09 Eylül 2014

Türkiye, dinlemecilerin ekmeğine tereyağ mı sürüyor?

Ülkemizde uygulanan yanlış telekom stratejileri nedeniyle, trafiğimiz yurt içinden - yurt içine giderken bile yurt dışından dönüyor.

Yine Spiegel Haberleri Üzerine; Türkiye, Dinlemecilerin Ekmeğine Tereyağ mı Sürüyor?


"Almanlar bizi nasıl dinlediler yahu?” diye soran varsa, “başka kimler dinliyor da haberimiz yok?” diye daha çok merak etsin. Çünkü ülkemizde uygulanan yanlış telekom stratejileri (ya da stratejisizliği) nedeniyle, trafiğimiz yurtiçinden-yurtiçine giderken bile yurtdışından dönüyor. Üstüne bir de para ödüyoruz. Yani yabancı istihbarat örgütlerine “Alın bizim telefon görüşmelerimiz bunlar, kendi ellerimizle dinleyin diye size teslim ediyoruz, bir de üstüne para veriyoruz” demiş oluyoruz. 3 gün önceki “Spiegel gazetesindeki Türkiye’ye yönelik dinleme haberleri” makalemizde[1], “Herkes herkesi dinliyor” ve “Eskiden de dinliyorlardı, şimdi de dinliyorlar, bundan sonra da dinleyecekler” demiş ve “Bu yeni haber değil” diye ilave etmiştik. Ama nasıl dinliyorlar? Bir de bunlara bakalım istedik; bakalım ki, aptalcasına dinlenmeyelim.. Bari zor dinlesinler.


 

Geçen hafta ki “Spiegel gazetesindeki Türkiye’ye yönelik dinleme haberleri” makalemizde[1], “Herkes herkesi dinliyor” ve “Eskiden de dinliyorlardı, şimdi de dinliyorlar, bundan sonra da dinleyecekler” demiş ve “Bu yeni haber değil” diye ilave etmiştik. Ama nasıl dinliyorlar? Bir de bunlara bakalım istedik; bakalım ki, aptalcasına dinlenmeyelim.. Bari zor dinlesinler. 

Ve… Hatta acaba bizi dinlesinler diye üstüne para da veriyor muyuz?



Türk Telekom 2-3 Milyon TL Kazanacak Diye, Trafik Yurtdışından Dönüyor



İlk aklımıza gelen, telekom sektörü uzmanlarının farkında olduğu, ikaz ettikleri ama önleyemedikleri “aptallık düzeyinde” ama daha önemlisi “tehlikeli” bir durum oldu. Tehlikeye işaret etmeden once, bu durumu hazırlayan koşulları, tane tane sıralayalım; 
 

 

  1. 2005 yılında özelleştirilen Türk Telekom, devletle bir imtiyaz sözleşmesi imzaladı. Bu sözleşmenin “imtiyaz” denilen kısmı, Türk halkının yıllarca ödediği paralarla kurulan ve Telekomcular Derneği tarafından o tarihte 30 milyon Km. olarak raporlanan “ülke çapındaki dev telekom şebekesini” yönetme imtiyazı anlamına geliyor[3].
  2. Türkiye’nin telekom altyapısı, özelleştirmeden bu yana geçen 9 yıla rağmen, maalesef hala bir tekel, çünkü %‘85’i tek bir şirkete ait. Yani Türk Telekom’a. 
  3. 2004 yılında yani 10 yıl once serbestleşme ilan edilmesine ve telekom operatörlüğü alanında çok sayıda lisans verilmesine karşın[4], bu tekelin dışında yatırım yapılması son 15 yılda zordu, 2 hafta önce BTK tarafından yayınlanan “Fiber yönetmeliği” ile imkansız hale geldi[5]. 
  4. Bu nedenle, Türk Telekom dışındaki telekom firmalarının müşterileri, Türkiye içindeki akrabaları, arkadaşları ile ya da iş için konuşmalar yaparken, % 80-90 bu altyapıyı kullanmak zorund. Dolayısıyla, diğer telekom firmaları, Türk Telekom'dan hat almak ve de fiyatlarına katlanmak zorundalar.
  5. Ama Türk Telekom’un yurtiçindeki telekom firmalarına uyguladığı fiyat, yabancı ülkelerin firmalarına uyguladığı fiyatların 3 ya da 7 katı (mesela 4-5 euro)
  6. Buna karşın, Türk Telekom yurtdışındaki telekom firmalarına, hat satmak için normal ve anlaşılabilir fiyatlar uyguluyor (mesela 70 euro cent)


Peki bu 2-7 kat pahalı fiyatlar, Türk Telekom’a ne kazandırıyor? Gayri resmi aldığımız rakamlara göre Türk Telekom, 2 milyon TL, hadi 1 de bizden olsun, toplam 3 milyon TL kazanacak diye, bakın neler oluyor[6]? 

Yerli operatörler, bu pahalı rakamı ödememek için, Türk Telekom ile mesela 70 euro centlerde anlaşmış olan yabancı operatörlerle anlaşıyor. Yani 4-5 euro yerine yabancı operatöre mesela 1 euro ödüyorlar. Böylece sizin Ankara ya da Adana ile IP şebekeleri üzerinden yaptığınız telefon konuşmanız ya da internet bağlantınız, önce yurtdışına, anlaşılmış olan o operatöre gidiyor, sonra ordan Ankara ya da Adana’ya dönüyor Vee......
 

 

  1. Bu noktada yurtiçinden-yurtiçine konuşma yapmak için, yurtdışından gelmek ve bunun için yurtdışındaki bir firmaya para ödemek ayrı bir komedi..
  2. Amaaa, asıl sorun şu; yurtiçi trafiği, yurtdışından geçerken, kabloları yani telefon görüşmelerimizi yabancı istihbarat örgütlerinin ellerine teslim etmiş oluyoruz. 


Bu 2 önermeyi yanyana alalım; yabancı istihbarat örgütlerine “Alın bizim telefon görüşmelerimiz bunlar, kendi ellerimizle dinleyin diye size teslim ediyoruz, bir de üstüne para veriyoruz” demiş oluyoruz.

Yani "Almanlar bizi nasıl dinlediler yahu?” diye soran varsa, “başka kimler dinliyor da haberimiz yok?” diye daha çok merak etsin. Çünkü, anlaşma yapılan operatör hangi ülkeden kablo geçiriyor ise, o ülkeler bu kablolar ya da telekomünikasyon cihazları üzerinden geçen telefon konuşmalarını izleyebilir, dinleyebilir ve hatta kaydedebilir.

Bu Yazı Üzerine Yetkililerin Nasıl Önlem Almasını Beklenir?
 

Bu yazı bir "ikaz" yazısıdır. Telekomünikasyon Stratejisinde yapılan yanlışları ikaz etmektedir. Çünkü mevcut strateji (ya da stratejisizlik) ile tek bir firmayı korumak hedeflenirken, Türkiye, içerikçisi, hosting firmaları ve tüketicileri ile kaybediyor. Hem para, hem de güven. 

Tabi bu yazıyı okuyup, "Türkiye için bir şey yapabilir miyim?" diyecek devlet ya da hükümet adamları olabilir. İyi niyetliler var bunların bazılarını tanıyoruz ama şimdi bu konuda düşünelim. Ne yapacaklardır?

Son 15 yıl, Ulaştırma Bakanlığı ve BTK yetkililerine, bu ve benzeri hataları ikaz etmekle geçti. Telekom sektörünün gazetecisi olarak, bu tür hatalar sürekli bize gelir. Biz de, gazetecilik görevi olarak bunları ikaz ederiz. Ama önlem alınır mı?

Evet anlattığımızda önlem alınır ama nedense tersinden alınır. Biz “A” darken, “Z” demişiz gibi önlemler alınır. Ajandalar farklı herhalde. 

Örneğin, 5-6 yıl önce Türkiye’de bir “Trafik Değişim Noktası” olmadığı için, “hosting” firmalarının fiyatlarının pahalı olduğunu 2 yıl süreyle anlatmıştık. Anlattığımız konu şuydu; Türk Telekom’un 2 kere para almak için (hem upload, hem download için) bu tür bir trafik noktasına girmekten kaçındığını ama bunun sonucu ülkenin içerik ve para kaybettiğini ikaz etmiştik. Bu da çok trajikomik bir sonuca yol açıyordu. Şöyle madde madde özetleyelim;
 

 

  1. Türk Telekom altyapının % 85-90'una sahip ve bu hatları kullanmak isteyen diğer yerli telekom firmalarına satarken uyguladığı fiyatlar pahalı. Alt şirket TTNET ise müşterilerin % 85’ine sahip. 
  2. Müşteri TTnet'te olduğu için içerikleri barındıran hosting firmalarının, müşterilere ulaşmak için Türk Telekom’dan hat alması lazım. 
  3. Aldıkları hat fiyatları pahalı olduğu için Türk hosting fiyatları pahalı. Hem hosting firmaları gelişemiyor, hem içerikçiler. Üstelik Türk Telekom’a yarayıp yaramadığı da tartışılır.
  4. Hosting fiyatları pahalı olduğu için pek çok içerikçi, içeriklerini yurtdışında tutuyor. Mesela Hollanda’daki Lease Web, pahalı fiyatlar nedeniyle Türkiye'den kaçan pek çok Türk sitesini host eder. 
  5. Bu içeriklere ulaşmak isteyen çok fazla Türk müşteri olduğu için, Hollanda’ya doğru hatlar dolu olabiliyor. 
  6. Türk Telekom oraya giden trafiği rahatlatmak için 4-5 yıl önce firmadan 60 GB hat almış durumda.
  7. Yani Türk Telekom kendi yarattığı fiyatlar sonucunda zenginleşen Hollanda’lı firmaya, kendi kaçırdığı içeriklere Türk kullanıcılar ulaşsın diye bir de üste para ödüyor.
  8. Bu arada BTK ne yapıyor derseniz; cevabı şu 2010 yazısında bile görebilirsiniz : Telkoder : Düzenleyici Kurum Var, Mevzuat Var, Ancak Düzenlemeler Uygulanmıyor


Biz bunu 6 sene önce Ulaştırma Bakanlığı yetkililerine anlattık. Sonuç ne oldu? Türk Telekom’u trafik değişim noktasına girmesini zorlayacakları ve bu şekilde hosting fiyatlarını ucuzlatacakları yerde, Türk Telekom’a bir kampanya açtırdılar. Türk Telekom yurtdışında, Türkiye’ye gelecek içerik için geldiği hosting firmasının 2 yıllık ödemesini yapma kampanyası açtı. 

Gelen site oldu mu? Pek olmadı.... Çünkü 2 yıldan sonrası belirsiz. Türk Telekom'a güvenip de gelinir mi? 2 yıl sonra bu 2 yılı kapatacak ölçüde fiyat uygulanmayacağınun garantisi var mı? 

Yani bu anlattığımız olay karşılığında ne oldu? Türkiye kaybediyor. Kim farkında?? Biz farkındayız.
 

 

  1. Türk içerikleri fiyatlar nedeniyle yurtdışına kaçarken, yurtiçindeki hosting sektörü gelişemiyor. 
  2. Türk içeriklerine erişmek için yurtdışına giden müşterilerin güvenliği soru işareti.


Şimdi bu yazı üzerine de, iddiaya gireriz ki… Ulaştırma Bakanlığı ve BTK yetkilileri yine söylediğimizi Z’den anlayıp “ne işe yaradığı tartışmalı” bir çözüm oluşturacaklar... 

Trafik Değişim Noktası Neden Hala Yok?

Ama iyi bir çözüm aranıyorsa, önümüzde bir seçenek var. 

Tam 17 yıldır bir sorumuz var; "Türkiye'de neden bir trafik değişim noktası yok?" Mesela şu linke tıklayarak, tam 10 yıl önce yazdığımız yazıya bakın; "LINX 10 Yaşına Bastı.. Ya Türkiye'de Neler Oldu?". 

Türkiye, Balkanlar ve Avrupa, Kafkaslar ve de OrtaDoğu arasında doğal bir kavşak ve neden bir internet kavşağı da olmasın? Stratejisizliğimizin en önemli delillerinden birisi olan bu yokluk, Türk Telekom dışı firmalar tarafından defalarca oluşturulmaya çalışıldı. Ama her seferinde oluşturulan altyapı anlamsız hale geldi. Çünkü trafiğin % 85-90'ını taşıyan Türk Telekom dahil olmadığı sürece bu inisiyatif anlamlı hale gelemiyor. Buna karşılık Türk Telekom bu tür bir kavşağa girdiğinde, diğer firmalardan alacağı gelir yok olacağı için buna girmekten kaçınıyor.

Oysa, bu tür bir trafik değişim noktası, Avrupa'dan Uzak Doğu, Çin ve Hindistan'a gidişte, tersten gelen denizaltı kablolarının yerini tutabilir.

LINX yani Londra Trafik Exchange Point örneğinde görüleceği üzere, bu kavşak noktaları zaman içinde ülkeye para kazandıran bir yapı haline de geliyor. Mesela LINX, 5 yerel firma ile 1995'de kurulduğu halde, bugün 400 kadar telekom firmasının para ödeyerek ABD'ye gittiği bir kavşak halinde.

Yani Türk Telekom para kaybetmesin diye, kavşak kurulamıyor. Yabancı firmalardan kazanılabilecek paralar kazanılamıyor. 

Üstelik bu tür bir kavşak noktasının dinleme alanında ülkemizi avantajlı hale getirmesi de mümkünken. Ama belki de artık fırsat kaçmıştır.

Ya da belki kaçmamıştır. Eğer Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ya da BTK, "Türkiye'ye yararlı bir çözüm geliştirmek" istiyorsa, artık Türk Telekom'un bu yapıya girmesini zorlamalıdır. Ama 17 yıllık tecrübeye bakarak söyleyelim; bunu yapacaklarını hiç sanmıyoruz. 


Telekom Stratejisi mi? Stratejisizliği mi?


Şimdi "telekom stratejimiz" ya da "stratejisizliğimiz" konusunda da yorum yapalım. Önce kısa bir özet;
 


Özelleştirilen eski telekom tekellerinin durumlarından memnun olmadığı yıllarda, Avrupa'daki yerel telekom pazarları büyük oranda serbestleştiler. Buna karşılık sektörün en önemli özelliği "sürekli yatırım" konusunda, eski telekom devleri ayak sürüdüler. Çünkü onlar eskiden bu yana gelen para güçleri ile yatırım yaparlarsa, yeni telekom şirketleri bu yatırımlardan "paylaşım" nedeniyle yararlanabiliyorlardı. 

Ama Avrupa'da 2008'de başlayan ekonomik kriz döneminde, eski telekom tekellerinin eli kuvvetlendi. Ekonominin devamlılığı açısından yatırım yapmaları gerektiğini ama kendilerine paylaşım muafiyeti verilmediği sürece yatırım yapmayacaklarını yüksek sesle söylediler. Bir nevi şantaj yaptılar. Bu meydan okumanın paralelinde finansçılar da, politikacılara dediler ki; "Avrupa'yı ekonomik krizden ancak telekom firmalarının önünü açarak çıkabilirsiniz". Öyle de oldu.

Yanlış anlaşılma olmasın, Avrupa'da yatırım yapmak isteyen diğer küçük-büyük tüm firmaların da önü açık. Burada anlatılan imtiyaz sahibi olan eski telekom tekellerinin, orada ya da burada davranış tarzlarının aynı olduğu ve şebekeyi paylaşmamak için her yola başvurmakta olduklarıdır.


Ülkemize dönersek, teğet geçen ekonomik kriz nedeniyle değil, 2004-2005'lerden beri Türkiye'de Türk Telekom'un önü açık oldu. Bunu bazı toplantılarda "adamlar o kadar para verdiler. Biraz para kazanmaları için önlerini açtık" diye ifade eden kurul üyeleri de oldu. Sonuçta 10 yıldır özelleşmiş ve serbestleşmiş gibi yapan bir telekom sektörümüz var ama hala şebekenin de, dolayısıyla müşterilerin de, % 90 civarını tek bir firma elinde tutuyor. Şimdi şu tek şebeke olayına yakından bakalım.



Ülkeye Tek Şebeke Stratejisi Doğru mu?



Dediğimiz gibi, AKP hükümeti 2004’de başlayan serbestleşme ve 2005’de başlayan özelleştirmeye rağmen, şu ya da bu nedenle Türk Telekom’u tekel ve giderek de “tek şebeke” halinde tutmaya özen gösteriyor.

Ama BTK’dakiler ya da Ulaştırma, Denizcilik, Haberleşme Bakanlığındakiler ya da Tüm hükümetin “hiç anlayamadığı” düşündüğümüz bir husus var. O da tek şebeke bizi korumaz, aksine riski arttırır. 

Tek şebeke stratejisi neden doğru değil? Bir de buna kısaca bakalım…
 

 

  1. Tek network, ülkenin haberleşme güvenliği açısından büyük bir risk anlamına geliyor Aynen radyolar çeşitlendi, asker darbe yapamıyor esprisindeki gibi bir durumdan bahsediyoruz.
  2. Ama daha kötüsü, tek şebeke ile birlikte, ülkemizdeki “telekom uzmanlığı” da gelişemez oluyor. Son 10 yılda kapanan telekom firmasının, boşa giden paraların ve harcanan insan gücümüzün haddi hesabı yok. Oysa rekabet içindeki bir sektörde, uzmanlık da gelişiyor. Malum "bir elin nesi var, 2 elin sesi var" hesabı.
  3. Tek şebeke, hemen hemen 1 ya da 2 yabancı üretici firmadan alışveriş ediyor. Bu hem bizi bu 1-2 firmaya ve o firmaların ülkelerine karşı bağımlı kılıyor. Hem de ülke içindeki cihaz sektörünün gelişmesini engelliyor. Büyük firmalar büyük üreticilerden alışveriş eder. Küçük firmalar ise, ülkede bazı parçaların üretilmesini ve onların da giderek sofistike hale gelmesinin yolunu açabilir. Ama bu yol da kapanıyor.


 

Birden Fazla Şebeke İsraf Mıdır?
 

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığında, bazı danışman kişilerin son zamanlarda "birden fazla şebeke israftır" türü yorumlar yaptığını öğrendik. 

Burada yanlış yorumlanan husus şu; Türk Telekom’un özelleşmesi sırasında, bilebildiğimiz kadarıyla altyapı satılmadı!! Onun yerine bu altyapıyı kullanma imtiyazı verildi. Bu hareketin nedeni, 150 yıla uzanan bir süre boyunca kurulan şebekenin, yeniden kurulmasının zorluğu ve zaman alacağı idi. Oysa serbestleşen sektördeki diğer firmaların da bu networkden eşit koşullarda faydalanabilmeleri hedefleniyordu. Yani aynı yapının kurulması zaman alacağı için "paylaşım şartıyla" birlikte, bu tek şebekenin imtiyazı verildi.

Ama bu, "bugünden sonra başka şebeke kurulamaz", "kurulmamalı" filan anlamına gelmez. Aksine yatırım yapılması, ülkemizin telekom sektörünün gelişmesi, yeni iş alanları, yeni elemanlar anlamına gelir. 

Zaten tek şirket bile, aynı noktaya birden fazla kablo çekebiliyor. Onun bile tek şebekesi olmayabiliyor.

Daha da ötesi, en başta “rekabet” nedeniyle "israf" anlamına gelmez. Çünkü bu tek şebekenin geçmişte nasıl kurulduğu ortadayken (yani 7 mmlik bakır boru yerine 3 mmlik borular çekildiğini, bugün o boruların gittiği evdeki insanların satılan ADSL kapasitelerine ulaşılamayınca anladık), yer yer kalitesizliği ortadayken, hala tek network diye ısrar etmek, olsa olsa bu ülkeye kötülük olabilir. 

Eğer bir firma, "ben yatırımımı yapacağım" diye ortaya çıkıyorsa, neden ve niçin tutuyorsunuz onu? 135 milyona yapılan Başakşehir Stadyumu çok mu tasarruflu yapıldı da, ülkenin can damarı olan haberleşme altyapısından tasarruf ediyor olacağız?

Ondan sonra ; "bizi şöyle mi dinlediler, böyle mi dinlediler".. Evet çoklu şebekenin bir yararı da, dinlemenin zorlaştırılması olacaktır. 



Başka Dinleme Yöntemleri

 

Şimdi en başa dönelim; çünkü dinleme konusunda bir kaç noktaya dikkat çekelim istiyoruz. 


Dinleme konusu çok sayıda teknoloji ile yapılabiliyor. Hepsini bilemeyiz ya da burada veremeyiz ama bazılarını hatırlatalım. Çünkü dinlemeler sadece ülke güvenliği için değil, artık şirket güvenliği için de dikkat edilmesi gereken boyutta. Telekom uzmanlarının uyardığı bazı konular şöyle :
 

 

  1. Sahte Baz istasyonları

    Sahte baz istasyonları ile ilgili yazılar yurtdışında bol miktarda var. Burada sahte dediğimiz konu, baz istasyonunun kendisi değil, kendilerini gösterdikleri firmalar. Yabancı istihbarat örgütlerinin dinleme yapmaları için cihazları gizleyebilecekleri ve istedikleri binalara yakınlaşabilecekleri en önemli araç bu mobil baz istasyonları. Bunu söylerken sadece askeri olanlardan bahsetmiyoruz. Endüstri casusluğundan da bahsediyoruz. (Bu konuda şu makaleyi okumak isteyebilirsiniz :Mysterious Phony Cell Towers Could Be Intercepting Your Calls)
  2. Lazer ile Dinleme gibi Yöntemler

    Yabancı devletlerdeki önemli binalara ve bakanlıklara bakın. Hiçbiri düz bina değildir. Ya daire, ya kare-dikdörtgen şeklindedir. Çünkü günümüzde camlar da dinleme aracıdır. Lazer ışık yanısıtılarak, içerdekiler dinlenebiliyor. Üstelik bu hiç de yeni bir teknoloji değil. Mesela Dışişleri Bakanlığı dümdüz bir bina. Neden böyle yapıldı? (lazer dinleme cihazları gibi aletleri ülkemizdeki e-ticaret sitelerinden bile bulabilirsiniz. Bkz : 15 kmden lazer dinleme cihazı)
  3. TV Cihazları, Bilgisayar Kameraları, Cep Telefonları 

    Yeni nesil cihazların tamamında bildiğimiz ya da bilmediğimiz özellikler var. LG TV’lardaki kameraların firmanın kendisine bilgi aktardığını daha önce yayınlamıştık. (Bkz : Akıllı TV'lerdeki Mikrofonlar Rahatlıkla Birer Ortam Dinleme Aygıtına Dönüştürülebiliyor ve LG, Akıllı TV'ler Aracılığıyla Gizlice Kullanıcı Davranışlarını mı İzliyor?)

    Bilgisayar kameralarının uzaktan harekete geçirilebildiği de bilinen bir güvenlik zaafı.

    Geçtiğimiz günlerde hackerlar bir cep telefonlarındaki jiroskop cihazının da mikrofon haline dönüştürebildiğini gösterdiler. (Bkz : Akıllı Telefonların Jiroskopu, Sürekli Açık Mikrofona Dönüştürülebiliyor)
  4. Telekonferans Sistemleri 

    Bugün şirketlerin pekçoğunda telekonferans sistemleri var ama bir önceki bölümde anlattığımız LG TV cihazlarını düşünün ya da bu konudaki önemli cihaz üreticilerinden birisi olan Cisco’nun cihazlarına NSA tarafından böcek takıldığı haberlerini hatırlayın. (Bkz : Ortaya Çıkan Fotoğraflar NSA'in Cisco Cihazlara Casus Parçaları Taktığını Gösteriyor)
  5. MITM Yöntemi ve de Koynumuzda Yılan mı Besliyoruz?

    Son zamanlarda, dünyada acaip trafik şişmeleri oluyor. Yani bir yerlerden gelen trafiğin, başka bir yerlere yönlendirilmesi olabilir diyenler var. Buna benzer bir yeni olayı mart ayında yayınlamıştık. Man In The Middle (MITM) yani “ortadaki adam” saldırısı olabilir deniliyor. Yani belki bizzat devlet, ya da başka birileri, başka bir devlet, trafiği elinden geçiriyor gibi gözüken durumlar oluyor. (Bkz :Yeni Bir Trafik Yönlendirme Vakasında 300.000 PC'nin Londra Merkezli 2 IP Adresi Üzerinden Yönlendirildiği Saptandı)

    Bu tür trafik sorunları Türkiye'de oluyor mu bilemiyoruz ama bazı güvenlik kitaplarında Rus hackerların Türkiye'de ele geçirdikleri bilgisayarlar üzerinden işlem yaptıklarına dair bilgiler var.
    Bu noktada uzmanlar önemli bir noktaya dikkat çekiyorlar ve telekom operatörlerinin IP core network ekipmanlarına dikkat edilmesi gerektiğini belirtiyorlar.

    Yine yukarıda verdiğimiz notu hatırlatalım; Amerikan gizli servisi NSA’in önemli yabancı hedeflere satılan internet cihazlarının içine kendi kartlarını taktığına dair haber ve resimler --tam da işlemi yaparken çekilmiş olan fotoğraflar eşliğinde-- ortaya çıktı. 

    Sonuç olarak; Dikkat koynumuzda yılan beslemeyelim.. Üstelik üstüne para vermiş olarak.


 

Devlet Binalarımız Hatalı



Devlet binalarımızın şeklinin sakıncasını yukarıda "lazer ile dinleme" bölümünde belirttik. Ama önemli olduğu için yeniden vurgulayalım; Dünya’daki önemli devlet binalarına bakın; hepsi yuvarlak ya da kare-dikdörtgen. Mesela yukarıda sağ köşede resmini göreceğiniz, 5gen şeklindeki Pentagon, ilaveten içiçe geçmiş 5 çemberden oluşuyor. Ya da İngiliz gizli servisin binası GCHQ tam bir yuvarlak. En önemli odalar ve toplantı odaları içe bakıyor, dışa değil. (GCHQ binasının mimarisini burayı tıklayarak ulaşacağınız haberin içindeki resimden görebilirsiniz

Biz de ise Dışişleri ya da diğer bakanlıkların mimarilerine bakın, hepsi düz bir bina halinde.. İlginç değil mi? Anlaşılan bunun bile farkında değiliz henüz!!!

 

 

 

 



[1]  http://t24.com.tr/yazarlar/fusun-sarp-nebil/spiegelin-dinleme-haberleri-bizi-bozmaz-dinlemeler-ve-tib-uzerine-dusunceler,10081

[2] İmtiyaz Sözleşmesi TK'da da Parafe Edildi

[3] Türk Telekom'a verilen imtiyazın içinde, diğer firmalarla paylaşma da var. Çünkü aksi takdirde, serbestleşme diye bir şey olamazdı. Ya da öyle mi sanıyoruz?

[4] İlk Lisanslar, Dünya Telekom Gününde Verildi

[6] Bu rakam daha yüksek ise ve Türk Telekom bu rakamı verirse memnuniyetle yayınlarız. Yine bu makalede anlattığımız durum doğru değil ise, bize yollayacakları bilgiyi memnuniyetle yayınlarız.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Depremi yaşayan 4 ilde nüfus 300 bin azalmış

Bölge nüfusundaki yüzde 7-8'lere varan azalma, sığınmacı açmazı ile birlikte düşünüldüğünde, Hatay başta olmak üzere bölgenin geleceği ve özellikle güvenliği açısından odaklanılması ve strateji geliştirilmesi gereken bir konu olarak önümüzde duruyor

Bakan "Türkiye emin ellerde" diyor, ama öyle mi?

USOM ya da Ulaştırma Bakanlığı gerçekten ülkemizin vatandaşlarının "emin ellerde" olması için çalışmak isterse, öncelikle operatörler-bankalar-savcılık-kolluk arasındaki eksik olan koordinasyon ve süreçleri tanımlamakla işe başlayabilir

Mahalli yönetim seçimlerin analizi (I)

Ekonomisi ve diğer tüm alanları güzel bir ülkede yaşamak istiyorsanız "cahil halk" retoriğinden kurtulun, iyi bir yurttaş olarak seçim kanunlarını, siyasi parti kanunlarını ve de ilgili mevcut gelişmeleri vs. yakından takip edin. En önemlisi gerçek verilere güvenin. O zaman "yine mi" mutsuzluğunu yenmek mümkün olur