01 Eylül 2018

T24 9 yaşında; işte geldik gitmiyoruz!

T24 bizim için bir masal. Başımızı sokacak bir masal!

"Özlenmiş ve biriktirilmiş bir başlangıç için karşınızdayız.
Hiçbir kişi, grup, şirket, kurum ve oluşum ile doğrudan ya da dolaylı veya rastlantısal bir bağı bulunmayan T24, bağımsız bir gazetecilik girişimi olarak yola koyuluyor...
"

Bu köşede tam dokuz yıl önce, 1 Eylül 2009'da yayımlanan ilk yazı bu satırlarla başlıyordu.

Aradan geçen dokuz yılda T24, -aksine iddialara, niyet edilmiş yalanlara, besleme yanaşmaların iftiralarına rağmen- bağımsızlığını korudu, kendi kazandığı mütevazı gelir dışında Türkiye ve dünyadan hiçbir fon/kaynak kullanmadı; hiçbir kişi, kurum, şirketi arkasına almadı, üretmediği imkânları tüketmedi.

Türkiye'de medyanın daha da baskı altına alındığı, ülke tarihindeki en büyük el değiştirmeyle Doğan Medya Grubu'nun oyunun dışına savrulduğu, baskı ve dağıtım düzeninin tamamen iktidarın şekillendirdiği medya/sermaye gruplarının kontrolüne alındığı bir dönemde 9'uncu yaşımızı kutluyoruz.

9 yıldır bu köşede yayımlanan yazılara bakıyorum; zamanı işaretleyen takvim yaprakları yerçekimsiz bir boşlukta yere düşmüyor, zaman geçmiyor sanki.

Ardımızda kalanlarla da ölçmeye çalıştığımız bir şeyse zaman, gazetecilik sorunları faslında bir türlü geçmiyor işte. Türkiye, çocukluk yaralarını iyileştirmemeye taş gibi kararlı kirletilmiş bir gazeteciliğin de aralarında olduğu demokrasi sorunlarını ardında bırakamıyor.

Bu kadar gazeteci, yazar, siyasetçi, sanatçı sadece görüşleri nedeniyle hapsedilirken kendinden bahsetmenin tuhaflığını anlamıyor değilim. Ancak, tam da bu nedenle hayal etmiştik T24'ü. 

Basın ve ifade özgürlüğünün önünde bizatihi kendisi büyük bir sorun haline gelmiş her türlü iktidara müptela bir gazeteciliğe mahkûm olmamak için...
Hiçbir görüş ve inancı haberciliğin önüne koymamak için...
Haber ve yorumu kesin çizgilerle ayırmak için...
Niyet edilmiş yanlışlar yapmamak için...
Gerçekleri eğip bükmemek, porsiyonlara ayırıp çarpıtmamak için...
Hiçbir mahallenin yayını olmamak, gazeteciler için hiçbir görüşün gazetecilikten önemli olamayacağını unutmamak için...
Görüşü ve inancı ne olursa olsun, herkesin hukukunu savunmak için...

T24, bütün imkânsızlıklara rağmen geçen zaman içinde Türkiye ve dünyada en güven duyulan mecralar arasına girdi; medyanın en geniş yelpazeli ve iddialı yazar ve analistleriyle güçlendi. İmkânlarımız nispetinde yaptığımız gazeteciliği daha da iyi yapmak, T24'ü kurumsallaştırmak için önümüzde yapacak çok iş var. Bu yolda attığımız önemli adımlar var ki sonuçlarını yakında almaya ve paylaşmaya başlayacağız. 

Her gün ciddi zorluklarla, mütevazı ücretlerle yaşamaya çalışan meslektaşlarımızın büyük emekleriyle, hep ertelediğimiz hiç vazgeçmediğimiz hayallerle, ama umutsuzluğa kapılmadan, kasvete savrulmadan çıkıyoruz karşınıza.

T24'ün serüveni için tek cümle isteseniz benden, başka bir gazetecilik mümkünmüş, derim. Gazeteciliğin, gazetecilerin mesleği olduğunu, kimseye el açmadan, kimseden korkmadan yapılabileceğini göstermek mümkünmüş.

Hâlâ paramız yok, ancak burada yapılanı satın alabilecek bir para da yok.
Yolculuğumuz hep çetindi, yine çetin ve yine yaşanmaya değer olacak.

"Belki 'masal' anlattığımızı düşünenler olacaktır.
Evet, T24 bizim için bir masal. 

Başımızı sokacak bir masal!"

Dokuz yıl önce bu köşede yayımlanan ilk yazı, bu satırlarla bitiyordu.
T24 hepimizin hikâyesi.
Emeği geçen herkese, okurlarımıza, övgülere, eleştirilere minnetle...

Yazarın Diğer Yazıları

Tolga’yla birlikte bütün hayal kırıklıklarının en güzelini yaşıyoruz!

Çalışmalarıyla mesleğini onurlandıran bir gazeteci, hâkimin büyük bir maddi hatayı da tutanağa geçirdiği bir kararla tutuklandı. Tutuklama talep edenler ve tutuklama kararı verenlere göre, Tolga Şardan “istihbarat örgütünün Cumhurbaşkanlığı’nın talimatıyla yargıdaki yolsuzluk iddialarını araştırdığını yazarak” halkı korku ve paniğe sevk etti!

T24 14 yaşında; nasıl da yılları buldu bir mısra boyu macera…

Bağımsız, sorumlu, güvenilir, yüksek profesyonel ve etik standartlarda gazetecilik, sadece gazetecilerin değil toplumun bütün katmanlarının meselesi haline gelmedikçe, sesimizi kısanlar sadece başkaları olmaz!

Schengen vizesi eziyeti için gazetecilere çağrı, AB başkentlerine mektup

Sığınmacı sorunuyla, üstelik milyonlarca insan eşliğinde Türkiye de muhatap. Ancak bu durumun, örneğin Federal Almanya’nın Volkan Konak, Deniz Türkali gibi sanatçıların da vize başvurularını reddetmesiyle nasıl bir ilgisi olabilir? AB ülkeleri diplomatlarının, sürekli mesai yaptıkları gazetecilere, vize talebi söz konusu olduğunda, “Bizim için Edirne sınırına kadar gazetecisiniz” anlamına gelen tavrı vize rejiminin amaçlarına uygun mu? Peki gazeteciler ve meslek örgütleri, yıllardır süren bu kötü muameleye karşı neden sessiz, neden bu eşitsiz ilişkiyi reddetmiyorlar?