25 Haziran 2011

Taş, Kağıt, Makas

Yaz Hanım son zamanlarda pek nazlı. Kirpiklerini kırpıştırarak davetkar...


Yaz Hanım son zamanlarda pek nazlı. Kirpiklerini kırpıştırarak davetkar bakıp ümit veren, sonra da kafasını aniden öte yana çeviren tazeler gibi, bir umutlandırıp bir üşütüyor. 
Biz hayranları biçare, hanımefendinin keyfi yerine gelsin de kısa misafirlikler yerine uzun uzun yerleşsin, sohbetiyle gönlümüzü ısıtsın diye bekliyoruz ama yok, o bir görünüp bir kayboluyor.  
Mağrur, inatçı, dediğim dedik Yağmur Bey’den fırsat bulsak, Yaz Hanım’ı kaptığımız gibi kaçıracağız ama, ikisi pek muhabbetliler bu yıl, bir türlü ayıramıyoruz. 
İşin tuhafı, biz bu ikisi flörtlerine bir mola versin de günlerimiz aydınlansın diye beklerken, bizim oraların durulmak nedir bilmez haşarı çocuğu, nam-ı diğer Yaramaz Gündem de Yağmur Bey’e özendi zaar, insanı yorup bunaltmakta direniyor. 
Mevsim normallerine erişemeyen sıcaklıkların gölgesi cümleten üzerimize yapışık, iç karartıcı maddeler arasında gidip gidip geliyoruz. 
İçeride seçim yorgunluğundan sonra, tüm iyimser çıkarımlarımızla umduğumuz, “aynı bağın gülüyüz biz, aynı köyün soğanıyız biz” temalı iyimserlikten eser bile yok. 
Egemenliğin, (sözde) kayıtsız şartsız sahibi milletin verdiği milyonlarca oyun hiçe sayıldığı; adi suçlardan hüküm giymişlerin, vekillik açısından düşünce suçuyla tutuklu yargılananların önüne koyulduğu, bir acayip zamanlar yaşıyoruz. 
Taş-Kağıt-Makas oynar gibi, Yasa-Hukuk-Adalet oynuyoruz. 
Kim kimi sarıyor, kim kimi parçalıyor, belli değil. Kağıt makası sarar, yasa adaleti kırar- mıydı neydi, anımsamıyoruz.
Başımızı biraz dışarı çeviriyoruz, orada da meymenet yok. 
Janjanlı fidanlarını toprağa saldığımız, Komşularla Sıfır Sorun Ağacı’nın dalları, daha ilk yazını tamamlamadan, hem zorluklarla, hem iş bilmezlikle budanıyor. Yağmur Bey’in beklenmedik baskınına uğramışçasına ürkek, yürürken gözüne çarpan ilk saçağın altına sığınmışçasına ikircikli, fırtınalı günlere hazırlanıyor. 
Hazırlanmayıp da ne yapsın, neredeyse bütün komşularımız ekonomik ve toplumsal olarak fokur fokur kaynıyor. 
Suriye’nin askeri birlikleri Türkiye sınırına yığınak yapıyor. Suriye Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin muhaliflere sığınma sunmasına çok öfkeli, esip gürlüyor.

Türkiye’nin, Libya’da biraz da zorunlu olarak, işçilerin oradaki varlığı nedeniyle ortaya koyduğu, babacan ağabey temalı, en yumuşacık kıvamdan demokrasi mesajlarını, Suriye’deki baskı rejimine karşı, belki de kararlılıkla sertleştirmesi gerekiyor. 
Her yutkunuşumuzda ağzımızda kekremsi bir tat...Hadi be Yaz Hanım, nazlanma da gel artık, havaya biraz tozundan kat.

Yazarın Diğer Yazıları

Haydi vur kendini şaraba, kedere ve aşka vur

Bugünlerde ölümün tekinsiz nefesi kulaklarımızda bir tokat gibi üst üste patlıyor

Kral Çıplak!

Bir varmış, bir yokmuş. Dört mevsimin birden yaşandığı cennet bir diyarda çelişki her şeyden çokmuş...

Seks Köleliği ve Grinin Ellibirinci Tonu

Türkiye medyasının en libidosuna kuvvet kalemlerinin “ay bayıldım!” çektiği...