21 Ekim 2014

Mesela, kol saati 'makul hediye' ise onu diline dolayan 'makul şüpheli' sayılmalıdır

Belki de duygularını kelimelere dökmekte beceriksiz olduğundan hediyeler veriyor...

Arkadaşlar, lütfen!..

N'olur, takıntılı davranmayın!

Ve uzatıp da tatsızlık çıkarmayın!

Aradan aylar geçmiş...

İnsanların çoğu o günleri unutmuş; üzerinden de iki seçim geçmiş...

Dahası koskoca İstanbul Başsavcılığı soruşturmayı kapatmış...

Siz hâlâ "yolsuzluk da yolsuzluk" diyorsunuz!..

 

*  *  *

 

Hem neden bu kadar kötü niyetlisiniz ki!

Belki sakinleşmeniz için yalnızca bakış açınızı değiştirmeniz yeterli olabilir.

Mesela...

"Rüşvet" dediğiniz şeyler...

Ya rüşvet değilse?..

Ya onlar sadece birer "hediye" ise?..

Bir de bu açıdan bakmayı deneyin.

Peşin hükümlerle herkesi suçlayacağınıza, İstanbul Başsavcısı Sayın Ekrem Aydıner'in resmî açıklamalarına kulak verin.

*  *  *

 

Cumhuriyet Gazetesi'nde Canan Coşkun'un haberinden öğrendiğimiz kadarıyla, Ekrem Bey, bizim hemen "rüşvet ve yolsuzluk" diyerek kestirip attığımız şeylere dikkatle, derinlemesine ve felsefi açıdan bakabilen biri.

Onun sözlerini okuyunca basit sandığımız kavramları bile kullanmadan önce "bir bilen"e sormak gerektiğini hissediyoruz.

Başsavcımız, rüşvetin ne olduğunu öyle her sıradan ölümlünün belirleyemeyeceğini ima eden sözlerden sonra konuya geliyor.

Ve rüşvetin "sadece menfaat temin edilmesinden ibaret olmadığını" kaydederek "menfaat teminini suç olarak düzenleyen rüşvet dışında usulsüz hediye kabulü, irtikâp (kötülük ve hile yapma, yiyicilik - HA) gibi pek çok suç bulunmaktadır" buyuruyor.

 

*  *  *

 

Ardından meselenin can alıcı noktasına işaret ediyor:

"Rüşvet için anlaşma olması gerek!"

Efendim?

Yani, mesela, Sayın Rıza Sarraf Beyefendi ile eski bakanlardan Sayın Zafer Çağlayan veya Sayın Muammer Güler arasında önce "menfaat sağlama konusunda bir anlaşma olması gerektiğini" ve haliyle bunun da ispatlanmasının şart olduğunu söylüyor.

E, şöyle bir düşününce...

Mantıklı galiba...

Sayın Rıza Bey'in Sayın Zafer Bey'e "Ya Zafer Abi, bir kamu yöneticisi olarak benim falanca menfaatlerim yolunda filanca işleri yaparsan sana cici bir kol saati alırım" dediğini duyan var mı?

Yok!

Böyle "tapeler" çıktı mı?

Hayır!

Eee?..

 

*  *  *

 

Belli ki söz konusu şahsiyetler sıkı bir ahbaplık kurmuşlar.

Mesela, Sayın Zafer Bey'in Sayın oğlu Kaan Çağlayan evlenirken Sayın Rıza Bey'in zevcesi Sayın Ebru Gündeş Hanımefendi "sahne almış".

Mesela, Sayın Rıza Bey, özel uçağıyla Sayın Çağlayan ailesini umreye götürmüş. (Başkalarını da götürmüş. Bu fiille arası pek iyi.)

Takdir edersiniz ki, bunlar "maddi bedeli olmayan", "ulvi" ve "özel ilişkilere dayanan" davranışlardır.

Her şeyin altında maddiyat ve menfaat aradığınızı hisseder gibiyim.

Ne derler, "zenginin malı züğürdün çenesini yorar", ama... adam sizin benim gibi fukara değil ki!

Elini cebine attığında tomarla "cari açığın yüzde 15'i" geliyor.

Ve kim bilir, belki de duygularını kelimelere dökmekte beceriksiz bir delikanlı olduğundan dolayı...

Hediye vererek kendini ifade etmeyi seviyor.

 

*  *  *

 

Bakın, geçen gün öz kızına Bursa’nın Karacabey ilçesinde bir at çiftliği ve İngiltere’den özel olarak getirttiği 20 tane İngiliz tayı hediye etmiş.

Şimdi diyeceksiniz ki, bir oyuncak bebek alsaydı üç yaşındaki kız çocuğunu kolayca sevindirirdi; at çiftliği de neyin nesi?

E anlamıyorsunuz ki!

Adam bebek alarak benim ve sizin düzeyimize mi inmeli illaki?

Parası var ve hediye vermeyi seven bir kişi bu.

Eşi Sayın Ebru Gündeş Hanımefendi'ye 26 milyon liraya Kanlıca'da yalı, 3 milyon 750 bin liraya Sapphire'de ofis, 1 milyon euroya Bodrum'dan yazlık hediye eden de o değil miydi?

Bonkör işte!

960 bin euroyu bastırıp "kralların otomobili" olarak adlandırılan dünyaca ünlü İngiliz Rolls-Royce'un Phantom modelini alan da bizzat kendisiydi. (Hani eşine "60 yıl hiç ayrılmayacağız" diye söz verdiğinden dolayı, Rolls Royce'larının plakasını "34 YIL 60" olarak çıkarttırmıştı. Sonra aynı markadan bir tane daha aldığı haberlerini okumuştuk...)

 

*  *  *

 

Şimdi böyle "verici" bir adamın, bakan dostlarına karşı cimrilik yapması beklenir mi hiç!

İçinden gelmiş ve Sayın Zafer Abisi'ne ufak bir kol saati alıvermiş.

Alt tarafı bir kol saati!

"Makul bir hediye"...

Fiyatının 700 bin lira olması onun için önemli değil ki!

(Yazının burasında durdum. Yutkundum. Bir kere daha içimi kemiren soru beni esir aldı: Yahu, alt tarafı kol saati bu be! Koluna takıp zamanı öğreneceksin! Masaj mı yapıyor? Uçuruyor mu seni? Petrol kuyularını mı buluyor? Nedir bu kolunda servet taşıma merakı? Neyse, pardon. Kendimi kaybettim bir an. Bu yazdıklarımı geri alıyorum; siz de okumamış olun.)

Valla bence sadece "önüne yatılacak" değil, heykeli dikilecek bir adam bu!

 

*  *  *

 

"Farklı bir açıdan bakarak" tüm bunları görmemizi sağlayan İstanbul Başsavcısı Sayın Ekrem Aydıner'e gerçekten teşekkür borçluyuz.

Ayrıca Başsavcımız, anlayışı kıt olanlarımız için birkaç konuyu daha açık seçik vurgulamakta yarar görmüş:

"Sarraf ihracat rakamlarını ciddi etkileyen biri." 

"Çağlayan’ı tanıması doğal."

"Medeni ilişkiler içinde görüşmeleri son derece doğal".

"Ekonomi Bakanlığı tarafından kendi görev alanlarıyla ilgili yapılmış bir iş söz konusu olmayıp, genel bir kollama ve teşvikten söz edilmesi mümkündür."

Umarım hepimiz anladık:

"Genel bir kollama"...

 

*  *  *

 

Yine bu "farklı açıdan bakarak"...

Halkbank Genel Müdürü’nün evindeki ayakkabı kutularına doldurulmuş 4.5 milyon doları da...

İçişleri Bakanı’nın oğlunun evinden çıkan yedi çelik kasa ve 1 milyon 200 bin lirayı da...

AB Bakanı’na gönderilen elbise torbasını, çikolata tepsisini ve ayakkabı kutusunu da...

Başbakan ile oğlu arasındaki "sıfırlama" muhabbetini ve her şeye rağmen evde sıkışıp kalan 30 milyon euroyu da...

Başka konuları da iyi niyetle anlayıp yorumlayabiliriz.

 

*  *  *

 

Eğer kötü niyette ısrar edeceksek de...

Tabiatıyla sonuçlarına katlanmalıyız.

Sayın Rıza Sarraf ve Sayın eski bakan çocuklarının da aralarında bulunduğu birçok kişi, devletten (yani vatandaşın cebinden) "haksız tutuklama tazminatı" almaya hak kazanmış.

Kazanırlar tabii!

Bence bu konuyu uzatıp sündürenlere, eleştirenlere, kınayanlara, durmadan yazıp çizenlere de ceza kesilmeli!

Ha, bir de Sayın Zafer Çağlayan'a yerli yersiz saat soran ve kol saati gösteren münasebetsizlere!

Kol saati "makul bir hediye" olduğuna göre, bu meseleyle toplumsal barışı bozmaya çalışanların da "makul şüpheli" sayılarak içeri atılması çok normaldir bence.

@AksayHakan

 

Yazarın Diğer Yazıları

Terör, savaşı şiddetlendirebilir veya uluslararası iş birliğine yol açabilir

Görünen o ki, kanlı Moskova saldırısından sonra terörizme karşı etkili uluslararası mücadele yerine savaşın şiddetlendirilmesi aşamasındayız

Seçimler üzerine muhalifler açısından can sıkıcı bir yazı 

Muhalif aydınlar seçmenleri nasıl yorumluyor? Peki ya seçmenler iktidarı nasıl görüyor?

On cümlede Rusya başkanlık seçimleri

15-16-17 Mart 2024 seçimleri Rusya, dünya ve bu arada Türkiye açısından bazı önemli sonuçlara yol açtı