13 Eylül 2012

ATV-Sabah grubu, 28 Şubat rekorunu koruyor

“28 Şubat medyasına manşet kredisi...” Başlık, Star gazetesinin salı günkü birinci sayfasından...

 

“28 Şubat medyasına manşet kredisi...”

Başlık, Star gazetesinin salı günkü  birinci sayfasından.

Hüseyin Özbay'ın haberi, TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu'nun 28 Şubat sürecini de kapsayan dönemde kamu bankalarından hangi şirketlere kredi kullandırıldığı araştırmasının bazı sonuçlarını içeriyor.

Haberin birinci sayfadaki spotlarında, Ziraat, Halk ve Vakıflar bankalarından 1991-2002 yılları arasında kamu bankalarından kullandırılan yaklaşık 3 milyar liralık (eski hesapla 3 katrilyon lira) kredinin yüzde 90'ının 20 holdinge paylaştırıldığı, bunların çoğunun da medya grupları olduğu anlatılıyor.

\

Haberin “Medya patronlarına post modern kredi” başlığı verilen iç sayfadaki detayında, 28 Şubat dönemi kastedilerek “darbe sürecinde kullandırılan yaklaşık 3 milyar liralık kredinin 2,7 milyar lirasının 20 firmaya gittiğine,  bu rakamın büyük kısmının medya grupları ile batık bankalara verildiğine” işaret ediliyor.

Haber, söz konusu edilen dönemde kamu bankalarından büyük kaynak sağlayan 20 firmanın bazılarının isimlerini de içeriyor. Listede, o sırada ATV-Sabah grubunun sahibi olan Medya Holding, Halk ve Emlak bankalarından sağladığı paralarla başı çekiyor. Aynı listede, hemen hepsi  bir medya sahibi veya ortağı olan (Erol) Aksoy, (Cavit) Çağlar, Ceylan ve Bayındır gruplarının isimleri de sayılıyor.

Evet, başta Halkbank olmak üzere, kamu bankalarından 1990'larda sağlanan tartışmalı krediler, vaktiyle, o dönemin iktidarlarından bağımsız olabilen yayınlarda söz konusu edilmişti.  Benim de o yıllardaki dosya çalışmalarımın önemli bir bölümünü, kamu bankalarından medya grupları ve diğer büyük girişimlere sağlanan kaynaklar oluşturuyor.

 

Kamu bankalarından sorumlu ve onlara borçlu Devlet Bakanı!

 

20 Ekim 1991 seçimlerinden sonra, Süleyman Demirel liderliğindeki Doğru Yol Partisi ile Erdal İnönü liderliğindeki Sosyal Demokrat Halkçı Parti'nin ortaklığıyla kurulan koalisyon hükümetinin kamu bankalarından sorumlu Devlet Bakanı kimdi, hatırlıyor musunuz? Star gazetesinin haberindeki borçlular arasında geçen Cavit Çağlar!

Çağlar, ilgili Devlet Bakanı olarak kamu bankalarının alacaklarını borçlu gruplardan tahsil etme işinin de sorumlusuydu. Ve görüntü şuydu: Cavit Çağlar kamu bankalarından sorumlu Devlet Bakanı olarak masanın başına geçiyor, kamu bankalarına borcunu ödeyemeyen kendi holdinginin temsilcilcileri de karşısında oturuyordu!

Oldu olacak, dönemin ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı'nı da hatırlatalım; Tansu Çiller.  İstanbul Bankası eşi Özer Uçuran Çiller'in genel müdürlüğünden sonra batmış, sahip olduğu holdingin yıllarca vergiden kaçtığı kanıtlanmış, bilinen tek ciddi bilimsel çalışmasına rastlanamamış ekonomi profesörü Tansu Çiller Türkiye'nin ekonomisini yönetiyordu! Malum, Çiller, “Elimizde PKK'yı destekleyen işadamlarının listesi var” dedikten sonra seri cinayetlerin işlendiği yıllarda Başbakanlık ve Başbakan Yardımcılığı koltuklarında Türkiye'yi de yönetecek, “Devlet için kurşun atan da, yiyen de bizim için şereflidir” diyerek çete savunmasının veciz sözlerinden biriyle de tarihe geçecekti.

 

Kredi karşılığı satılan manşetler

 

1990'lı yıllar düzenine ilişkin hatırlatmadan sonra Star'ın haberine dönebiliriz. Star gazetesindeki haber hem birinci sayfadaki “28 Şubat medyasına manşet kredisi”, hem de içerdeki “Medya patronlarına post modern kredi” başlığıyla, 28 Şubat sürecini de kapsayan dönemde yapılan yayınların kamu bankalarından alınan kredilerle yönlendirildiği mesajını veriyor. Bir tür “parayı veren düdüğü çalar” hikâyesi olarak okuyabilirsiniz.

Kamu bankaları üzerindeki siyasi etkiler, bu bankalardan medyayı da kapsayan büyük gruplara sağlanan krediler her dönemde tartışma konusu oldu. Misal 1990'larda, kuruluş  amacını “esnafı desteklemeye” dayandıran Halk Bankası'nın neden ATV-Sabah başta olmak üzere büyük gruplara ciddi miktarlarda para aktardığı sorgulandı.

Kamu bankalarından büyük gruplara sağlanan kredilerde sorgulanan ikinci mesele şuydu: Özel sektörün büyük grupları, neden özel sektör bankalarından değil de, kamu bankalarından kredi kullanıyorlardı?

Cevabı basit bir soruydu bu. Zira ya özel bankalardan kredi alabilecek düzeyde sağlam bir mali bünyeleri yoktu ya da kamu bankalarından çok daha iyi koşullarda kaynak sağlıyorlardı.

1990'lı yıllardaki rezaletin bugün de sürdüğüne ilişkin olarak ciddi bir bilgi ve belgeye sahip değiliz. Kamu bankalarının, 1990'lı yıllardan daha iyi yönetildiğinin önemli bir göstergesi olarak sayabilirsiniz bunu.

Ancak bu durum, kamu bankalarının medyayla ilişkilerinin hâlâ tartışmalı olduğu gerçeğini görmemizi engellemiyor. 1990'lı yılların en büyük kamu bankası borçlularından olan ATV-Sabah grubu, sahibi değişse de, aynı konumunu bugün de sürdürüyor. Çalık Holding'in, ATV-Sabah grubunu, 375 milyon dolarını Vakıfbank'tan, 375 milyon dolarını da Halkbank'tan olmak üzere kamu bankalarından sağladığı toplam 750 milyon dolarlık kredi ile satın aldığını biliyoruz.

750 milyon dolar, bugün yaklaşık 1 milyar 350 milyon lira (eski hesapla 1 katrilyon 350 trilyon) yapıyor. Bir başka ifadeyle, Star'ın haberine göre 1991-2002 yılları arasında “dağıtılan” en büyük 100 kredinin yarısının toplamı tek başına Çalık grubuna verilmiş  bulunuyor.

Çalık Holding'in Genel Müdürü'nün Başbakan Tayyip Erdoğan'ın damadı Berat Albayrak, holdingin medya grubu başkanının da kardeşi Serhat Albayrak olduğunu hatırlatalım.

\

Eski AKP milletvekili Tevhit Karakaya'ya ait olan Star gazetesi, 28 Şubat gazeteciliğinin ve bugün aksi istikamette yeni uygulamalarına tanık olduğumuz andıç tetikçiliğinin kamu bankaları kredileriyle “satın alınan” bir boyutu da olduğu mesajını veriyor. Haksız sayılmaz.

Sahi, Star'ın “28 Şubat medyasına manşet kredisi” haberini verdiği salı günü Sabah'ın manşetinde ne vardı, biliyor musunuz? Sabah, hemen her ailenin meselesi haline gelmiş  yeni eğitim sistemini, daha okulların açıldığı ilk günden tatlıya  bağlamıştı:

“66 aylıklar çabuk ısındı!”

Evet, Star haklı. Parayı veren düdüğü çalıyor.

Bu 28 Şubat sürecinde ve öncesinde de böyleydi, bugün de böyle! İktidarlar, medya sahipleri, medya memurları değişiyor, ama bu gerçek değişmiyor.

Peki sonuç?

“Ya yeni bir yol bulacağız, ya yeni bir yol yapacağız.”

Gazeteci milletinin başka çaresi yok...

 

Yazarın Diğer Yazıları

Tolga’yla birlikte bütün hayal kırıklıklarının en güzelini yaşıyoruz!

Çalışmalarıyla mesleğini onurlandıran bir gazeteci, hâkimin büyük bir maddi hatayı da tutanağa geçirdiği bir kararla tutuklandı. Tutuklama talep edenler ve tutuklama kararı verenlere göre, Tolga Şardan “istihbarat örgütünün Cumhurbaşkanlığı’nın talimatıyla yargıdaki yolsuzluk iddialarını araştırdığını yazarak” halkı korku ve paniğe sevk etti!

T24 14 yaşında; nasıl da yılları buldu bir mısra boyu macera…

Bağımsız, sorumlu, güvenilir, yüksek profesyonel ve etik standartlarda gazetecilik, sadece gazetecilerin değil toplumun bütün katmanlarının meselesi haline gelmedikçe, sesimizi kısanlar sadece başkaları olmaz!

Schengen vizesi eziyeti için gazetecilere çağrı, AB başkentlerine mektup

Sığınmacı sorunuyla, üstelik milyonlarca insan eşliğinde Türkiye de muhatap. Ancak bu durumun, örneğin Federal Almanya’nın Volkan Konak, Deniz Türkali gibi sanatçıların da vize başvurularını reddetmesiyle nasıl bir ilgisi olabilir? AB ülkeleri diplomatlarının, sürekli mesai yaptıkları gazetecilere, vize talebi söz konusu olduğunda, “Bizim için Edirne sınırına kadar gazetecisiniz” anlamına gelen tavrı vize rejiminin amaçlarına uygun mu? Peki gazeteciler ve meslek örgütleri, yıllardır süren bu kötü muameleye karşı neden sessiz, neden bu eşitsiz ilişkiyi reddetmiyorlar?