kahvesi” bu şekilde başlıyor. Biraz şarkının hikâyesini kuvvetlendirmek için, biraz da bizim şarkıyı yazdığımız andan bahsetmek için.

Miyavlama gibi ya da yumuşacık çığlığı andıran sesler duyuyoruz Ülkü Aybala Sunattan Düzende. O keşif nasıl oldu?

Ü: Kendi kendime ve yahut sahnede provada söylerken o tür şeyler ya da melodiler çıkar. Hesap ederek yaptığım bir şey değil. Hoşuma gidiyorsa kalıyor öyle. Ama değişken bir şey tabii bu canlı performanslarda  başka bir hale dönüşebiliyor.

Albüm lansmanı nerede, kaçta olacak?

Ü: 5 Nisan Salı akşamı, saat 22:00, COOP’ta ilk konserimiz; COOP İstiklal Caddesi Suriye Pasajı’nda.

Albüme adını veren şarkıya nasıl karar verdiniz?

Ü: Ben biraz kararsızdım açıkçası, Eylül önerdi “Artiz Kahvesi”ni. Düşünüp tamam, dedim. Bir nevi dünya gibi, kahvehane teması aslında. İçinde iyi, kötü her şey var. Şarkıları da bizi de toparladı 'albüm ismi' kısmını üstlenerek.

İz bırakmak için daha ne yapmalı? (Artiz Kahvesi’nden bir mısra)

Ü: Gelişine vurmalı :)

Müzisyenler hakkında fıkra vb. var mı aklınıza gelen?

Ü: Yiğit Özgür karikatürü aklıma geliyor.

-Müziği neden bıraktınız?

-Kafam şişti.

Bir şarkı yapmak nasıl bir süreçten geçerek oluşur?

Ü: Herkeste farklı işleyen bir süreç bence. Ben puzzle gibi parçaları birleştiriyorum. Sözler de, melodiler de parça parça geliyor. Hangisi önce ortaya çıkıyor, pek belli değil. 

Güneş Doğarla döne döne meditasyon yapabilirmişim gibi geldi. Size nasıl geliyor?

Ü: Bana “İşte şimdi başlıyor” hissini veriyor, ama olumlu ya da olumsuz değil. Devam eden bir şey var, konuşuyor, aklına ilk geleni söylüyor şarkı. O yüzden yolda giderken dinlemek iyi gelirdi bana sanırım.

Post-production süreci nasıl geçti?

E: Çok keyifli bir süreç oldu benim adıma. Mix’leri Emre Malikler yaptı. Son derece rahat bir şekilde çalıştık ve güzel bir sonuç çıktı diye düşünüyorum. Daha sonra da Everett Young albümün mastering’ini yaptı. Ben ortaya çıkan sonuçtan memnunum.

Acıdan yola çıkıp yaratmaya ve bu yolla acıyı dönüştürmeye inanır mınız?

Ü: Esaslı bir acı ise yine esaslı bir acıya dönüşecektir. Farkı sevdiğin ile -yani bu benim konumumda biri için 'müzik' oluyor- bunu beraberce yüklenip, etrafınla paylaşmak.

Garipsemek en garip biçimde yalnız büyük otellerde mi bulunur? (Belki’den bir mısra)

E: Çok sevdiğim bir Turgut Uyar şiiri olan “Geyikli Gece”de geçer bu cümle.

“…

Büyük otellerin önünde garipsiyorduk

Çaresizliğimiz böylesine kolaydı işte…”

İlk okuduğumdan beri hep aklımdadır bu şiirin bu bölümü. Sanırım büyük oteller içlerinde bir çok garipsenebilecek öğeyi barındırıyorlar. Özellikle her şeyin son derece yapay olmasıyla. Ama tabii ki garipsemek sadece orada bulunmaz.

Gece Geceyi dinlerken şehir-kadın-taciz de geldi nasılsa gözümün önüne. Düzen diye de şarkınız var. Onu da içinde yaşadığımız düzene ister istemez gönderme gibi okuyorum. Kim nereden bakıyorsa oradan mı okuyor?

Ü: Şarkılar hepimize başka şeyler çağrıştırabilir, bunda da bir sakınca görmüyorum. “Gece Gece”nin benim için farklı soyut bir anlamı var. Eylül başka bir şey hissediyordur, değişir bunlar. Söylediğiniz şehir-kadın-taciz konusu  ise maalesef hep canımızı yakmakta. Çok sevdiğimiz, canımız müzisyen arkadaşımız Değer Deniz'i kaybettik biliyorsunuz, yakın sayılabilecek bir zamanda. Buradan da hatırlatalım son karar davası 27 Nisan, Çağlayan Adliyesi'nde. Suçluların hak ettiği şekilde cezasını çekmesi en büyük dileğimiz.

“Düzen”de elbet gönderme var. Her ne kadar umut edecek şeyler olsa da, insan eliyle kurulmuş bu düzenin çook uzun zamandır kirli olduğunu düşünüyorum. Hangi coğrafya olduğu fark etmiyor üstelik. 'İnsan' olmak ile alakalı bu.

Albümünüze nasıl ulaşılabilir?

E: Albümümüze birçok dijital platformdan ulaşılabiliyor. CD Baby, iTunes ve Spotify’dan dinlenebilir.

http://www.cdbaby.com/cd/ulkuaybalasunat

https://itun.es/tr/sO3Fbb

https://play.spotify.com/artist/7qTxCkyp3XEVNkxPiTsM8H

 

Yazarın Diğer Yazıları

İran’ın cesur kadınları: Jin, Jiyan, Azadi!

Çoğu İranlı temel özgürlükler ve demokrasi uğruna canını feda etti

Mad Pride ya da ‘Delilerin’ Onur Yürüyüşü

Mad Pride’ın amacı stigma ile mücadele etmek, ‘delilerin’ haklarını savunmak, çeşitli politikalara etki etmek, beraberce güçlenmek, bazen biraz eğlenmek ve misal ‘psikopat’, ‘manyak’, ‘şizo’, ‘deli misin nesin’ demeden önce bir kez daha düşünmeyi hatırlatmak

LGBTİQA+ hakları insan haklarıdır!

Kendimiz dışındaki insanların var oluşlarını öldürmeye yeltenmekle övün(e)memeliyiz, bundan olsa olsa utanç duyulur.