25 Aralık 2017

ABD İstedi, SAP müşterilerine "Benim yazılımım üzerinden İran’a mal satma" dedi

SAP 180 ülkede 365 bin müşteriye sahip

Yazılarımı takip edenler bilir, her zaman olabildiğince “yerli” donanım ve yazılımın öneminden bahsederim. Bunun bir çok nedeni var. Bu nedenlerin hepsini anlatmayı başka bir yazıya bırakarak, bugün önemli bir tek konuya odaklanalım.

SAP “Benim yazılımım üzerinden İran’a satış yapamazsın” diyor

SAP firması, Türkiye’deki (muhtemelen diğer ülkelerdeki de) müşterilerine —ABD’de kendisine açılan bir soruşturma kapsamında— “benim yazılımın üzerinden İran’a satış yapamazsın” demeye yönelik bir taahhütname imzalatmaya çalışıyor.

Türkiye'de de binlerce müşterisi olan firma, tüm müşterilerine dijital ortamda bir taahhüt metni göndererek "kendi yazılımlarının kullanılarak İran'la iş yapmamaları" konusunda imza vermeleri talebinde bulundu. 

SAP tarafından Türk şirketlere gönderilen ilgili metinde İngilizce olarak;

“SAP’nin iç denetim sürecinde .......... şirketinin İran ise bağlantıları tespit edildiğine dair Itelligence tarafından bilgilendirildik. ..... olarak İran’da tesisimiz, satış elamanımız, varlığımız, depomuz vb. olmadığını onaylıyorum. Faaliyetlerimiz tümüyle Türkiye’de yürütülmektedir ve ABD yaptırımlarını tamamen kaldırmadıkça İran’da ofis/fabrika kurma niyetimiz yoktur” 

ifadeleri yer alıyor ve şirket tarafından imzalanması isteniyor. Aksi takdirde SAP’nin cezai yaptırımlarının devreye girebileceği uyarısı yaptığı belirtiliyor. SAP'nin böyle bir ceza verme yetkisi nereden doğuyor tam anlayamadık ve bir hukukçuya sorduk. Konu henüz çok yeni olduğu için Avukat Gökhan Candoğan mevcut gelişmeler çerçevesinde şunları söyledi:

Oldukça önemli ve uzun vadede ciddi sıkıntılar doğurabilecek bir durum. Uluslararası ilişkiler ve hukuk hala “güç” üzerinden şekilleniyor. Zira, her ne kadar ambargo nedeniyle bu taahhüdün alındığı belirtiliyorsa da, ambargonun içeriğini kimin ve nasıl belirlediği, tartışma konusu. Bu işin bir yönü.

Diğer yönü ise, daha sıkıntılı. Bir yazılımın, alıcısı tarafından “belirli işlemler için kullanmasının” yasaklanmak istenmesi, yazılımın mülkiyeti, kullanıcı hakları tartışmasını da içeriyor. Ücreti ödenerek satın alınan bir program üzerinde, program üreticisinin hakları nedir? Bu şekilde bir sınırlama getirebilir mi? Hukuk teorisi açısından bakıldığında, üreticinin böyle bir hakkının olmadığı, söylenebilir.

Nihayetinde, kendi sisteminiz üzerinden kullandığınız bir yazılım/program söz konusu. Diyelim ki, bu yönde bir ihlal olduğunu varsayalım, SAP ne yapacak? Türkiye’de herhangi bir mahkemeye başvurup “programının kullanılmamasını mı” isteyecek? Microsoft bir zamanlar bu uygulamayı yapmıştı ama sonrasında, yerinde bir şekilde, şirketin böyle bir hakkı olmadığı, işyerlerine baskın yapıp denetim yapamayacağı, ortaya konuldu.

Ancak, elbette, yerli yazılımların, daha doğru bir ifadeyle, alternatiflerin olmaması, şirketleri bu programlara mahkum kıldığında, iş hukuki bir sorun olmaktan çıkıyor. Benzer sorun pek çok yazılım/program için geçerli. Örneğin, Microsoft’un pek çok uygulama/programı işletmeler için alternatifsiz ve ne yazık ki bu nedenle, istediği her koşul/şart kabul edilmek zorunda kalınıyor.

SAP’nin bu taahhüdü sadece Türk şirketlerinden değil, dünya çapındaki tüm müşterilerinden istediği belirtiliyor. Ayrıca sadece İran’a yönelik olmadığı, tüm ambargolu ülkeler için geçerli olduğunu belirtiliyor.

ABD, SAP aleyhine soruşturma açmış durumda

Olayın nedeni ise, ABD’de SAP ile ilgili olarak geçen ay açılan bir soruşturma [1]. Bu soruşturmada ABD’nin İran yaptırımlarının aşılmaması gibi bir durum söz konusu. Çokuluslu bir nükleer anlaşmayı takiben 2016 yılının başlarında Avrupa Birliği ve ABD tarafından İran’a uygulanan bazı yaptırımların kaldırılmasına rağmen, geri kalan ABD yaptırımlarının ihlal edilmesinden ötürü SAP için ağır cezalar çıkabileceği uyarısı yapılıyor.

SAP 180 ülkede 365 bin müşteriye sahip

Almanya’da 1972 yılında kurulan Kurumsal Uygulamalar Yazılımları firması SAP’nin % 80’i KOBİ olmak üzere 180 ülkede 365 bin müşterisi olduğu ve dünyanın parasal işlem hacminin % 76’sının SAP sistemler üzerinden geçtiği belirtiliyor [2]. Dünya çapında 88 bin çalışanı olan şirketin 2016 yılı toplam gelirleri 22,1 milyar €. Bu gelirin % 41’ini yani 8,9 milyar €’sunu Amerika’daki ülkelerden, % 44’ünü yani 9,8 milyar €’sunu Avrupa, Afrika ve OrtaDoğu Ülkelerinden, % 15’ini ise Asya, Pasifik, Japonya’dan elde ediyor. Türkiye'de ise 1.300 müşterisi olduğu kaydı var.

SAP bize ne kadar uygun? Ne kadar yaygın?

Eskiden yabancı yazılımlar, bir yandan sizin işinizi yaparken, arka planda yaptığınız işler (mesela muhasebe işlemleriniz ya da verdiğiniz ihale teklifleriniz) konusunda neler yaptığını görememekten bahsediyorduk. Şimdi bu da çağ atladı ve sizin yüzbinlerce ve hatta yerine göre milyonlarca $ vererek aldığınız program üzerinden yapacağınız satışa karışılıyor. Üstelik bu satış, sizin ülkeniz açısından sıkıntı yaratmıyor bile olsa.

20 yıl önce, —ben de bir holding bilgi işlem direktörü iken— çok ünlü bir holdingin bilgi işlem müdürü olan arkadaşım, şirketin yıllar içinde “terzi usulü” olarak her türlü sorununu çözen yazılımları oluşturmalarına karşın, bir gün odasına pat diye giren şirketler grubunun görevi yeni üstüne almakta olan genç patronunun “Biz neden SAP kullanmıyoruz?” sorusu ile karşılaşmış ve “artık emekli olma zamanı geldi anlaşılan” diyerek ayrılmıştı.

Bilgi İşlem Müdürü arkadaşımın protesto ettiği, kendi ekibinin geliştirdiği ve her derde deva yazılıma karşın, 3 milyon $’a alınan programın hem Türk sistemine, hem de şirketin sistemine yabancı olması ve oturtulması için bir hayli süre harcanıyor olmasıydı.  SAP o dönemde, çok milyonlu muhasebe sistemimize uygun değildi. Ancak düzenlemelerle o hale getiriliyordu ve şirketlerin sistemlerine de  2-3 yıllık sürede ancak uygulanabiliyordu. Daha doğrusu, şirketler bu kadar sürede SAP’nin sistemine uygulanıyordu.

O günlerde ortaya birden bire SAP modası çıkmıştı. Hani bizde vardır ya; mesela “stres çarkı”. Aynen böylesine bir modaydı ve şirketler bir şekilde, SAP almayı bir prestij görmeye başlamışlardı. Genç patronun sorusunun altında da bu yatıyordu; “biz neden SAP kullanmıyoruz, bizim neyimiz eksik” türünden bir soruydu. 

Bir başka unsur da şuydu; En çok ticaret yaptığımız Almanya’da bu yazılım kullanıldığı için Almanya ile iş yapan bazı firmaların —özellikle tekstil sektörünün— iş süreçleri entegrasyonu açısından da SAP kullanılmaya başlandı.  Öyle ki, ilk zamanlar “iyi olur” modundaki entegrasyonlar zaman içinde “mecburi” kapsamında alınmaya başlandı.

Anti-SAP?

Yazılım projelerinin şirketlere uygulanması, başta da bahsettiğimiz üzere “bir süreç” anlamına gelir. Kimi zaman da “sıkıntılı bir süreç”. Eski zamanlarda durumun böyle olduğu zamanlar daha fazlaydı. Çünkü bir yandan da süreci yazılıma uydurma konusu vardı. Yani siz fabrikanıza bir yazılım almıyor aynı zamanda süreç yönetimi de alıyor oluyordunuz. Bugün de durum böyle ama eskisine nazaran daha az sıkıntılı çünkü zaman içinde ISO-9000 gibi standartlar ya da proje yönetimi gibi yöntemlerle şirketlerin iş süreçleri daha standart hale geldi. Bu da işi kolaylaştırdı.

Ama SAP  kurulmaya çalışılan tüm firmalarda düzgün işledi mi? Pek sayılmaz. Bu nedenle SAP’in ülkemizde henüz güçlenmediği zamanlarda  bazı Anti-SAP başlıklı makalelerde, bu işin nasıl 3 sene aldığı gibi yorumlar gördük (bu yazı şu anda kalmış durumda ama o yazıya bir cevabı http://www.sistems.org/Anti_SAP_Uzerine.htm burayı tıklayarak okuyabilirsiniz). Hatta yabancı ülkelerde http://dealarchitect.typepad.com/deal_architect/2009/12/the-anti-sap-conference.html buraya tıklayarak göreceğiniz üzere bazı Anti-SAP konferansları düzenlendi).

Bu arada ülkemizde yer alan IAS isimli firmanın kurucusu, bir dönem bizzat anlattığı hikayesinde, SAP yazılımlarının arka planındaki yapıyı beğenmediği için IAS’yi kurduğunu söylemişti. IAS firmasının —diğer kıymetli bir ERP programı olan Logo gibi— kıymeti ülkemizde çok bilinmese de (bununla ödenen fiyatları kastediyorum), IAS kendisine özgü ve Truva isimli bir programlama dili yaratmış olan ve yazılımı Avusturya, Almanya gibi ülkelerde büyük firmalar tarafından kullanılmaktadır.

Yani SAP “illa” diyeceğimiz bir çözüm müdür? Ya da fiyat/fayda durumu nedir? Geçmişte SAP’nin başarısız olduğu pek çok firma olduğu ve hatta Lewis isimli kot pantolon firmasının sadece SAP entegrasyonu ile ilgili olarak iflas ettiği (bizzat kendisinin iflas masasına yaptığı açıklamadan) öğrenilmişti [3].

Bugün ülkemizde 1.300 kadar firmanın SAP kullandığını, buna karşılık ülkemizde irili-ufaklı 1200 kadar yerli ERP (Kurumsal Uygulama) yazılımı olduğunu kaydedelim.

Yazılım firması milyon dolara sattığı yazılımın kullanımında kısıtlama hakkına sahip mi? 

Son olarak bunu yorumlayalım. Yukarıda; bir hukukçu gözüyle konuya yaklaşımı belirttik. SAP’nin sattığı yazılım, "duvardan duvara" şeklinde tanımlanan yani şirkete ait her türlü işlemin yapıldığı yazılımlar. Bunun üzerinde muhasebe, satış, ambar, üretim her türlü işlemlerinizi gerçekleştirebiliyorsunuz. 

Yani bu aynen bir torna makinası ya da sabun üretim makinası gibi bir şey. Siz onu kullanarak üretim - satış - muhasebe vs gibi bir iş süreci gerçekleştiriyorsunuz. Bu durumda, torna makinası ya da sabun üretim makinası, bu yaptığınız işleme karışma hakkına sahip midir?

Ya da bahsettiğimiz uluslararası ilişkiler nedeniyle SAP’in çok kullanıldığı başka bir alan olan otomotivden örnekleyelim. Diyelim ki, bir otomobil ürettiniz ve bunu domates satan bir firmaya sattınız. Bu firmaya “benim ürettiğim kamyonla İran’a domates satamazsın” deme hakkınız var mıdır?

Buradaki torna makinasından farklı olan nokta şu; yazılımı satın aldığınızda işiniz bitmiyor. Hatta bu bir paket yazılım bile olsa. Yazılımın bir özelliği, zaman içinde değişen muhasebe, personel vs gibi düzenleme (kanun/yönetmelik) uygulamalarına “uyum” göstermesi gerekliliği. Bu nedenle sürekli bakım yapılması gerekli. Ayrıca günümüzün belası “güvenlik” de başka bir güncelleme ihtiyacı getiriyor.

SAP ve diğer yazılımların hepsine, bakım ve güncelleme açısından "lisans" parası ödeniyor.  Bu para ödenmezse, yazılımla ilgili güncelleme duruyor. Şimdi SAP’nin açıklamasının arkasında böyle bir durum söz konusu. Yani parasını verseniz bile size güncelleme yapmayı durdurabilir. Sözleşmenizdeki maddelere bağlı.

Ama buna karşın, bu kadar para ödediğiniz bir şey… hem de tam işlerinizin merkezinde yer alan bir şey. Size karşı bir kısıtlama yapabilir mi?

Bunun da arkasında ABD’nin yaklaşımı var. Yani burada asıl sorun, ABD’nin tavrında. Belki Almanya’nın bu çok önemli Yani  kendi başına 100 milyar TL ciro yapan firmasını engellemeye çalışıyor.

______________________________________________________________

[1] 

[2] https://www.sap.com/corporate/en/documents/2017/04/4666ecdd-b67c-0010-82c7-eda71af511fa.html

[3] http://www.turk-internet.com/portal/yazigoster.php?yaziid=30240

 

Yazarın Diğer Yazıları

Depremi yaşayan 4 ilde nüfus 300 bin azalmış

Bölge nüfusundaki yüzde 7-8'lere varan azalma, sığınmacı açmazı ile birlikte düşünüldüğünde, Hatay başta olmak üzere bölgenin geleceği ve özellikle güvenliği açısından odaklanılması ve strateji geliştirilmesi gereken bir konu olarak önümüzde duruyor

Bakan "Türkiye emin ellerde" diyor, ama öyle mi?

USOM ya da Ulaştırma Bakanlığı gerçekten ülkemizin vatandaşlarının "emin ellerde" olması için çalışmak isterse, öncelikle operatörler-bankalar-savcılık-kolluk arasındaki eksik olan koordinasyon ve süreçleri tanımlamakla işe başlayabilir

Mahalli yönetim seçimlerin analizi (I)

Ekonomisi ve diğer tüm alanları güzel bir ülkede yaşamak istiyorsanız "cahil halk" retoriğinden kurtulun, iyi bir yurttaş olarak seçim kanunlarını, siyasi parti kanunlarını ve de ilgili mevcut gelişmeleri vs. yakından takip edin. En önemlisi gerçek verilere güvenin. O zaman "yine mi" mutsuzluğunu yenmek mümkün olur