28 Nisan 2015

Erdoğan’dan Akıncı’ya ‘kutlama tokadı’: Yavrusun sen yavru kal...

KKTC 'yavru' değil 'kardeş ülke' olunca 'yavru Cumhurbaşkanı' da bizim koskoca Cumhurbaşkanımız’a eşit gibi duruyor. Olacak şey mi bu!..

Kendi gölgesiyle bile kavga edebilecek kadar gergin bir cumhurbaşkanımız var.

İçerde, muhalefet saflarında kavga etmedik kimse kalmadı.

Barış görüşmeleri yaptığı Kürtler şimdi neredeyse “baş düşman” oldu.

Bir zamanlar kardeş olduğu “paralelciler” bugün toptan ezilmesi gereken bir karınca sürüsü.

Dışarda Esad (pardon Esed), Sisi, Sarkisyan, Obama falan derken, iş Putin’le bile takışmaya kadar gitti.

Didişmedik lider kalmadı.

Vee...

Sırada Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti var.

Öyle çok uzun oluyor, biz kısaca KKTC mi diyelim?

Hayır.

Kısaca “yavru” diyelim.

“Yavrumuz”...

“Türkiye ana”nın “yavru vatanı”...

Evet, sıra “yavru vatan”da.

*   *   *

Onun çiçeği burnunda Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya geldi sıra.

Hem de nasıl bir günde?

Adamcağız daha yeni seçilmiş, kullanılan oyların dumanı tütmekte.

Henüz mazbatasını bile almamış.

“Ana vatan”ın babası, Reisi, lideri, her şeyi, Sayın Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan...

Kendisi eski bir futbolcu olur aynı zamanda...

Kuveyt’e gitmeden önce, Esenboğa Havaalanı’nda, Akıncı’nın bir sözü ayağına tam oturunca sert bir vole vurma fırsatını kaçırmıyor:

“Sayın Akıncı’nın ağzından çıkanı kulağı duymalı!”

Güüümm!..

Öyle ufak tefek bir fiske değil, hani “yavru”ya atılabilecek türden; bayağı “yetişkin”e göre bir vuruş bu.

*   *   *

Erdoğan, Akıncı'nın "Yavru vatan değil kardeş ülkeyiz" sözlerine sert tepki gösteriyor.

Her zamanki gibi oldukça “açık sözlü” bir siyasetçi; kimseden de korkusu yok, derdini aynen hissettiği gibi dışa vuruyor:

“İki kardeş ülkeyiz dediğimiz zaman burada çok farklı tablolar ortaya çıkar. Sayın Cumhurbaşkanı’nın ... KKTC bugüne kadar niçin sahipleniliyor, bilmesi lazım. ‘Yavru anavatan’ olarak çalışmanın (?) bir bedeli vardır. Bu ülke Kuzey Kıbrıs’ta bir bedel ödemiştir, hâlâ ödemeye devam etmektedir. Bizim yaptığımız yıllık ödeme 1 milyar dolar civarındadır.”

Doğrusu ben bunları duyduğum anda Kuzey Kıbrıslı birkaç arkadaşımı hatırlayarak utanıp sıkılıyorum böylesi bir “paranızı verdik, ona göre” edebiyatından...

Ama o daha da gaza basarak devam ediyor:

“Kuru kuruya kardeşlikle olmuyor. Uluslararası camiada Kuzey Kıbrıs’ın kavgasını veren kim? Bunun bir esbabı mucibesi var. Sayın Akıncı bu kavgayı tek başına verebileceğini mi zannediyor?”

Ve Erdoğan “yavru” ile ilgili “son kararını” açıklıyor:

“Yavru vatandır, bundan sonra da yavru vatan olarak devam edecektir. Bir ananın yavruya olan ilgisi neyse aynı şekilde devam edecektir.”

*   *   *

İşte böyle!

Erdoğan’ın sinirlenmesine nedeni olan yaklaşım ortada:

Besle “yavru”yu, oysun gözünü!..

Ne var ki Akıncı’nın söyledikleri yabana atılır türden değil:

“Neden rahatsız olunuyor iki kardeş ilişkisinden, anlamakta zorlandım. Yavrunun büyümesini istemiyor mu Türkiye? Biz hep yavru mu kalalım? Ayaklarımızın üzerinde durmasını beceremeyelim mi? Artık yetişkin bir ülke olmayalım mı?”

Eminim Erdoğan, bu sözleri de “bak hâlâ cevap veriyor” türünden hiddetli bir sabırla veya “la havle velâ” çekerek göğüslemiştir.

*   *   *

Ben Kıbrıs konusunun uzmanı sayılmam.

Buram buram duygusallık kokan “yavru vatan” konumlandırmasını da başından beri anlayamadım.

Böyle 1974’ten beri (ya da KKTC olarak 1983’ten bu yana) kanatlarımızın altına alıp sevgimizle boğa boğa pestilini çıkardığımız bu “yavru”dan nasıl bir gelecek bekliyoruz?

Hem “yavru” diyoruz Kuzey Kıbrıs’ta kurulan (veya kurulmasını sağladığımız) devlete...

Hem de onun dünyada “eşit haklı bir devlet” olarak tanınmasını istediğimizi söylüyoruz.

Peki, ne olarak tanısın dünya onu?

Bizim “yavrumuz” olarak mı?

Yoksa yetişkin bir devlet olarak mı?

Yoksa dünyanın tanımasını hiç istemiyor muyuz?

Bizim “yavrumuz” olsun yeter mi?

Ama saygıda kusur etmesin tabii.

Zaten “seçim zaferi”, “eski Cumhurbaşkanı’nın devrilmesi”, “paralelci gazetelere demeç”, öbür taraftan “kendi kendini yönetebilen bir Kıbrıs Türk varlığı”, “Rumlara yönelik empati”, “Maraş’ın yasal sahiplerine verilmesi” falan gibi bir dizi “kötü puanı” var Akıncı’nın...

Şimdi bir de tutmuş, dün bir bugün iki, “Biz seninle eşitiz” diyor.

Hoop derler adama!

*   *   *

Cumhurbaşkanımız’ın tabiatı bu; dobra dobra konuşmayı seviyor.

Birini kendisiyle eşit görmezse hemen bunu ortaya koyuyor:

“Haddini bil!”

“Sen kendi işini yap!”

Şimdi, affedersiniz, başka dinlerden, mezheplerden, başka partilerden falan birileri çıkacak da bizim Cumhurbaşkanımız’la aynı seviyedeymiş gibi konuşacak.

Olacak şey mi bu!

“Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu senin?”

“Yavru değil kardeş ülkeymiş!” O halde yeni seçilen “yavru Cumhurbaşkanı”, sanki bizim koskoca Cumhurbaşkanımız’a eşit gibi durmuyor mu?

Olur mu yav!

Yani tabii ki herkes eşittir...

Türk, Kürt, Sünni, Alevi, Türkiye, KKTC falan filan... Bütün dünya liderleri... Herkes ama herkes eşittir elbette...

Ama “en eşit” olan O’dur!..

Anladınız mı?..

 

@AksayHakan

 

Yazarın Diğer Yazıları

Sahi, şu anda kim iktidar kim muhalefet?

En son ne zaman o farklı insanlardan tek bir tanesini kazanmayı başarabildiniz?

Ne şarkılara pranga vurulabilir ne de anılara

Bazen bir müzik, bazen bir koku, bazen bir söz, bazen de bir görüntü aniden insanın içini sızlatır, canını yakar

Bahsedilen sayı değil insandır

Gerçekleri örten sayıların ruhunu tanımaktaki isteksizliğiniz yüzünden savaşlar, çatışmalar, trafik kazaları sürüp gidecek...Ve siz hep kaygısız dinleyeceksiniz o kanlı sayıları...