07 Ağustos 2013

NSU'da ara bilanço

Sekizi Türk on kişiyi öldürmekle suçlanan aşırı sağcı terör hücresi NSU davasında 32 duruşmadan sonra Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi yaz tatili nedeniyle bir aylık ara verdi

 

Sekizi Türk on kişiyi öldürmekle suçlanan aşırı sağcı terör hücresi NSU davasında 32 duruşmadan sonra Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi yaz tatili nedeniyle bir aylık ara verdi. Ana konusu 2004 yılında Rostock’da, 2005 yılında Nürnberg’de işlenen Yunus Turgut ve  İsmail Yaşar cinayetleri olan 32. duruşma artık rutine bağlanan diğerlerinin benzeri şeklinde seyretti. Eyalet Suç Dairesinden beş polis ve bilirkişi olarak bir adli tabip dinlendi. Tanık ifadeleri bir kez daha gösterdi ki, soruşturmayı yürütenler, bütün veriler göz önünde olmasına rağmen ya aşırı sağcı şiddetten hiç şüphe duymamışlar ya da kurumlar arası iletişim sağlıklı kurulamadığı için şüphelenseler de üzerine gidememişler. Cinayetlerin aydınlığa kavuşması için kurulan “SoKo Bosporus” adlı özel timden Başkomiser Manfred Haensler’in mahkemede verdiği ifadede de altını çizdiği gibi işlenen cinayetler cinayetten öte infaz niteliği taşıyor. Ayrıca NSU üyelerinin yıllar ilerledikçe infaz işlemede daha tecrübeli oldukları da anlaşılıyor.

 

80 tanık dinlendi

 

Bugüne kadar yapılan duruşmaların en önemli hatta en çok şikayet edilen özelliği tematik ve kronolojik olmaması. Her duruşmada başka bir cinayet hatta bazen günde iki cinayetle ilgili tanıklar dinleniyor ve kanıtlar elden geçiriliyor. Duruşmayı yakından takip edenler için bu biraz kafa karıştırıcı olmakla birlikte, uzmanlar, mahkeme heyetinin, kronolojik bir yöntem yerine duruşmaya sağlam kanıt ve tanıklarla başlayarak, özellikle konuşmayı reddeden zanlıların gözünü korkutma stratejisi uyguladığını düşünüyor. Beş sanığa açılan 14 farklı davada 600 tanık dinleneceğini düşünürsek, davanın büyüklüğü açısından farklı bir yöntemin seçilmesinin güç olduğu sonucuna da varabiliriz. Bugüne kadar yapılan 32 duruşmada 80 kadar tanık ve sanık dinlendi.

 

Neonazi olmak kolay

 

Sanık tanıklardan Carsten S.’in verdiği ifade önemliydi. Carsten S., örgüye yardım ve yataklık yapmaktan yargılanıyor. Cinayetlerin işlendiği Çek marka silahı da örgüte Carsten S. tedarik etmiş. Carsten S., bunu yaparken 19 yaşında olduğu için gençlik yasasından yargılanabilir ve cezai indirim alması söz konusu olabilir. Bunda işbirlikçi tavrı da önem taşıyor. Ayrıca mahkemeye çıkmadan önce de ifade vermesi, iddianamenin bu ifadeler ışığında hazırlanmış olması Carsten S.’yi NSU davasında kilit tanık haline getiriyor. Carsten S.’nin mahkemede anlattıkları, Almanya’da ne kadar kolay Neonazi olunduğunu anlamak açısından da önemli. Eşcinsel olan ve cinsel tercihiyle sorun yaşayan Carsten S., kendisine kucak açıldığı ve ailesinin yerine koyabildiği için Neonazi çevrede yer almış. Carsten S.’nin kurban yakınlarında özür dilemeyi epeyce geciktirdiği ifadesinde teknik ayrıntıları çok iyi hatırladığı ancak söz temin ettiği silahla cinayet işlemeye geldiğinde pek çok konuyu es geçtiği dikkat çekti. Müdahil avukatların sorularına yanıt vermeyi de kabul eden Carsten S., soygunlardan haberdar olduğunu teslim etse de bütün ısrarlara rağmen, örgüte verdiği silahla cinayet işleneceğini hesaba katmadığını söylemekte diretti. Müdahil avukatların genel kanısı Carsten S. nin  bazı hususları sakladığı yönünde.

 

Başka cinayetler de olabilir

 

Mahkemede dinlenen bir başka sanık tanık Holger G. ise Carsten S. den farklı olarak ifadesine ağlamaklı bir sesle özür dileyerek başladı. Holger G. de on yıl boyunca örgüte yardım ve yataklık yapmakla yargılanıyor. Örgüt üyelerini kendi kimliğini verecek kadar destekleyen Holger G. ayrıca ev ve araba kiralamalarında yardımcı olduğu gibi onlarla birlikte tatil yapacak kadar yakın ilişki içinde olmuş. Müdahil avukatların sorularına yanıt vermeyi reddeden Holger G. nin ifadesinde örgütün eylemlerine mal edilebilecek 18 yaşında bir Türk gencinin ağır yaralanmasına neden olan başka bir saldırı da su yüzüne çıktı. 1999 yılında Nürnberg’de bir Türk marketine içi patlayıcı dolu bir el feneri konulduğuna dair anlatılanlara kulak misafiri olduğunu, bunların Beate Zschaepe’den gizlendiğini söyleyen Holger G., aynı mahkemede yargılanan Ralf Wohlleben’in bazı cinayetlerden haberdar olduğunu da itiraf etti. Yeni bulgular NSU’nun işlediği başka cinayetler olabileceği konusundaki şüpheleri arttırdı. Holger G.’nin bıraktığı genel intiba ise yaptıklarından pişman olduğu ancak NSU örgütüne verdiği desteği önemsiz kılmaya çalıştığı yönünde.

 

Beate Zschaepe susuyor

 

NSU mahkemesinin baş zanlısı Beate Zschaepe ise suskunluğunu koruyor. Mahkeme salonuna her gün başka bir kıyafetle gelen ve tanıklar konuşurken dizüstü bilgisayarına bakmakla yetinen Zschaepe’nin gün geçtikçe gerginleştiği de gözden kaçmıyor. Zaman zaman ifade veren kurban yakınları ya da soru yönelten müdahil avukatlar asıl konuşması gerekenin Zschaepe olduğunu hatırlatıyorlar. Duruşmalarda ayrıca örgütün son yıllarını geçirdiği ve Beate Zschaepe’nin ateşe verdiği iddia edilen Zwickhau’daki apartman dairesinin komşuları da tanık olarak dinlendi. Tanıklar yangının çıktığı gün ve öncesine dair ayrıntıları anlatırken, Zschaepe’yi sempatik ve dost canlısı tanıdıklarını, bu yüzden şüphe duymadıklarını belirttiler. Ancak binayı ateşe verdiği ispat edilirse, Zschaepe’nin aynı apartmanda oturan yaşlı ve bu yüzden kaçması mümkün olmayan komşularının hayatını bile bile gözden çıkardığı da bu tanıkların ifadesi doğrultusunda ispat edilmiş olacak. Sadece bu nedenle bile Zschaepe en az 15 yıl hapis cezasına mahkum olması bekleniyor. Apartman komşularının anlattıkları  kedilerini yangından kurtarmaya çalışan fakat apartman sakinlerinin hayatını hiçe sayan bir Zschaepe portresi çizmesi açısından da ilginç. Söz konusu ev planlandığı gibi için için yanmadığı, bir patlama meydana geldiği için çok sayıda delil de korunmuş oldu. Bu deliller de mahkeme tarafından inceleniyor.

 

Polis protokolleri yanlış mı?

 

Mahkeme Başkanı Manfred Götzl, ayrıntıcı yaklaşımıyla tanınıyor. Bu nedenle duruşma sırasında çok kez tekrar tekrar benzer sorular soruluyor ve işlenen cinayetler bilirkişiler tarafından duvara yansıtılan fotoğraf ve krokilerle ayrıntılı bir biçimde anlatılıyor. Duruşmaya katılan kurban yakınları olduğunda duygusal anlar yaşanıyor ve sinirlerin gerildiği, müdahil avukatlar ile mahkeme başkanı arasında tartışmaların yaşandığı günler de oluyor. Ayrıca tanıkların cinayet işlendikten sonra verdikleri ifadelerle mahkemede verdikleri arasında sık sık çelişkiler ortaya çıkıyor ki, bu da polisin tuttuğu protokollerin güvenilir olup olmadığı sorusunu ortaya çıkarıyor. İddianameyi temsil eden Federal Başsavcı Herbert Diemer mahkemenin şu ana kadarki gidişinden memnun kaldığını açıkladı. Hem cinayetler hem de NSU örgütünün kaldığı evin ateşe verilmesi hakkındaki tanık ifadeleri ve kanıtlar konusunda ilerleme kaydedildiğini belirten Diemer, dava sonunda iddianamelerinde haklı çıkacaklarını ifade etti. Savunma avukatlarıysa henüz kendilerine sözün gelmediğini bu nedenle duruşmanın çok başında olduklarını söylüyorlar. Zschaepe’nin avukatları da duruşma sık yapıldığı için müvekkillerinin güneş yüzü görmediğinden şikayet ediyorlar.

 

Dava rutine girdi, ilgi az

 

Duruşmalara 5 Eylül’de yeni yanıkların dinlenmesiyle devam edilecek. Mahkeme Başkanı Götzl, 2014 yılının sonuna kadar duruşma tarihlerini belirledi. Ancak mahkemenin daha uzun sürmesi bekleniyor. Nasyonal Sosyalist Yeraltı Hücresi NSU, Almanya’da 13 yıl boyunca sekizi Türk on kişiyi öldürmüş, en az iki bombalı saldırıda onlarca kişiyi yaralamış, 15 soygun düzenlemişti. 2011 yılında “dönerci cinayetleri” denilen seri cinayetlerin ardında NSU olduğu tesbit edildiğinde örgütün bilinen iki erkek üyesi Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhard, bir itiraf videosu yayınlayarak intihar etmiş, hayatta kalan Beate Zschaepe de teslim olmuştu. Mahkeme Türkiyeli gazetecilere mahkeme salonunda yer ayrılmadığı gerekçesiyle tartışmalı başlamıştı. Mahkemeye olan ilk ilgi çok azalmış olsa da Alman basını ve Almanya’da yayın yapan Türk basını tarafından takip ediliyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Ah İran! Ah Almanya!

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yaratılan dünya düzeni yine o düzeni yaratanlar tarafından yıkılıyor. İran-İsrail kavgasını da bu oyunun içinde görmek gerekir. Gazze savaşı ile birlikte değerlere dayalı dış politika ve küresel dünya düzeninin dayandığı kurum, kural ve normlar da anlamsızlaştı. Gazze sadece otuz binden fazla kişinin değil, uluslararası düzenin de mezarlığı haline geldi

Dejavu: Menekşe Toprak Berlin’de Suat Derviş’in izini sürdü

30’lu yılların Berlin’i ile bugünün Berlin’i arasında benzerlikleri görmek bende de bir dejavuya neden oldu. Menekşe Toprak’ın ilk kadın romancı ve gazeteciler’den Suat Derviş’i anlattığı kitabına "Dejavu" adını vermesi tesadüf değil

Sıcaktı, çook sıcak

Dünya hiç bu kadar sıcak, bu kadar kurak olmamıştı. Birdenbire gelen yağmur ve kasırgalar geldiği yeri çöle çeviriyor. Uluslararası toplum, sözde çevreci politikalar ile iklim krizini çözüyormuş gibi yapıyor. Daha çok gelişmiş sanayii ülkelerinin yarattığı bu krizden de yine yoksul ülkeler mağdur