19 Temmuz 2014

Bütçe'nin altı aylık fotoğrafı pek umut vermiyor

Bütçe, bu yılın geri kalanında ciddi bir finansman sıkıntısı yaşayacak gibi görünüyor

Bütçe’nin 15 Temmuz’da yayımlanan 2014 Ocak-Haziran gerçekleşmelerinde oldukça önemli noktalar var. Ayrıntılara girmeden tespitlerimizi yapalım:

 

Gelirler

 

2014’ün ilk altı aylık döneminde kümülatif “bütçe gelirleri” 2013’ün aynı dönemine göre sadece %10,2 artışla 210,5 milyar TL olarak gerçekleşmiş. Bu rakamın %13-14 civarında olması beklenirdi; ancak gelir performansı henüz istendiği gibi değil. Aynı dönemde “vergi gelirleri” ise daha kötü bir performans göstermiş durumda: %6,1 artışla 168,1 milyar TL’lik bir vergi geliri ile karşı karşıyayız. Bütçe’nin, vergi gelirleri bakımından performansı oldukça sıkıntılı sinyaller veriyor. Şu sıralar TBMM gündeminde olan “Af Tasarısı”nın kapsamında yapılacak bir genişletme (Stok affı, matrah artırımı, inceleme ve dava aşamasında olan alacaklar) 2014’ün vergi gelirlerinde bir artış yaratabilir. Nihai çözüm ise “kayıt dışını” vergi tabanının içerisine sokabilmekten geçiyor.

İlk altı aylık dönemde “vergi” rakamlarına yakından bakarsak ithalde alınan KDV dikkat çekiyor. Bu dönemde, ithalde alınan KDV kümülatif sadece %1,8 oranında artmış ve 31,59 milyar TL’ye gerçekleşmiş. İthalde alınan KDV ile “dış ticaret açığı ve cari açık” ilişkisi oldukça önemli. Bu durum, dış ticaret dengesi lehine oldukça önemli bir işaret; ancak iç üretimimizin hammadde ve aramalı bakımından ithalata bağımlılığı dikkate alınırsa da olumsuz bir işaret. Daha ayrıntılı analiz için ithalat malları bileşenlerine bakmamız gerekiyor.

Asıl dikkat çekici olan “dâhilde alınan KDV (%3,7 artış) ve ÖTV (%1,8 artış)”kanallarında yaşanan dikkat çekici oranda düşük performans. Bu iki parametreyi iç ekonomideki ciddi yavaşlamanın göstergeleri olarak dikkate almamız mümkün.

 

Giderler ve Bütçe Dengesi

 

Gider tarafına gelince; “bütçe giderleri” bu dönem -gelirleri geçerek- %13,8 oranında artışla 213,9 milyar TL olarak gerçekleşmiş. Gider-gelir makası açılmaya devam ederse,  son yıllarda Türkiye ekonomisinin en güçlü tarafı olan “mali disiplin”in önümüzdeki dönemde korunması oldukça güç olacaktır denebilir.

Bu dönemde “Faiz giderleri” de 26,5 milyar TL olarak gerçekleşmiş ki bu rakam geçen yıla göre %13,6’lık bir artışa karşılık geliyor. İlk altı ayda “faiz dışı fazla” ise%12,4 azalmış ve 23 milyar TL olmuş.

Özetlersek, 2013 Ocak-Haziran döneminde 3,1 milyar TL'lik bir “fazla” veren bütçe; 2014’ün Ocak-Haziran döneminde 3,4 milyar TL “açık” vermiş durumda. Bütçe giderlerinin geleneksel olarak yılın son aylarında hızla yükselişe geçeceği gerçeği ve yaklaşan seçim dönemi yılsonunda beklenmeyen ölçüde büyük bir bütçe açığını karşımıza çıkarabilir. Bütçe, bu yılın geri kalanında ciddi bir finansman sıkıntısı yaşayacak gibi görünüyor.

 

İkinci altı ayda ne görebiliriz? Laffer’i tekrar anacak mıyız?

 

KDV ve ÖTV gelirlerindeki düşük performans ve bütçe harcamaları ile gelirler arasındaki makasın kapanamaması “yeni kaynak arayışı”nı gündeme getirebilir. TBMM gündemindeki “Vergi Affı Tasarısı” ve özelleştirme gelirlerinin bu tabloyu bir parça düzeltmesi beklenebilir. Ancak mali disiplin yitirilirse, gelir yönetiminin yeni kaynak arayışlarına yönelmesi de muhtemeldir. Önümüzdeki altı ayda, gelir yönetiminin gündemine tekrar ÖTV veya KDV başta olmak üzere vergi artışları gelecekse, en azından “Laffer Eğrisi[1]​”nin bu defa akılda tutulması hem kamu tarafının hem de mükelleflerin lehine olacaktır.

[1] Çan şeklindeki Laffer Eğrisi, vergi oranları ile devletin tahsil edeceği toplam vergi gelirleri arasındaki ilişkiyi gösterir. Vergi oranlarında yapılacak artışlara mükellefler tepki gösterirler. Vergi oranları arttıkça mükelleflerin vergi ödemekten kaçınma eğilimleri de o derece yükselir. Belli bir orandan sonra yapılacak artışlar, kamunun toplam vergi gelirlerini düşürür.

(*Bu makale www.kpmgvergi.com sitesinde yayınlanmıştır.)

Yazarın Diğer Yazıları

Dolaylı vergi yapımız enflasyonu körüklüyor mu?

OVP'de de vurgulanan, "doğrudan vergilerin vergi gelirleri içindeki payının arttırılması" politikası sadece mali açıdan değil; dolaylı vergilerin enflasyon üzerindeki baskısı bağlamında da kritik önemde görünüyor

2023 bütçesine Özel Tüketim Vergisi penceresinden bakalım

Bu ürünlerdeki vergileme modelimiz enflasyonu fazlasıyla tahrik ediyor. Bununla da kalmıyor, enflasyondaki her 1 puan artış kamu giderlerinde de 15-16 milyar TL artış yaratıyor. Yani yüksek dolaylı vergi koyarak bütçe gelirlerimizi arttırmaya çalışırken; enflasyon kanalı ile de bütçe giderlerimizi şişiriyoruz

Kılıçdaroğlu’nun 'vergileri dörtte bire indirilmiş otomobil' vaadi ne anlama geliyor?

"Eğer öneri hayata geçirilebilirse şu an nihai fiyatı 531 bin TL olan bir otomobili 354 bin TL veya 320 bin TL’ye almak mümkün olabilir"