06 Ocak 2012

Hürriyet, Türk Tabipleri Birliği ve Osman Müftüoğlu

Şirketlerin internet sitelerindeki “çevre” taahhütleri giderek artıyor...


Şirketlerin internet sitelerindeki “çevre” taahhütleri giderek artıyor. Kamuoyu duyarlılığı arttıkça şirketler de doğal çevreye duyarlı olduklarını iddia etmeyi yararlı görüyor.
Ama arka planda işler öyle yürümeyebiliyor.  Misal, açın Sinopluların direnişine rağmen Gerze'ye termik santral yapmaya çalışan Anadolu Grubu'nun internet sitesini, gayet iddialı “çevre” taahhütleri göreceksiniz! “Çevre”ye değil, “çevreye duyarlı tüketiciye duyarlılık” karşısındayız.
“Etik ilke” ilanları da, çevre taahhütleri gibi, yırtık bir PR şemsiyesi gibi kullanılıyor bu ülkede. Meslek örgütleri, şirketler, birlikler, gazeteler, dernekler “işe yarar bir şey” olarak etik ilke ilanları yapıyor, ancak bir daha dönüp o ilkelerin yüzüne bakmıyorlar.
Bir süredir, Prof. Osman Müftüoğlu'nun okurlarına açıklamadığı profesyonel ilişkilerinin Hürriyet'te kendisine ayrılan sayfadaki sonuçları üzerinde duruyorum. Müftüoğlu'nun danışmanlığını üstlendiği, lansmanında görev aldığı, reklamında oynadığı çok sayıda ürünü Hürriyet'teki yazılarında özel parantezler açarak tavsiye ettiğini örnekleriyle anlattık. 
Müftüoğlu'nun adıyla tüketicilerin yanıltıldığına ilişkin iki Reklam Kurulu kararını da T24'te aynen aktardık. Reklam Kurulu, “Saka suları” ile “Deren çayları” üzerine yazılan “Prof. Dr. Osman Müftüoğlu Klinikleri tavsiye eder” yazılarını durdurmuş, böyle bir kuruluş olmadığını, tüketicinin yanıltıldığını, hekimlerin reklamlarda ürün tavsiye edemeyeceğini belirterek şirkete yaptırım uygulamıştı. 
Gazete sayfalarındaki doktor tezgâhında pazarlanan tavsiyelere ilişkin dosya Umur Talu'nun Habertürk'teki yazıları ve konuyu iki yıl önce gündeme getiren Mehveş Evin'in Milliyet'teki desteğiyle sosyal medyada yayıldı ve geniş kitlelere ulaştı.
Ancak Müftüoğlu dosyası, konuyla doğrudan ilgili iki adrese henüz ulaşmamış görünüyor. Adreslerden birisi Müftüoğlu'nun yazılarını “Türkiye'nin en çok okunan sağlık sayfası” anonsuyla yayımlayan Hürriyet, diğeri Türk Tabipleri Birliği.
Müftüoğlu hakkındaki ilk yazıyı, Doğan Medya Grubu Meslek İlkeleri'ni hatırlatarak noktalamıştım. Doğan Grubu'nun etik taahhütlerini içeren bu ilkelerin 4. maddesinde “yayına konu edilen kişi ve kurumlardan (…) hiçbir hediye ve ayrıcalık kabul edilemeyeceği”; 18. maddesinde de “ilan ve reklam niteliğindeki yayınların bu niteliklerinin tereddüde yer bırakmayacak şekilde belirtileceği” vurgulanıyordu.

Müftüoğlu'nu seyrederek hesap soramazsın

Okur Temsilcisi Faruk Bildirici Osman Müftüoğlu'ndan açıklama istedi, ancak Hürriyet bugüne kadar tek satırlık bir açıklama yapmadı. Müftüoğlu'nun da, sadece ilk yazı üzerine yaptığı ilk ve tek açıklamada, ortaya çıkan profesyonel ilişkileri ne karşılığında kurduğunu açıklamadığının altını çizelim.
Kamuoyuna karşı taahhüt edilen o etik ilkeler, böyle bir rezalet için bile bir hüküm ifade etmiyorsa, hiç olmazsa bir açıklama lüzumu doğurmuyorsa ne işe yarıyor? PR şemsiyesi yaratmak dışında  “etik” meselesi olmayan bir medya itibar kazanabilir mi? 
İlaç devlerinin de aralarında bulunduğu şirketlerin gezilerine bedava ağırlanmak üzere durmaksızın ikram edilen her gazeteciyle zaten yerle bir edilen o etik taahhütler ne yazık ki kamuoyu önünde  atılan bir yalandan öteye gidemiyor.
Profesyonel ilişki kurduğu şirketlerin ürününü köşesinde pazarladığı ortaya çıkan birini seyretmekle yetinen bir gazete; muhabirleri, yazarları ve yöneticilerini etik ölçülerle sınırlayabilir mi? Yayınlarında, kamuoyu adına etik denetim iddiası öne sürebilir mi?
Hürriyet; Müftüoğlu dosyasındaki sessizliğiyle yolsuzluğa, yalana, ahlaksızlığa, sorumsuzluğa karşı yayınlarının menziline bir engel de kendisi dikiyor!

TTB: Hekim, medyadaki varlığını reklam aracı olarak kullanamaz

Türk Tabipleri Birliği'ne (TTB) gelince...
Müftüoğlu, piyasada çalışabilmek için birliğe üye olmak zorunda. 
Üyeleri arasında Müftüoğlu'nun da bulunduğu TTB'nin “Hekim – Endüstri İlişkisi”, “Medya ve Sağlık” başlıklarını taşıyan Etik Kurulu bildirgeleri var. İşte, TTB'nin internet sitesinden ulaşabileceğiniz o bildirgelerden birkaç satır:
- Hekim ile endüstri temsilcisi arasında “karşılık verme duygusu" içeren bir davranış ve yükümlülüğün doğmasından kesinlikle kaçınmak gerekir. Hekim-endüstri ilişkisinde şeffaflık ve çıkar çatışması olmaması ve olmadığının beyanı temeldir.
- Hekimleri hastalarında belli bir ilacın kullanmaları konusunda yönlendirmek (...)
bilimsel amaca hizmet etmeyen, salt ticari amaçlı çalışmalar - tez çalışmaları da dahil- yapılmamalıdır. 
- Hekimler, endüstriden danışman, eğitmen, konuşmacı, hisse sahibi olarak aldıkları gelirleri (...) açıklamalıdır.
- Hekim medyada yer alışını, herhangi bir biçimde reklam aracı olarak kullanmamaya özen göstermelidir.

'Bilgilendirmenin amacı maddi olamaz'

Türk Tabipleri Birliği'nin “Hekimlik Uygulamalarında Tanıtım” belgesinde de önemli kayıtlar bulunuyor. TTB Etik Kurulu'nun hazırladığı bu dokümanda, Müftüoğlu'nun hem örtülü, hem de açık yaptığı reklam uygulamaları, “insan sağlığı maddi kâr elde edilecek bir alan değildir” denilerek külliyen reddediliyor. Belgede “reklamın hastayla hekim arasındaki güven ilişkisini zedeleyeceği”, “yönlendirmenin hasta özerkliğine aykırı olduğu”, “bir tüketim nesnesi olmayan sağlıkta bir ürüne talep yaratılmaya çalışılamayacağı” anlatılıyor.
Aynı belgede, “bilgilendirme” alanı da etik olarak irdeleniyor ve “bilgilendirmenin amacının talep yaratmak olamayacağı, bilgi kaynağının maddi çıkar güdemeyeceği” vurgulanıyor. Etik Kurulu belgesinde ayrıca, “Tıbbi tedaviyle doğrudan ilgisi bulunmayan, ancak insanlarca değerli kabul edilen ya da korku yaratan temalar ön plana çıkarılarak ürün pazarlanmamalı” ifadesi kullanılıyor.
Peki bu ilkeleri ortaya koyan TTB ne yapıyor? Hekimlerin örgütü de, piyasa kurumları gibi etik ilkeler ilan edip, sonra bunları rafa mı kaldırıyor? Prof. Osman Müftüoğlu hakkında yıllardır neden bir girişimde bulunulmuyor?
Türk Tabipleri Birliği, bütün meslekler kirlenirken birinciliğin kime verileceğini unutmasın!.. 



Umur Talu'nun1. yazısı: Hürriyet'in spa doktoru
Umur Talu'nun 2. yazısı: Köşeler babanızın malı mı?
Doğan Akın'ın 1. yazısı: Müftüoğlu'nun Hürriyet'teki etik ihlali!
Doğan Akın'ın 2. yazısı: Müftüoğlu neden 'Sustenex alın' diyor?
Doğan Akın'ın 3. yazısı: Prof. Müftüoğlu Hürriyet'te dükkân açmış!
Mehveş Evin: Prof. Osman Müftüoğlu işleri ilerletmiş!


Yazarın Diğer Yazıları

Tolga’yla birlikte bütün hayal kırıklıklarının en güzelini yaşıyoruz!

Çalışmalarıyla mesleğini onurlandıran bir gazeteci, hâkimin büyük bir maddi hatayı da tutanağa geçirdiği bir kararla tutuklandı. Tutuklama talep edenler ve tutuklama kararı verenlere göre, Tolga Şardan “istihbarat örgütünün Cumhurbaşkanlığı’nın talimatıyla yargıdaki yolsuzluk iddialarını araştırdığını yazarak” halkı korku ve paniğe sevk etti!

T24 14 yaşında; nasıl da yılları buldu bir mısra boyu macera…

Bağımsız, sorumlu, güvenilir, yüksek profesyonel ve etik standartlarda gazetecilik, sadece gazetecilerin değil toplumun bütün katmanlarının meselesi haline gelmedikçe, sesimizi kısanlar sadece başkaları olmaz!

Schengen vizesi eziyeti için gazetecilere çağrı, AB başkentlerine mektup

Sığınmacı sorunuyla, üstelik milyonlarca insan eşliğinde Türkiye de muhatap. Ancak bu durumun, örneğin Federal Almanya’nın Volkan Konak, Deniz Türkali gibi sanatçıların da vize başvurularını reddetmesiyle nasıl bir ilgisi olabilir? AB ülkeleri diplomatlarının, sürekli mesai yaptıkları gazetecilere, vize talebi söz konusu olduğunda, “Bizim için Edirne sınırına kadar gazetecisiniz” anlamına gelen tavrı vize rejiminin amaçlarına uygun mu? Peki gazeteciler ve meslek örgütleri, yıllardır süren bu kötü muameleye karşı neden sessiz, neden bu eşitsiz ilişkiyi reddetmiyorlar?