16 Ağustos 2017

Merkür’den Simurg’a

Yoksa, neredeyse tüm dinlerde, inanışlarda bulunan yeniden doğum olayı mıdır gerçekten ölüp dirilmek?

Popüler kültürün popüler spiritüalistleri çok seviyor bu gezegen olaylarından çılgın durumlar ve yorumlar yaratmayı. 

Son yılların en ünlü astroloji olayını duymayan kalmadı herhalde:

Merkür retro yapıyor! 

Es kaza, duymadıysanız efenim, şöyle izah etmeye çalışayım:

Şimdi astrolojik olarak gezegenlerin belirli konumları ve hareketleri oluyor, biliyorsunuz. Bu gezegenlerden biri de Merkür, belli zamanlarda geri gidiyor, duruyor, ilerliyor filan. Kısaca kendine özgü bir varoluşu var. 

Bazı astrologlar, ne yazık ki, bu olaydan yapılacak yapılmayacak listesi çıkarıyor. Herkesin dilinde “Merkür geri giderken elektronik alet alınmaz.”

Bunu bize kim söyledi? 

Merkür mü? 

Merkür’ün varoluşundan beri elektronik aletler mi vardı ki, bu bilgiyi edindik? Gerçekten bazen anlamak güç oluyor. 

Gezegen hareketleri bizleri etkileyebiliyor, kabul ediyorum ama böyle değil. 

Her gezegenin belli bir etki alanı olduğuna göre, dünyaya yakınlaşması da uzaklaşması da, dünyamızı, dolaylı olarak da bizlerin halet-i ruhiyesini etkiliyor.

Bilinç ve algımızın değişimini tetikleyen bazı gezegen hareketlerinden birisi Merkür retrosu. Hani şu içe bakma zamanları yani…

Merkür Retrosunda kendinizi aşağıdaki ruh halinde bulabilirsiniz:

Bir zaman geliyor, her şey birbirine karışıyor. Sen kimsin, nasıl düşünürdün, ne isterdin, neden keyif alırdın, hiç birinin cevabını bulamıyorsun. 

Yokluk ile varlık arasına sıkışmışsın, araf desen, orada da değilsin. 

Bir dalganın alabora etmesi gibi, yapılacak tek şey kendini dalgaya bırakmak oluyor. İlla ki, bir kara parçasına ulaşacağız. Ya denizin dibindeki kuma değeceğiz, ya kıyıdaki kuma. Yok ki, başka yolu. Mühim olan tek şey, o dalganın bizi kuma taşıyacağına güvenmek. 

Ah, bunları yazınca, hep mi ölüm gelir akıllara? Oysa en zor ölüm nefes alıp verirken ölüp dirilmek. 

Hani şu reankarnasyon, diriliş, öte dünya inancı mıdır? 

Yoksa, neredeyse tüm dinlerde, inanışlarda bulunan yeniden doğum olayı mıdır gerçekten ölüp dirilmek? 

Bence mutlak ölüm ve doğum bilincin dönüşümündedir. Düşünce sistematiğimizi dönüştürdükçe, algımızı ve kabulümüzü genişlettikçe, bizi yola çıkaran bilinç halimizin mutlak suretle ölmesine izin vermemiz gerekiyor. Yoksa araf, yoksa varlık ile yokluk arasında sıkışmışlık doğuyor. 

Masallarla, efsanelerle öğrenmeyi çok seviyoruz. Mevlevi felsefesinde bu konu derinliğine işleniyor, bunun dışında en güzellerinden birisi Simurg efsanesi. 

Bir çok kültürde yer alan Simurg bize ne anlatmak istiyor acaba? 

Efsane Nasıldı?

Bir kuş varmış, adı Simurg. Bilgi ağacının dallarında yaşayan bilge bir kuşmuş. Simurg ölüm vakti geldiğinde kuru dallardan kendine bir yuva yapar, içine girer oturur, güneşin o dalları tutuşturmasını bekler, tutuşunca yanarak ölür ve küllerinin arasında bir yumurta olurmuş, o yumurtadan yeniden doğarmış Simurg.

Tüm kuşların akıl danıştığı Simurg, bir gün ortadan kaybolmuş. Diğer kuşlar Simurg’un Kaf Dağının tepesinde olabileceğine inanmışlar ve onu aramak için yola çıkmışlar. 

Kaf Dağı’na gidene kadar geçilmesi gereken yedi vadi varmış. Yedi vadi sırayla; istek, aşk, marifet, hayret, istiğna tevhid, yokluk.

Hep birlikte yola çıkan kuşlar, her bir vadide fire vermeye başlamış. İstek vadisinden geçtikten sonra aşk vadisinden geçerken bülbül geri dönmüş, güle aşkını hatırlayıp. 

Marifet vadisinde papağan dönmüş yoldan, tüylerinin güzelliğini söyleyerek. Oysa tüyleri yüzünden kafeslere kapatılırmış. 

Kartal krallığını bırakamayacağını söyleyerek geri dönmüş, baykuş yıkıntılarını, balıkçıl kuşu bataklığını özlemiş geri dönmüş. 

Yedinci vadi yokluktan geçerken çoğu kuş umudunu yitirmiş, Kaf Dağı’na vardıklarında otuz kuş kalmış geriye. 

Simurg’un anlamı orada ortalığa dökülmüş. Farsça, Si otuz, Murg ise kuş demekmiş. Otuzkuş, her biri Simurg imiş. 

Bilgelik ağacının dallarında yaşayan bilge kuşlarmış onlar, kuru dallardan yuva yapıp, yanıp kül olup kendi yumurtasından kendini doğuran. Tüm yaşama yön veren, akıl danışılan, fikirleri ile hayatını inşa eden. 

Hangi vadinizin, hangi çeldiricisine takılıyorsunuz? 

Bu tür sorgulamaları yapmak için illa ki bir önder, bir yol gösterici arıyorsanız, Merkür ancak ve ancak sizi bunu görmeye, incelemeye davet eder. 

Çünkü biz insanların yarattığı savaşlardan, düşmanlıklardan geriye kalan tüm varoluş dosttur. Doğa bize dosttur, evrendeki hiç bir şey bize zarar vermek için gerçekleşmez, sadece olması gerektiği için oluyordur, kendi doğasına uygun. 

www.canhayatakademisi.com

 

Yazarın Diğer Yazıları

Yetişkinlikte mutlu ve özgür olmanın yolu nedir?

Yolunda gitmeyen durumlara neden olan yaklaşımları bulup onları daha anlamlı, daha yaşanabilir biçimde yaşamımıza yerleştirdiğimizde var olana katkı sunmuş, üretken bir kimliğin içine girmiş oluyoruz. Buna ise yetişkinlik deniyor

En az üç çocuk ve ekonomik kriz

İktidara duyulan güven ve onun teşvikleri ile üç ve daha fazla çocuk doğurmuş aileler için krizin boyutları çok daha ağır hissediliyor

Düş görenleri uyandırma zamanı geldiyse açılsın perde

Belki de olması gereken bir hikâyenin parçalarını tamamlıyoruz hep beraber, bir şey ya da biri eksik kalsa bozulacak hikâye