17 Şubat 2010

İşte Türkiye'yi karıştıran cemaat dosyası

T24, bugün, Erzincan operasyonuyla birlikte tarihe geçecek bir dosyanın yayımına başlıyor.

 

Türkiye dün kelimenin tam anlamıyla “tarihi” bir gün yaşadı. Erzurum Cumhuriyet Başsavcısı Osman Şanal, bir savcı ve polis ekibi eşliğinde Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in adliyedeki makamına baskın düzenledi, çalışma odası ve evinde arama yaptırdı, çok sayıda dokümana el koydu. Aramaların ardından gözaltına alınan Cihaner, “Ergenekon terör örgütü üyesi olmak, evrakta sahtecilik, tehdit ve iftira” suçlamasıyla tutuklandı.


Peki Cihaner kim, Erzincan'da neler oluyor? Gazetecilik ve kamuoyunun haber alma hakkı açısından büyük bir önem taşıyan bu soruların doğru yanıtlarının hiçbir görüşe, angajmana ve ilişkiye feda edilmemesi gerekiyor.


Bugüne nasıl gelindiğine ilişkin bir araştırmayı belgeler üzerinden yapan T24, 17 Şubat 2010 tarihinde Erzincan operasyonuyla birlikte tarihe geçecek bir dosyanın yayımına başlıyor.


Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner (42) 1999'da Şırnak'ın İdil ilçesinde “JİTEM” hakkında soruşturma açan ilk savcı olarak biliniyor.


'Maruf'lara dağıtılan maaşın kaynağı araştırıldı


Erzincan'daki görevine Temmuz 2007'de başlayan Cihaner, kendi anlatımına göre, her ay valilikte düzenlenen güvenlik toplantısında emniyet görevlilerinin verdiği bilgiler üzerine harekete geçti. Faaliyetlerinde çocuklara yatılı ve gündüzlü dini eğitim verme üzerinde yoğunlaşan İsmailağa cemaatine bağlı Medine Vakfı hakkında soruşturma başlattı.


İstanbul'un Fatih ilçesinde Çarşamba'daki varlığıyla bilinen İsmailağa cemaatinin başında Mahmut Ustaosmanoğlu bulunuyor.


Cihaner, “izleme kayıtlarına göre” Van, Kars, Gümüşhane Bayburt, Iğdır, Çarşamba (İstanbul), Aşkale (Erzurum) Doğubeyazıt (Ağrı), Kelkit (Gümüşhane), Sarıkamış'ın da (Kars) aralarında yer aldığı birçok merkezde cemaate bağlı “maruf”lara (dinin uygun gördüğü kişiler) maaş bağladığı belirlenen Medine Vakfı'nın gelir kaynaklarını da araştırdı. Soruşturmada sorgulananan 26 kişinin 7'si tutuklandı.


Başsavcı'nın odağına yerleştiği iki soruşturma


Cihaner, Mahmut Ustaosmanoğlu ile “Cübbeli Ahmat Hoca”nın da aralarında bulunduğu 69 kişi için 16 kentte operasyona hazırlanırken Erzurum Cumhuriyet Başsavcısı Osman Şanal devreye girdi. Şanal, Cihaner'in takip ettiği “örgüt”ün “silahlı” olduğunu öne sürdü ve bu nedenle soruşturma görevinin “özel yetkili savcı” olarak kendisine ait olduğunu söyledi. Cihaner, örgütün silahlı olmadığını, kendisinin bu yönde bir bulguya ulaşmadığını açıkladı, ancak Şanal'ın kesin tutumu ve olayı incelemeye alan Adalet Müfettişi'nin telkini üzerine dosyayı Erzurum Başsavcılığı'na gönderdi.


Bu aşamadan sonra tutuklu sanıklar serbest bırakılırken Adalet Bakanlığı, hakkında dava açtığı Cihaner hakkında 26 yıla kadar hapis cezası talep etti. Cihaner hakkındaki suçlamaların “adliye lojmanlarına kameriye yaptırarak imar kirliliğine neden olma”ya kadar uzanması dikkat çekti.


Fethullah Gülen, Süleymancılar ve Menzil grubuyla da ilgili olarak takibe geçen Cihaner, Adalet Bakanlığı'nca suçlanmasının ardından gelişen süreçte tehditler aldığını, hayatının tehlikede olduğunu açıkladı.


Gelinen noktada, Cihaner'in odağında yer aldığı iki soruşturma karşısında bulunuyoruz. Bir yanda “bir ihbardan hareketle” Cihaner'i hedef alan “Ergenekon terör örgütü üyeliği” soruşturması; diğer yanda ise Cihaner'in başlattığı ancak Erzurum Başsavcılığı'nın devraldığı cemaat soruşturması var.



Cihaner'in cemaat iddianamesinde neler var?



Erzincan Başsavcısı Cihaner'e Ergenekon'la ilgili olarak yöneltilen suçlamaların ayrıntı ve dayanaklarını henüz başlayan soruşturmanın bugünden sonraki aşamalarında öğrenebileceğiz.


Ancak Cihaner'in yaklaşık iki yıl yürüttüğü cemaat soruşturması sürecinde hazırladığını tahmin ettiğimiz iddianame ve / veya dosyaların içeriği konusunda hemen hemen hiçbir bilgiye sahip değiliz.


Soruşturmayı “silahlı örgüt” olduğu iddiasıyla devralan Erzurum Başsavcılığı cemaat dosyasında bugüne kadar ne yaptı? “Silahlı örgüt”ten tutuklanan kimse var mı? Ve en önemli soru; Cihaner'in cemaat iddianamesi için hazırladığı dosyaların içinde neler var?


Erzincan'da neler olduğu konusunda kamuoyunu tatmin edecek açıklamaların, bu soruların yanıtlarını da kapsaması gerekiyor.


Cemaat soruşturmasında dinlenen telefonları açıklıyoruz


T24, jandarmanın da istihbaratıyla oluşturulan Erzincan Başsavcılığı dosyasında, söz konusu soruların bazılarına yanıt niteliği taşıyan önemli belgelere ulaştı. Cemaat soruşturması kapsamında yaklaşık iki yıldır “mahkeme kararıyla” dinlenen telefon konuşmalarının dökümlerini 17 Şubat 2010'dan yayımlamaya başlıyoruz. Ancak hafta boyunca sürecek yayınımızda “çocuk istismarı”na girmeyen “özel hayat” bölümlerinin konu edilmeyeceğinin altını özenle çiziyoruz.


Yayımladığımız dosyalarda, İsmailağa cemaatine ilişkin soruşturmayla ilgilenenlerin milletvekillerinden bürokratlara, medya patronlarından bakanlara ve cemaate yakın askerlere kadar uzanan zengin bir liste oluşturduğunu göreceksiniz.


Medine Vakfı'nın faaliyetlerinde kilit konumda bulunan Vuslat-Der Başkanı Şevket Gökşan, “Bizim elimizde kalemden başka bir şey bulamazlar. Elimizde Kaleş yok kalem var” sözleriyle, “silahlı örgüt” iddiasına dayanarak soruşturmayı Erzincan'dan alan Erzurum Başsavcılığı'nın tezine cemaat kanadından ilk yanıtı vermiş oluyor.



Baskınlar 'Badanacılar gelecek' şifresiyle haber verildi


Telefon dökümlerinde, cemaat kuruluşlarına düzenlenecek baskınların “Badanacılar gelecek” şifresiyle nasıl önceden haber verildiğini, cemaatin çocuklara dini eğitim için nasıl faaliyet gösterdiğini, nasıl örgütlendiğini ve nasıl yardım topladığını göreceksiniz.



“Askeriyeden dostumuz İsmailağa cemaatinin önde gelen hocaefendilerinin telefonlarını ve kendilerini takibe almışlar” diyen cemaat mensuplarının “Emniyet yapsa kolay, emniyete girip çıkarız, jandarmaya giremiyoruz” sözleriyle paylaştıkları gözlemlerini okuyacaksınız.


Milli Eğitim Bakanlığı ile çocuklardan sorumlu Devlet Bakanlığı'nın denetim farkının cemaatin örgütlenmedeki tercihini nasıl şekillendirdiğini de içeren telefon konuşmaları, bazı cemaat üyelerini gözaltına aldıran Erzincan Başsavcısı Cihaner'e yönelik “Ne bulmuş ki şerefsiz çocuğu” gibi ağır hakaret ifadeleri de içeriyor.



'Dinimle oynayanın canıyla oynarım'



Konuşma kayıtlarında Medine Vakfı faaliyetlerinde en öne çıkan isim olan Şevket Gökşan'ın “Benim dinimle oynayanın canıyla oynarım. Soyuyla, sopuyla ateşe veririm” sözleri de dikkat çekiyor.


“Baba beni okuldan al” sözleriyle adlandırılan kampanyaya yapılan çağrıyı da içeren, genel müdürlerden müsteşarlara ve daire başkanlarına uzanan ihale görüşmelerine de sahne olan telefon dinlemelerinin suç unsuru içerip içermediğine elbette yargı karar verecek. Bu vesileyle konuşmaların dökümünü içeren “iletişim tespit tutanakları”nın tamamının başında “Erzincan Sulh Ceza Mahkemesi'nin (…) sayılı iletişimin tespiti, dinlenmesi sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi ve kayda alınması kararının uygulanması sonucunda, yapılan dinleme esnasında aşağıdaki suç unsuru taşıyan konuşma / konuşmalar tespit edilmiştir” ifadesinin bulunduğunu belirtelim.


Türkiye'nin AKP iktidarı sonrasında da büyük bir hesaplaşmaya tanık olacağının kuvvetli işaretlerini taşıyan ve bazı kısımları Aydınlık dergisinde yayımlanan telefon dökümlerini dikkatle gözden geçirdikten sonra kamuoyuyla paylaşıyoruz. Gazeteciler için hiçbir inanç ve siyasi görüşün gazetecilikten değerli olamayacağına... Haberciliğin bağımsızlıktan daha büyük bir güçle yapılamayacağına inanarak...

Yazarın Diğer Yazıları

Tolga’yla birlikte bütün hayal kırıklıklarının en güzelini yaşıyoruz!

Çalışmalarıyla mesleğini onurlandıran bir gazeteci, hâkimin büyük bir maddi hatayı da tutanağa geçirdiği bir kararla tutuklandı. Tutuklama talep edenler ve tutuklama kararı verenlere göre, Tolga Şardan “istihbarat örgütünün Cumhurbaşkanlığı’nın talimatıyla yargıdaki yolsuzluk iddialarını araştırdığını yazarak” halkı korku ve paniğe sevk etti!

T24 14 yaşında; nasıl da yılları buldu bir mısra boyu macera…

Bağımsız, sorumlu, güvenilir, yüksek profesyonel ve etik standartlarda gazetecilik, sadece gazetecilerin değil toplumun bütün katmanlarının meselesi haline gelmedikçe, sesimizi kısanlar sadece başkaları olmaz!

Schengen vizesi eziyeti için gazetecilere çağrı, AB başkentlerine mektup

Sığınmacı sorunuyla, üstelik milyonlarca insan eşliğinde Türkiye de muhatap. Ancak bu durumun, örneğin Federal Almanya’nın Volkan Konak, Deniz Türkali gibi sanatçıların da vize başvurularını reddetmesiyle nasıl bir ilgisi olabilir? AB ülkeleri diplomatlarının, sürekli mesai yaptıkları gazetecilere, vize talebi söz konusu olduğunda, “Bizim için Edirne sınırına kadar gazetecisiniz” anlamına gelen tavrı vize rejiminin amaçlarına uygun mu? Peki gazeteciler ve meslek örgütleri, yıllardır süren bu kötü muameleye karşı neden sessiz, neden bu eşitsiz ilişkiyi reddetmiyorlar?