09 Eylül 2018

Cumhuriyet, Twitter ve "post" kavgası

"Kısacası iyi ve etkili gazetecilik değil söz konusu olan; bir post kavgası..."

Cumhuriyet gazetesindeki son yönetim değişikliği ve açıklamalar üzerine, “muhalif” cenahta Twitter üzerinden bir tartışma-kapışma izleniyor. Bilindiği-görüldüğü üzre, bu tartışma siyasi. Bir taraf “Atatürkçü” diğer taraf “liberal”. Şu sıralarda Atatürkçü ekip gazete yönetimine geldi.

Dünkü (C.tesi, 8 Eylül 2018) gazetenin ilk sayfasında “Atatürk’ün Cumhuriyet’i” başlıklı yazıda, temel ilkeler sıralanmış. Madde 2’de “Hukukun üstünlüğü gazetenin yayın politikasının temelidir” deniyor. Sonraki bölümde de şöyle bir ibare var: "... Bir süredir eksikliğini gördüğümüz ATATÜRK ve onun temel ilkeleri Cumhuriyet gazetesine kesin olarak geri dönmüş bulunuyor. Cumhuriyet gazetesi bir dava gazetesidir… Gazetenin çizgisi Nadir Nadi, İlhan Selçuk, Uğur Mumcu çizgisidir”.

Türkiye, kelimelerin ve onların karşılıklarının sürekli olarak değiştiği; anlamların ise duruma göre yüklendiği benzersiz bir ülkedir. Bu bakımdan gazetecilik mesleği de esas, tarihî ve uluslararası fonksiyonu-işi olan “kamu denetimi”ni siyasi bir faaliyet, bir “pozisyon” olarak görür, uygular. Bu şekilde okur toplar. Bu bakımdan ülkemizdeki gazeteler bir “haber kağıdı” (newspaper) değil bir “taraf”tır. O taraf da okurun, milletin, kamunun değil; siyasi bir görüşün, ideolojinin, iktidarın veya başkaca bir muhalif partinin, grubun tarafıdır.

Cumhuriyet’te temel ilke olarak “Cumhuriyet gazetesi bir dava gazetesidir” ibaresini okuyunca ilk önce şunu düşündüm: “Bu dava için çalışan biri, kamuyu ilgilendiren bir konuda, haber değeri taşıyan ‘negatif’ bir faaliyet gösterdiğinde, bir açıklama yaptığında, gazete bunu görmezden mi gelecek?” Misal, gazetenin yeni başkanı Alev Coşkun’un, Cumhuriyet çalışanlarının yargı sürecinde davaya müdahil olarak katılıp neler dediğini Cumhuriyet’te göremeyecek, bununla ilgili bir haber okuyamayacak mıyız? Veya temel ilkelerde bahsedilen Atatürk, Nadir Nadi, İlhan Selçuk ve Uğur Mumcu’yla ilgili, diyelim bu insanları “zor durumda bırakabilecek” bir belge bulunduysa, Cumhuriyet bunu yayımlamayacak mı?

Rahmetli Uğur Mumcu, 80’li yılların sonunda Cumhuriyet gazetesine bir Kâzım Karabekir dizisi hazırlamıştı; sonradan kitap olarak basıldı. O vakit o sayfaları yapan sayfa sekreteri olarak, kendisine başta İlhan Abi birçok kişiden gelen sert tepkileri hatırlıyorum: “Atatürk’ün gazetesinde nasıl olur da onun diskalifiye ettiği bir insanın anıları, yorumları yayımlanabilir”di? Uğur Abi umursamadı, yazdı, zira gazeteciydi. Ve büyük laflar etmeyi sevmem ama, kimseye eyvallahı olmadığı için devlet kendisine acımadı.

Küçültelim, gündelikleştirelim varsayımları. Diyelim namazında, niyazında, başı örtülü bir hanım ve süper bir belediye muhabiri. Ak Partili, CHP’li demiyor; yolsuzluk, usulsüzlük gördü mü haber yapıyor ve böyle bir network’ü var. Şimdi Cumhuriyet bu insanla çalışmayacak mı? Yahut diyelim “epey sağcı” ve hatta Kemalist ilkeleri de umursamayan “ayrımcı” bir arkadaş var. Çocuk müthiş bir spor muhabiri. Her hafta bir özel haberi var. Cumhuriyet “bize uymaz” mı diyecek? Veya diyelim müthiş yetenekli bir sayfa operatörü. Yaptığı 1. sayfa gazete satışlarını oynatıyor, o derece. Arkadaş liberalin Allah’ı. Hatta “yetmez ama evet”çi olmuş ve şimdiki iktidara da sempatisi var diyelim. Cumhuriyet “olmaz kardeşim” mi diyecek?

Gazetecilik, ehil ve işinin uzmanı personelle yapılır; dünya görüşü veya ideolojik tercihlerle değil. Bu bakımdan bir gazetenin kalitesi onun içeriğiyle, tasarımıyla, haber takipçiliğiyle, farklı yaklaşıma sahip yorumcularıyla, iktidar kim ve hangi çizgide olursa olsun biat etmemesiyle ve temel gücünü okurdan ve bu bağımsızlıktan alan bir yönetimle ölçülür.

Tabii bu ölçütlerden çok uzaktayız, iyice uzaktayız artık. 
İşin pek görülmeyen bir de ahlaki boyutu var. Dünkü Cumhuriyet’te, eski yönetime ne bir teşekkür ne bir selam göremedim. Halbuki bu insanlar, herkesin bildiği gibi hapislerde yattılar, acılar çektiler, çekiyorlar. Bu olmadığı gibi, yapılan açıklamalarda, yazılan Tweet’lerde “Cumhuriyet gerçek sahiplerine döndü”, “Kaleyi geri aldık” lafları, vurguları var. Yönetimin ilk inisiyafi de, gazetenin sola çekilen logosunu tekrar ortalamak olmuş. Yeni yayın yönetmeni de twitter’da bir “post” atarak “Atatürk’ün Cumhuriyet’inin logosu yerine döndü. Artık hep orada kalacak” demiş.

Kısacası iyi ve etkili gazetecilik değil sözkonusu olan; bir post kavgası. 

(Bu yazıyı dün yazmıştım. Bugün (7 Eylül Cumartesi/T24) başta Çiğdem Toker olmak üzere birçok değerli gazetecinin Cumhuriyet’ten istifa ettiği duyuldu. Cumhuriyet kendi yönetimini gözden geçirmeli).

Yazarın Diğer Yazıları

Ülkenin son çivisi Çanakkale

Bu gidişle yakın gelecekte şehitlik ve tarih manzaralı daireler, siteler sürpriz olmayacak

Nuray Mert ve Akif Beki hadiseleri üzerine bir hatırlatma…

Bir gazetenin editoryal çizgisi, her zaman “kritik”tir; bu da onun var oluş şartıdır