13 Nisan 2013

Venezuela seçimleri üzerine bir değerlendirme

14 Nisan Pazar günü, Chavez’in ölümüyle boşalan devlet başkanlığı için Venezuela’da seçimler gerçekleştirilecek

14 Nisan Pazar günü, Chavez’in ölümüyle boşalan devlet başkanlığı için Venezuela’da seçimler gerçekleştirilecek. En son Chavez’e karşı seçimi kaybeden eski vali Henrique Capriles bir kez daha, bu kez Maduro’ya karşı aday oldu.

 

Chavez bir diktatör müydü?

 

Hugo Chavez öldüğünde, dünya medyasında olduğu gibi Türkiye’de de özellikle Cemaat’in  bazı yayın organları ile yine bazı gazetelerde “sosyalist diktatör” olarak anıldı. Chavez’in benim de eleştirdiğim yanları yok değildi. Ve bence hataları da vardı; ömür boyu başkan olmak istemesi ve medyaya yönelik bazı uygulamaları gibi. Ancak onun bir diktatör olarak nitelenmesi doğru değildir, hedefi demokratik bir biçimde sosyalizme geçmekti.

Dünyada medya tek merkezden yönetilmekte, ABD eksenli politikalar uygulanmaktadır. Eğer ABD bir lidere “diktatör” diyor ise, hemen tüm dünya medyasında (alternatif ve bağımsız medya hariç) o lider “diktatör”, “terörist” diyorsa “terörist” olarak niteleniyor. ABD işbirlikçileri ise medyada “özgürlük savaşçısı”, yine işbirlikçi yerel diktatörler ise, “demokrasi kahramanı” olarak sunuluyor.

Eğer diktatör aranıyorsa, “islâmi kurallara” göre yönetilen Arap ülkelerine bakılmalıdır. Buralarda halk sefalet içinde yaşarken, şeyhler altın saraylarda yaşıyorlar.

Eksik ve hatalarıyla birlikte Chavez ise, ne yaptı ise, Venezuela halkı için yaptı. Yoksulluğu azalttı, sosyal programlar uyguladı, mahalle komiteleri kurarak toplumsal dayanışmayı artırdı ve özellikle yoksul halka yönelik sağlık programı oluşturdu. Bu çerçevede karşılığında petrol vererek binlerce Kübalı sağlık emekçisini getirerek, gecekondu semtlerinde (favela) halkının hizmetine soktu.

Dünya halkları arasında yıldızı en çok yükselen renkli liderden birisiydi o. Bunda popülist söylemlerinin etkisi yok değildi.

Chavez,demokratik seçimlerle gelmiş ve yaptıklarını –bazen abartsa da yine demokrasi kuralları içerisinde gerçekleştirmiştir. Bolivarist devrimi savunan bir politika izleyen Chavez, ulusallaştırma programı izlemiş, bu doğrultuda bazı şirketleri ulusallaştırmış ya da kamulaştırmıştır. Tıpkı Bolivya’da Evo Morales’in, Brezilya’nın ortak olduğu doğal gaz enstitüsünü ulusallaştırması gibi. Ayrıca Chavez eski bir asker olarak orduya egemen idi, eğer askeri gücünü kullanarak “sosyalizme geçiş” yapsa idi, bunu demokratik olmayan yöntemlerle gerçekleştirebilirdi. Ancak o herşeyin demokratik yöntem ile olgunlaşarak oluşmasını arzu ediyordu.

 

Seçimlerde  favori kim?

 

Chavez’in ölümünden sonra onun yardımcılığını yapan  ve kendisini “Chavez”in oğlu” olarak niteleyen eski sendikacı Nicolas Maduro aday oldu. Maduro seçim kampanyasını doğal olarak Chavez üzerine kurdu. Ve son günlerde yapılan anketlerde yüzde ellinin üzerinde oy alarak seçileceğe benziyor. Seçim kampanyaları sırasında iki karşıt grup arasında çatışmalar da yaşanıyor.

Capriles, genel ücretlere zam  vadederken, Maduro ise, Venezuela’da yayınlanan bir gazetedeki  demecinde şöyle diyor: “14 Nisan’da Chavez’i terk edemeyiz.  Dev gibi bir zafer kazanmalıyız. 10 milyonun cehenneminde nakavt yaparak kazanmalıyız.” (El Nacional, 11 Nisan 2013)

Yine bir Venezuela gazetesinde yayınlanan başka bir demecinde Maduro, “burjuvazi, Capriles’i ulusal petrol enstitüsünü özelleştirmek için destekliyor.” diyor. (El Universal, 11 Nisan 2013)

 

Ülke sorunları, adayların politikaları ve ABD faktörü

 

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) için Venezuela çok önemli bir ülke. Birincisi, Güney Amerika’ya giriş kapısı ve ikincisi ise dünyanın en büyük petrol üreticilerinden birisi.  Bu iki özellik, öteden beri bu ülkeyi ABD için cazip kılmıştır. Chavez’in ölümüyle, ABD hükümeti, Venezuela’da hükümet değiştirme programını hızlandırdı; bu anlamda muhalefetin adayı  Henrique Capriles‘i destekliyor. ABD’nin hedefi bu seçimde olmazsa dahi gelecek seçimde, kendi destekledikleri adayı seçtirerek yeniden Venezuela’ya girmek ve kendi çıkarlarını sağlamak üzerine kurulu.  

Űlkenin sorunları, diğer Latin Amerika ülkelerinin sorunlarına benziyor. Çevre kirliliği, güvenlik ve adli suçlardaki giderek artan yükseliş. Bir de bazı gıda maddelerinin temininde sıkıntı yaşandığı belirtiliyor. Latin Amerika ülkelerinin bazı sorunları öylesine kemiklesmiş ki, bunları kısa zamanda çözmek olası görünmüyor. Ancak orta ve uzun vadeli sosyal programlar ile bu sorunlar bir ölçüde de olsa azaltılmaya çalışılabilir ki, Chavez de işte bunu yapmaya çalışıyordu. Capriles bile, Chavez’in sosyal programını uygulamaya devam edeceğini söylüyor. Capriles seçilirse neo- liberal ekonomiyi uygulayacağını ifade ederken, Maduro ise sosyalist ekonomiye geçişi hızlandıracağını vadediyor.

Görünen o ki, Venezuela’nın ve Latin Amerika’nın sorunları kısa zamanda çözülmeyecek. Ancak her ne olursa olsun, ABD destekli neo-liberal politikaları savunan bir adayın, Venezeula halkına vereceği çok şeyi olmayacağı kanısındayım. Eğer Capriles seçilirse yapacağı şey, petrolü özelleştirerek ABD şirketlerine satmak ve yine ABD eksenli politikaları uygulamaktır. Bundan başka yapabileceği birşey yoktur.

Seçilmeye çok daha yakın olan Maduro ise, biraz daha özgürlükçü olmaya çalışır, Chavez’in gölgesinden çıkarak kendi politik kimliğini kabul ettirirse kalıcı bir lider olabilir. 

 

Yazarın Diğer Yazıları

İktidar kavramı üzerine anarşist notlar

İktidar olgusu, çağlar boyunca insanın birbiri üzerinde egemen olma, yönetme ve yönlendirme arzularına neden olmuştur. Bu olgu, imparatorluklar kurmuş, yıkmış, toplumsal ve bireysel düzlemde ise ilişkilerin niteliğini belirlemiştir.

Gerçek nedir? Ya da gerçek gerçek midir?

Bu soru tarihsel olarak filozofların yanıt aradığı en önemli sorulardan birisidir. İnsanların çoğu aslında toplumsal yaşam içerisinde gerçeği aramazlar, daha doğrusu gerçek diye bir sorunları yoktur. Çünkü çoğu zaman gerçeğe ulaşma çabası riskli ve tehlikelidir.