14 Mart 2015

‘46 yaşında dizi oyunculuğuna nasıl başladım?’

Zerrin Nişancı: Oyunculuk tutkusu olan benim kadar geciktirmesin…

Zerrin Nişancı...

Doğum yeri İstanbul...

12 yıl Şişli Terakki’de okumuş.

Sonra ver elini İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi...

Mezun olmuş buradan, ama avukatlık yapmak istememiş!

Beymen'de yöneticilik...

Gelişim seminerleri...

Takı tasarlamakla geçmiş yıllar...

Evlilik, çocuk ve boşanma...

Ara ara depreşen oyunculuk isteğini hep bir nedenle ötelemiş.

Günlerden bir gün 40’lı yaşların ortasına doğru oyunculuk eğitimi almaya başlıyor. Bu vesile ile tanışıyoruz. Sınıfımızdaki sağlam birkaç isimden biri Zerrin Nişancı:

“Bildiğin gibi grubun en büyüğü bendim, ama bunun sıkıntısını hiç yaşamadım. Sonra ajansa kayıt oldum ve ilk dizi teklifinin gelmesi çok uzun sürmedi.”

- İlk oyunculuk işinizi hatırlıyor musunuz?

Tabii ki, o heyecanımı unutmam mümkün değil. O günün en güzel kazanımı ses teknisyeni olan kişinin ilkokul arkadaşım olmasıydı.

- Küçükken nasıl oyunlar oynardınız?

Daha 4-5 yaşlarındayken Büyükada’da -ablam ve arkadaşlarımla- oyunlar hazırlayıp ailelerimize bilet kesip zorla izlettirirdik.

- O yıllarda ilginizi çeken meslek var mıydı?

Tek isteğim konservatuvar sınavlarına girmekti. Babam beni başka bir meslek yapmam konusunda ikna edince bu hevesim kursağımda kaldı.

- Aşk-ı Memnu nasıl bir deneyimdi?

Aşk-ı Memnu benim en akılda kalan ve en uzun soluklu işim. Oyunculuk kariyerimde çok önemli bir yer taşıyor. Sokakta hâlâ insanlar beni bu dizideki karakterimden hatırlıyor.

- Alaylı oyuncular için ne düşünüyorsunuz?

Oyunculuğun sadece eğitim alanların tekelinde olduğunu düşünmüyorum. Hiç eğitim görmemiş doğuştan yetenekli oyuncularımız olduğu gibi, yıllarca eğitim aldığı halde çok yeteneksiz olanların da olduğunu biliyorum.

Oyuncu Zerrin Nişancı

- Oyunculuk eğitiminizden bahsedebilir misiniz?

Studio Oyuncuları’nda aldığım eğitimin üzerine Plato Film Okulu’nda Ayla Algan'la kamera önü oyunculuğu çalıştık. En son Kurt Seyit ve Şura'daki rolüm için oyuncu koçu Merve Taşkan’la ilerledik. Özay Fecht, View Points ve ÇGSM’nin pek çok atölye çalışmasına katıldım.

- Eğitim bu sektörde ne işe yarıyor?

Daha donanımlı hissetmemi sağladı. Kendime olan güvenimi pekiştirdi.

- Kaç yaşında televizyonda oynamaya başladınız?

46 yaşımdan beri televizyon oyunculuğu yapıyorum.

- Yeni başlayanlara ne söylemek istersiniz?

Oyunculuk yapmakla ilgili tutkuları varsa bunu bir an önce gerçekleştirmek için cesaret göstermeleri ve benim kadar geciktirmemeleri...

- Kendinizi izlerken neler hissediyorsunuz?

Kendimi izlerken çok geriliyorum. Onun için yalnız ya da çok yakınlarımla seyretmeyi tercih ediyorum. Her geçen gün biraz daha rahatlamış hissetsem de çok eleştirel bakıyor ve üstüne “bunu keşke böyle oynasaydım, elimi kolumu şöyle tutsaydım, şu kelimenin üstüne bassaydım” gibi bir yığın kritik yapıyorum.

- Televizyonla aranız nasıl?

Daha ziyade sinema seyircisiyim. Karanlıkta büyük ekran full konsantrasyon seyretmeyi tercih ediyorum. O zaman içine giriyorum.

- Oyuncu kimdir?

Ekmeğini bu meslekten kazanan kişidir; ancak konu sanatsa bu herhangi bir ticari işle kıyaslandığında farklılık arz ediyor. Öylesine oyunculuk yapılmaz; yapılırsa iyi bir iş çıkmaz. Ne tiyatro, ne sinema, ne televizyon memur zihniyetiyle çalışmayı kaldırmaz. Gözünüzdeki heyecanın seyirciye geçmesi lazım.

- Nasıl bir oyunculuğu kendinize yakın buluyorsunuz?

Abartısız, karikatürize etmeyen, ağdalandırılmamış oyunculuğu seviyorum. Hayat gibi olsun... Hayatın akışı içinde nasıl davranıyorsak öyle davranalım istiyorum. İnşallah böyle oynamayı becerebiliyorumdur.

- Oyuncu hep kendinden parçalar mı oynar?

Oyuncu oynadığı karakterle ilgili ufak tefek benzerlikleri kendisinden bulup çıkarabilir. Önemli olan karakteri içselleştirip anlamak ve davranışlarında haklılık bulmak... O zaman özgürleşiyorsunuz.

- Size gelen rollerde belli bir stereotype oluştu mu?

Evet, maalesef bana gelen rollerde genel bir benzerlik var. Belki yaşımdan, belki hayattaki duruşumdan kaynaklanan...  Çoğunlukla varlıklı, bakımlı anne rolleri geliyor. Köylü veya taşralı birini yapabileceğimi düşünmüyorlar galiba. Oysa bir komedi oyununda oynamak çok isterim. Güldürmek en zor iş bence...

- Ajanslar bu işe başlamak için uygun yerler mi?

Ajanslar tabii ki olmalı. Oyuncuyla yapımcı arasında köprü vazifesi görmeli, gerektiğinde oyuncunun menfaatini gözetmeli ve onu yönlendirmeli. Yeni başlayanların köklü kurumlarla çalışmaları çıkabilecek problemleri minimuma indirmelerini sağlar.

- Oynamak istediğiniz, “ah şöyle bir rol olsa” dediğiniz bir karakter var mı?

Bir engelliyi veya hayat kadınını canlandırmak zorlayıcı olurdu, ama isterim. Sınırlarımı zorlamayı seviyorum. Heyecan arttıkça alınan zevk de onunla orantılı artıyor.

- Saatlerce setlerde beklediğiniz oluyor mu?

Setlerde saatlerce beklenir zaten. İşin doğasında bu var. Bazen iş tıkır tıkır yürür. Bazen aksilikler çıkabilir. Türlü nedenlerle bir başka oyuncunun sahnesi sizin önünüze geçebilir ve bekleyebilirsiniz. Setin başlama saati bellidir ama bitişi asla!

- Set ortamından arkadaş edinmek mümkün mü?

Set ortamında birlikte uzun zaman geçirdiğiniz için tabii ki dostlar edinmek mümkün. Çalışma şartlarının yoğunluğundan olsa gerek set dışında ayrıca buluşup zaman geçirmek güç.

  - Bu iş ruh sağlığınızı nasıl etkiledi?

Yaptığım işten aldığım hazla orantılı olarak daha mutlu bir insan oldum. Hayatımdaki olumsuzluklara çok takılmıyorum. Geldiği gibi yaşamayı seçtim. Hayatın sunacağı sürprizleri merakla bekliyorum.

  - Makyaj, silikon, kıyafetler - dış görünüş, bu iş için ne kadar önemli?

Oyuncu olmak için dış görünüşün önemli olduğunu düşünmüyorum. Her türlü rolü oynayacak farklılıkta oyunculara ihtiyaç var. Hatta bazen dezavantaj bile olabilir; çünkü herhangi bir kusur bile bazen o rol için biçilmiş kaftan olabiliyor. Giydiğiniz topuklu ayakkabı veya taktığınız gösterişli bir küpe oyununuzu tamamlayabilir ama oyuncu olmak / daha güzel görünmek adına neredeyse total makeover yapılmasını hiç uygun bulmuyorum. Tam tersine sokaklarda birbirine benzeyen binlerce dudağını arı sokmuş gibi dolaşan, kaşları tamamen doğalından aykırı tatoo yapılmış, burunları sadece iki delikten ibaret stereotypelardan olmak işten bile değil!

- Sokakta sizi tanımaları nasıl bir his?

Hoşuma gidiyor. Bazen fotoğraf çektirmek, bazen de kısa bir sohbet etmek istiyorlar. Ben de zevkle yapıyorum.

- Hangi oyuncuları takip ediyorsunuz?

Melisa Sözen, Burçin Terzioğlu ve Farah Zeynep Abdullah’ı... Şu anda Gönül İşleri dizisinde birlikte rol aldığımız Bennu Yıldırımlar’ı çok beğeniyorum. Karşılıklı oynadığımız sahnelerde onu seyretmekten repliğimi unutuyorum.

- Hangi yönetmenleri takip ediyorsunuz? 

Çok değerli yönetmenlerimiz var ama ilk anda aklıma gelenler Ferzan Özpetek, Nuri Bilge Ceylan, Reha Erdem, Levent Semerci, Çağan Irmak, Ezel Akay ve tabii ki Gülse Birsel. Onlarla çalışmak benim için büyük onur ve gurur kaynağı olur.

 - İşinizi çok seviyorsunuz, değil mi?*

Evet... Kızıma tavsiye ettiğimi gençlere de söylemek isterim:

Sevdiğiniz işi yapın! Mutlu değilseniz değiştirecek cesareti gösterin! Arayışınıza devam edin! Hiçbir zaman geç değil... Yeter ki hayata olan merakınızı kaybetmeyin...

__________________________________________________

 

Dizi

Fikrimin İnce Gülü (2007)

Yemin (2007)

Binbir Gece (2007)

Aşk-ı Memnu (2008-2010)

Doktorlar (2010-2011)

Bir Günah Gibi (2011)

Galip Derviş (2013)

Kurt Seyit Sura (2014)

Gönül İşleri (2015)

Reklam
Ülker Çikolatalı Başak (2007)
Kale Kilit (2008)

Sinema (kısa film)
Avni Amca (2012) 

 

Yazarın Diğer Yazıları

İran’ın cesur kadınları: Jin, Jiyan, Azadi!

Çoğu İranlı temel özgürlükler ve demokrasi uğruna canını feda etti

Mad Pride ya da ‘Delilerin’ Onur Yürüyüşü

Mad Pride’ın amacı stigma ile mücadele etmek, ‘delilerin’ haklarını savunmak, çeşitli politikalara etki etmek, beraberce güçlenmek, bazen biraz eğlenmek ve misal ‘psikopat’, ‘manyak’, ‘şizo’, ‘deli misin nesin’ demeden önce bir kez daha düşünmeyi hatırlatmak

LGBTİQA+ hakları insan haklarıdır!

Kendimiz dışındaki insanların var oluşlarını öldürmeye yeltenmekle övün(e)memeliyiz, bundan olsa olsa utanç duyulur.