28 Haziran 2015

Galatasaray erkektir, erkek (mi) kalacak!?

Galatasaray Lisesi'ne kızların alınışının 50. yılını kutlamak üzere bir pilav düzenlendi. Derneğe para toplamak için yapılan piyango çekilişinin ikramiyesi bir striptizci!

 

Galatasaray Lisesi belki de tarihinin en sert yüzleşmesiyle karşı karşıya.

“Bize ne?” diyecek olursanız “demeyin” derim.

İlk bakışta magazin gibi gelecek bu haber aslen sosyal, hukuki ve politik gündemle hayli paralel. Kısacası ülkede durum neyse burada da durum benzer.

Kökeni sarayın sultan mektebi olan Mekteb-i Sultani, nam-ı diğer Galatasaray Lisesi bugünlerde bir hadise ile çalkalanıyor; Paris 50. Yıl Lise Pilavı.

‘Osmanlı’dan gelme bir lisede bilinçaltından sıçrayıveren bir harem sefası düşüdür, olur’ deyip geçeceğim, lakin devir Cumhuriyet devri. Kadının eşitlik, seçme ve seçilme hakkı gibi kazanımlar edindiği o devrim, sanki hiç olmamışçasına şuursuz bir skandal.

Frankofon Galatasaray Camiasını Paris’te temsil eden ‘Amicalede Galatasaray’ın organizasyon ayağı, bu yıl liseye kızların alınışının 50. yılını kutlamak üzere bir pilav düzenliyor. Derneğe para toplamak için yapılan piyango çekilişinin ikramiyesi bir striptizci!

Düşünün, 7’den 70’e Galatasaray mezunlarının, çocuk ve eşleriyle katılacağı bir yemekte! Kuvvetle muhtemel kimsenin destek olmaktan öte bir niyeti yok bilet alırken. Piyango bir adama vuruyor.

Ama ne piyango! İçinden bir pembe panter çıkıyor.

Pembe, dar ve parlak bir elbise giymiş bu kadın raks ederek giriyor sahaya. Etrafında bir balık gibi kıvrak turlar atarak, bir kedi gibi sürünerek, oradan buradan yakınlaşıyor adama, onu taciz ediyor. Adam ellerini önünde bağlamış, yanlarına bastığı ayakkabıları birbirine dönük, suçlu bedeninin üzerinde sırıtan, medeni bir kafa taşıyor. Kadın soyundukça soyunuyor. Malum lise ‘Galatasaray’, arkada tezahürat çalıyor.

“Cim bom Galatasaray, Galatasaray şampiyon!” naraları eşliğinde yapılan bu maçta, frikik, ofsayt, faul, pota, gol, bir maçtan beklediğiniz her şey var, tribünler alkış tutuyor…

 

Tepkiler

 

Eşi, hadi onu geçelim, evladı olan her kişi için akıl dışı bir uygunsuzluk içeren bu şuursuz fantazi, kamuya açık alanda yapılıyor ve her nasılsa fazla tepki görmüyor.

Görünene göre Fransız damat renk vermiyor, arkada hanımlar beyler alkış tutuyor. Söylenene göre kimileri salonu terk ediyor…

*  *  *

Video sosyal medya ortamındaki kapalı mezun gruplarına düştüğü gibi kıyamet kopuyor. Faşizmi en iyi bilen Almanya’da yaşayan mezunlar toplu olarak pilavı boykot ediyor.

Whats app’ten Facebook mezun gruplarına tam gaz süren tartışma, bugün kadına şiddetten tutun, eril faşizme memlekette ne yaşıyorsak onun tıpatıp yansıması gibi görünse de, yansıtan hangisi diye soracak olsak, tavuk ve yumurtaya varırız.

 

Nihayetinde ‘Galatasaray Camiası’ bu; veya ‘Cemiyeti’ ve hatta ‘Cumhuriyeti’

 

İçeriden, dışarıdan, beğenen, beğenmeyen, kim ne derse desin; bu lisenin mezunları mühim görevlerde yer alır. Her üst düzey kurumda, bir Galatasaraylıya rastlamak olağandır. Çeşitli yönetim kadrolarında, bilhassa.

Saygıdeğer büyüklerimiz var lakin, söz dışarı olsun meclisten ama olayın vuku bulduğu yer ve süre itibariyle gösterilen tepkinin azınlık olmasından yola çıkalım.

Eğer bu skandalı mazur göreceksek, ülkede her sosyal düzlemde hüküm süren kadın istismarının, açık ve gizli faşizmin bu raddede olmasına da ses etmeyeceğiz. Malum, balık baştan kokar; imam ve cemaat hesabı öyle değil mi?

Şayet öyleyse, kadının şikayet etme hakkı var mıdır? Vardır elbet, ama yerse…

*  *  *

Genelde kadınlar tepkili. Yine de “kız güzel olsaymış” diyen bazı kadınlar da var, inanmazsınız…

BAZI kadınlar susuyor, BAĞZI kadınlar “bu olmaz” diyor,

Aşiretin namus meselesi gibi, kol kırılır yen içinde kalır dercesine konunun camiayı nasıl zedeleyeceği de tartışılıyor kapalı ortamlarda.

Endişelerden ilki camianın mahalle baskısı. (Az sonra yazacağım ağabey bunu not alsın.)

Bir diğer endişe ise, ki yersiz değil; radikal dinci basın tarafından skandalın liseye ve camiaya karşı kullanılabileceği düşüncesi. Bunu kınamak için muhafazakar olmak gerekmez, kadını ve çocuğu hiçe sayan her vukuat muhattaplar sorgulanmaksızın kınanmayı hakeder kanımca.

Lakin Yunus Emre söylemiş;

“Sen seni bil, sen seni, sen seni bilmez isen, senden sorarlar seni.”

*  *  *

Tartışma yürüyüp gidiyor, eski defterler açılıyor, ortaya karışık faşizm saçılıyor.

Şaka değil, bugünün Türkiye’sini ortaokul lisede yaşamaktan sözediyorum.

Çocukluktan gençliğe geçerken kızlar olarak maruz kalınan istismar ve taciz, pasif ve doğrudan şiddet, çocukluğumuzun şaşkınlığında kimilerimizin ifşa etmeye çekindiği, kimilerimizin itiraz edebileceğini dahi bilmediği olaylar ve kavramlar sorgulanıyor.

BAĞZI beyler çok güzel, onlar özür diliyor.

BAZI beyler (çoğunluğu) sessiz veya tartışmadan rahatsız. Bu genel: “Grup acil bildiriler için açıldı, tartışmalar için değil” diyor. Lakin grupta günde beş vakit futbol yorumu,türlü gereksiz fotoğraf ve Kardaşyan’ın poposu; her tür angarya paylaşılabiliyor, geyik muhabbetiyse o da var, bugüne dek kimse rahatsız olmuyor.

BAZI beyler liberal, “Ahlak zabıtası mısınız?” diye soruyor.

“Oldu bitti bunlar, dün dündür bugün bugün” diyenler, kadınları bugün de susturmak istiyor. En çok onlar konuşuyor, cevabını alanlar öfkeleniyor, kimisi grubu terk ediyor. “Bir daha da gruba gelmem!”…diyor.

(Oysa mağdur bizdik, gemiyi terk etmedik, halen size küsmedik… ?)

Eh bu da mı Türkiye değil, bu da mı gol değil sayın hakem?

*  *  *

Ağabeylerden hayli yaşlıca biri ileri gidiyor:

“Ahlak zabıtalığına soyunan gasssaraylılar haberiniz olsun Firengistanda (Fransa) -hani o sizin pencerenin baktığı yerde- böyle bir kurum çoktaan kalmadı! 1968’de yasakları da yasakladılar! “La pillule du lendemain”i(1) de onlar icadetti. Kürtajı da yasallaştırdılar… Tüp bebek de yaptılar! İsa’ya, dine küfür de suç değil!

“Mahalle baskısı” sizi muhafazakarlıktan gericileğe götürüyor mu nedir?

Aranızdan kaçınızın karanlıkta yüzü kızarır ki ahlak dersi vermeye kalkarsınız?

İMZA: * 10X-10X’dan arsız, densiz, rezil, karı oynatan ismi lazım değil…”

Görüyorsunuz değil mi nasıl her hücreye nüfuz etmiş eril faşizm?

 

Mahalle baskısıymış… Onu da en iyi biz biliriz!

 

Olay üzerine Mektepli Kızlar bir kınama yazısı paylaşıyor.

Olay büyüyünce sosyal medyada videoyu ilk paylaşan ağabey de hemen imzalıyor fakat yukarıdaki ‘dede’ ağabey: “Lan kaz mısın sen?” (veya ‘kız mısın’) …diyor ve imza geri çekiliyor. “Ne kaz ne kız, insanım!” diyecek yürek yok aslan ağabeyde.

Aslan yürekli bir ağabeyden ilk tepki geliyor: 

“Nihayet bu durum, 50 yıldır kızlarla okumakla (yoksa kızlara bu keyfi bağışlamış olmakla mı?) övünen biz erkeklerin bir arpa boyu yol katetmediğimizi gösteriyor. Dansöz oynatmak striptiz seyretmek erkek egemen maço toplum ve grupların kadını eşit birey olarak göremeyen tersine aşağılayan kompleksli erkeklerin marifetidir.”

Bir iki abla  şöyle ekliyor:

“Bu olay bir okul pilavında yapıldığı için kınıyoruz! Yoksa ne yaparlarsa yapsınlar. Hele Paris gibi bir şehirde yapacak tonla şey var, gidip bir yerde topluca eğlensinler, kim karışır! Ama GS adı altında geleneksel Pilav Mekanı bunun yeri değil, derdimiz bu.”

“Beni “Pilav” başlığı altında olayın geneli rahatsız etse de 2 satır başı dehşete düşürüyor.

1. Resmi sıfat taşıyan Galatasaray’lıları oraya davet edip, benzer bir alt düzey eğlence aktivitesi ile Dış İşlerinde düşürüldükleri durum, arenada aslanların önüne atmaktan farklı değil. Kabul edilemeyeceği gibi af da edilemez.

2. ‘2015 pilavının ana teması kız öğrencilerin Galatasaray Lisesi’ne dahil edimelerinin 50.yıl dönümü olacaktır.’ ibaresi konmuş bir organizasyonda kucak dansı yaptırmak talihsizlik ötesinde ‘edepsizlik’tir.”

Bu muhalif tepkiler üzerine çeşitli SM gruplarında isim vererek hedef göstermeler ve kişisel saldırılar da başladı.

Ne tanıdık, değil mi?

 

Liberté, Egalité, Fraternité (Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik)

 

‘Frengistan’ı okurken, aklıma gayri iradi ‘frengi’ geliyor; sahi nereden çıkmıştı ağabey?

Siz döneminizden dem vuruyor ama “Laisses passer, laissez faire.” diyorsunuz, çok liberalsiniz iyi diyorsunuz lakin, “liberté, égalité, fraternité” dememiş mi Frenkler dem vurduğunuz 1968 hareketinden önce?

Ve o harekette çökmemiş mi liberal kapitalizm, özgürlüğün üzerine?

Uyuşturucu, alkol ve kayboluşla karanlık değil midir çöken çiçek çocukların güneşine? Vaat edilmiş adi/asi özgürlüklerle?

Siz hangi özgürlükten (liberte) bahsediyorsunuz ağabey? ‘Özgürleş-tir-me (libertage) mi acaba demek istediğiniz, keza, siz Frenkçeyi de benden iyi bilirsiniz….

Frenkçilik de Frengi gibi, özgürlük sanrısıyla bulaşan bir hastalık olabilir mi acaba?

Ya da özgürlük, özgürleştirme midir gerçekten?

O zaman yasallaştıracağımız yerde meşrulaştıracak mıyız yasak olanı -illegal- bu minvalde? ‘Legitimer’ mi edeceğiz yani ‘Legalizer’ etmek yerine?

‘Batıya açılan pencere’ diyorsunuz ya ağabey; Galatasaray’ın Doğu’nun Batı ufkuna açılan ilk penceresi olduğunu söyleyen Tevfik Fikret Ağabey’e buradan selam olsun:

O pencerenin açılışının ardından, Fransa Galatasaraylılar Derneği (Amicale de Galatasaray), Galatasaray’ın temel değerlerini derleyen bir bildiri hazırlamıştı. O bildirinin ilk maddesi ‘ETİK’ti ağabey… ‘Etik’ dayanışma…

*

‘Özgürlük,eşitlik, kardeşlik’ bir üç ayaktır, biri olmadan diğerine varılamaz, lakin ilk dizilimin geçersiz olduğunu görüyorsak, başlangıç noktasını gözden geçirmekte ve sağıklı süreç sırasıyla dizmekte belki fayda var:

 

Fraternité > egalité > liberté; Kardeşlik, eşitlik ve nihayetinde ‘özgürlük’.

 

Özgürlük (Liberté)

Yine o meşhur Frenk ayaklanmalarına gelirsek, sonuç iyi okunsa da hüzünlüdür aslında:

 “Olayların sonrasında, özellikle 1970-1975 yıllarında, ahlaki kurallar tartışmaya açılır. Bu bağlamda cinsel özgürlük ve feminizm gelişir. Komünizme inanç azalır ve solcu çevrelerde kötümserlik ağırlık kazanır. Eğitim alanında gelişmeler görülür. Öğrenci artık bir "çırak" olarak değil, kendi eğitimi konusunda söz hakkı olan bir "birey" halini alır. Eğitimde ifade özgürlüğüne, tartışmaya daha çok yer verilir. Öğrenci ve ebeveynler okul meclislerine dahil olur.”(2)

Bu bizim liseye hayli çarpık yansımış olmasın?

Oysa ne eğlenceli gelirdi o yaşlarda asi yaramazlıklar. Düşünsenize, idari kararlarda idareyi idare edeceksiniz, istediğiniz derse girecek, hoca hata ettiyse girmeyeceksiniz, ağabeyler gelir de ofsayt derse, sınıfı boş edeceksiniz, eylem hakkı var, demokrasi var, ala! 

Kendinizi özgür zannedersiniz. Lakin kuyruğun elindedir kelle, onu göremezsiniz.

Böyle sahte demokrasilerle, oltaya yem edilmiş özgürlüklerle uğraşırken kaybediverirsiniz ölçüyü. Bir bakmışsınız siz de ‘insan’dan uzak; ya kadın, ya erkek; ya faşist, ya korkak; ya köle, ya efendi; ya hükümdar ya esir; ya kurban, ya kurban edensiniz…

Lakin gözünüz oltadaki yemden ötesini göremeyeceğinden bunun ayırdına dahi varamayabilirsiniz. Sonsuzca sürer ve sonsuzca türer ikilik.

Mutlak esir; ‘özgürlük’ kalır.

 

Eşitlik (Egalité)

O zamanlar Doğu aşiretlerinde olduğu gibi ağabeyler sorumluydu lisede kızların namusundan. Öyle alt devreye, üst devreye, hele ki kendi devrenize yan gözle bakamazdınız,- jargonda ‘soyut’ denir- tecrit cezasıydı bunun karşılığı ki, her tür düzen bozuculuk da soyut sebebiydi.

Düzeni, yani Özgürlüğü, Eşitliği ve Kardeşliği sağlayacak olan; hiyerarşi sırasıyla:

Yatılı etüd ağabeyleri, sonra erkek yatılılar, ve ardından gündüzlü erkeklerdi.

Eşitlik dediysek o kadarda değil; korunması gereken kız kardeşler, bir gömlek aşağıdaydı mesela, onlar da aralarında yukarıdan aşağı doğru ‘yatılı’ ve ‘gündüzlü’ olarak derecelendirilirdi. Kızlar karar kurullarında yetki sahibi değillerdi. Cumhuriyete kabul edildilerse de seçme seçilme hakkı henüz verilmemişti.

Özgür bir liseydi bizimkisi, doğruya doğru. Herkes forma giyerken siz kotla gelebilirdiniz mesela okula. Ama özgür dediysek o kadar da değil; devre erkekleri karar alıp izin verinceye kada kız olanlarınız kot giyemezdiniz, sıranızı bekleyecektiniz. (‘Önce bayanlar’ monşer?)

 

Kardeşlik (Fraternité<Frere>Erkek kardeş)Eril Kardeşlik ya da Brotherhood (Brother<Erkek kardeş-hood>lik)

 

Öyle bir okulduk biz, kardeşlik esas olan, ama kardeşlik eşit olmayan. Öyle bir kardeşlikti ki bu, her zaman büyük balık küçük balığı yerdi.

En büyük balık en üst sınıfın yatılı etüd AĞAbeyleri; idare üzerinde dahi hükmü olan bu öğrenci AĞAbeyler sorumluydu alt devrelerin asayişinden.

Hak hukuk, ahlak polisinin eline geçtiğinde ne olur bilirsiniz, o misal, -ben telafuz etmeyeyim- gerekirse her yol mübahtı asayiş yolunda. Tüm faşist düzenlerde olduğu gibi, burada da suçu ifşa eden ifşa ettiği suçla suçla suçlanır, dolayısıyla yapılanı görünür ederseniz, ahlak polisliğinden yargılanacak olan siz olur, yerdiniz soyutu aileden.

Size tanıdık geldi mi?

 

‘İkinci Yarı Başlıyor’ ve ‘Bu Baha Başlangıç’, ‘Durmak Yok Yola Devam!’ veya ‘Yaşanacak bir GSL’ ya da ‘BİZler Meclise’

 

Devrim (Revolution)

Bizler medeniyeti ezelden sanırız, habire öykünürüz.

Oysa yoktur böyle bir şey; nerede büyük marifet görürseniz bilin ki orası tam da ona en çok ihtiyaç duyulan yerdir diyeceğim sizlere.

Özgürlük, özgürleştirme değildir; ‘liberté’nin , ‘libertage’ olmadığı gibi.

Özgürlük alınır verilmez; aksine, vaadedilen özgürleştirme yalnızca gerçek özgürlüğün emrine koşulduğunda kendiliğinden gelir ‘koşul’suz özgürlük.

Özgür harem sefalarında ne çok sultan tutsak olmuştur, bilir BAĞZI insanlar.

Öyleyse bugün, Osmanlı rüyasının Frenkçesini görüyor olmayasınız siz de, acaba? Mahalle baskıcılarının tuzağına düşüp de?

*  *  *

Ayıp olan ‘medeniyet’ şehrinde o salonu terk etmek değildir, ayıp olan medeniyeti dejenere etmektir. O halde sayın ablalarım ve ağabeylerim, -“yok canım medeniyet bu, özgürlüğe açığız” edasıyla- çoğunuz dik tutuyordunuz ya kuyruğu, striptizci panter baştan çıkarma dansı yaparken; düşürüverin o kuyruğu hemen lütfen. Her ne kadar aslansa Cim Bom, sizler üç beş harem ağası aslan ve sürüsü değilsiniz. Kuyruk çoktan koptu insandan, kuyruksokumu kıvrılalı çok oldu. Geleceğe bırakacak bir insanlık var, sizleri oraya davet  etmek isterim.Büyük insanlık, her ‘insanın onaylamayacağı hiç bir şeye katılmamak’ da demektir. Demokratik değil mi? Budur, ‘aslan yüreklilik’.

 

Mektepte ’kadın’ olmak

 

Müsadenizle şahsımı ortaya koyacağım. Ben Galatasaray Lisesi’nde okumuş bir kadınım (Çocukluk denmez ona).

Bir gün, hocama diklendiğim için odasına çağrıldığımda, aylarca sürekl  ameliyat ve doktor izni alarak dersleri boş geçirten resim hocasından dert yanmış, “ben resim dersi görmek istiyorum” demiştim yardımcı müdüre. Benim için tek dolu dersti resim, sanatçı olduğum gibi öğrenciydim ya aynı zamanda…

“Biz senin ne olduğunu biliyoruz! Güneş balçıkla sıvanmaz, hakikat de çuvala sığmaz!”

…demişti beni başıbozuk (sanatçı) olmakla itham eden yardımcı müdür (Cartier).

Ondan öğrendiğimi iade etmek isterim, bugün işte o gündür.

Her ülkenin faşizmiyle er geç yüzleşeceği gibi, her kurum ve her birey de yüzleşecektir, özgürlüğün başka yolu yok. Örtülerin ötesindedir özgürlük, hakikisinde örtü yok.

Yüz yılı aşkındır bir tarikat gibi süregelen bu eril gelenek böyle devam etmesin. Kendisini “elit” sayan, saymakla kalmayıp ülkenin kaymağını yiyen bir zümre elbet muaf değildir eşitlik ve adaletten.

*  *  *

Galatasaray’da kadın olmak zor işti. Öyle bir faşizm ki, bugünkü gibisini biz küçük cumhuriyetimizde küçük ve kızken yaşadık. Haliyle zorladı bizi.

Öyle zorladı ki BAĞZI kızları, onlar nihayetinde kudretli kadınlar oldu.

Aramızdan ‘erkek gibi kız’lar çıkmadı mı? Çıktı elbet.

Her birimiz ‘erkek gibi kız olmadık mı bir şekilde? Bir şekilde olduk, evet… En kötü kanıksayarak olduk, duymak istemediğimiz cinsiyetçi eril küfür söylemini. Ama nihayetinde akıllı ve bence güzel kadınlar olduk. İnanıyorum ki müteşekkiriz hepimiz.

Dilerim bir gün ülke olarak da bu günlere şükredeceğiz.

Lakin nasıl yarını bırakacağımız çocuğumuzun  kendi yaşadıklarımızı yaşamasını istemezsek, mektepte bize önerildiği üzere BAĞZI ablalar ve ağabeyeler olarak, kardeşlerimizin de bizim yaşadıklarımızı hafiften de olsa yaşamasını istemeyiz. Ömrün baharıdır lise.

Değişim uyumla gelmiyorsa, inatla değişilmiyorsa, sarsıntı şart.

GSL 13. sınıf öğrencisi olarak ben, bir tabuyu yıkma yükünü omuzlamayı beni bugün olduğum kişiye taşıyan mektebime borç bilirim.

Umuyorum ki Galatasaray Camiası da bu zor yüzleşmeyi, bizim gençliğimizi taşıdığımız gibi taşımayı başaracak ve daha büyük bir ‘Galatasaray’a evrilirken,Türkiye’nin lokomotifi olmanın hakkını verecektir.

 

Hey (Ağabey) SEN!

 

"Bir aradaysak ayaktayız, bölünürsek düşeriz" mealinde;"Together we stand, divided we fall." der Pink Floyd 'Hey you!' parçasında.

Liseyi temsilen, politikacı, sanatçı, eğitimci, hukuk adamı, basın mensubu, kanaat insanı, aşağıda ismi olan -ve hatırlamakta kusur ettiysem özür dileyerek ismi olmayan-, tüm nüfuzlu mektepli ağabeylerimi, özgürlük, eşitlik ve kardeşlik adına, dolayısıyla faşizme karşı ve kadının yanında yer alarak bu yüzleşmeye destek vermeye davet ediyorum.

Bir olamazsak düşeceğiz lütuftan, insanlık cennetinden.

 

Aşağıdaki listede göz gezdirirken bir de “Sinnerman” açın Nina Simone’dan yanına.

Hoş geldiniz, hoşça kalın, hepimize müsaade.

Ateş Ünal Erzen

Atilla Dorsay

Aydemir Akbaş

Çetin Altan

Dursun Özbek

Duygun Yarsuvat

Engin Ardıç

Enis Fosforoğlu

Erdoğan Teziç

Erman Kunter

Erol Özbilgen

Fikri Sağlar

Fatih Altaylı

Fatih İşbecer

Ferhan Şensoy

İnan Kıraç

Levent Erden

Okan Bayülgen

Rasim Öztekin

Renan Bilek

Reha Erdem

Süheyl Batum

Tuna Kiremitçi

Vedat Milor

Yıldızhan Yayla

Yiğit Bulut

 

 

@ErenTopcu_


(1) ‘La pillule du lendemain’: Ertesi gün hapı

(2)  Wikipedia “Fransa'daki Mayıs 1968 olayları”

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Galatasaray Lisesi’nde tacizin marka değeri var mıdır?

Kol kırılır yen içinde kalır; peki yen de yırtıldıysa?

Bütün bunlar Snowden'ın hain olduğunu ispatlar mı?

Snowden tweet attı, kış geldi, Arap Baharı 6. sezon yaklaşıyor...

'Oku' diye başlayan kitabı 'okuma' diye noktalayan zihniyet

Hiçbir can, hiçbir uğurda feda olmak zorunda değildir