03 Ocak 2017

Korkuyor musunuz?

Şimdi kalkın ve kendiniz için güzel bir şey yapın... İçiniz rahat etmiyorsa, gidin başka birine bir iyilik yapın...

Bir gün bir yerde bomba yüzünden ya da bir silahtan çıkan mermilerden dolayı öleceğiniz hakkında endişeleriniz mi var? Sizin dışınızda sevdiklerinizi bu nedenle kaybedebileceğinizden mi korkuyorsunuz?

"Korku" isimli bu tanıdık duygu bizim hayatta kalmamızı sağlıyor. Sadece bizim değil hayvanların da, hayatta kalmasını sağlayan temel duygulardan biri “korku.”

Bu yüzden “korkusuz” olma hali çok da yaşamla ilgili değildir.  

Korku bize nasıl hizmet ediyor?

Temelde yüksekten korkuyorsanız, uçurumun kenarında ya da yirminci katın balkonunda dikkatli olursunuz. Aldatılmaktan, kandırılmaktan korkuyorsanız, ilişkilerinizde titiz davranırsınız.

Trafik kazasında bir yakınınızı kaybetmişseniz trafikte dikkatli olursunuz ve trafik kazası geçirme ihtimaliniz azalır. Genetik olarak kodlanmış korkularımız vardır, yılanı görünce kaçmak genetik korku kodlarından. Yılandan kaçmak hayatınızı kurtarabilir.

Bunlar düz mantık ve temel bilgiyle elde edilen sonuçlar, doğrular. 

Korku bu kadar temel bir duygu iken, yakından bakınca olaylar ve sonuçları karmaşıklaşıyor, çarpıklaşıyor. Şimdilik cebimize korkunun bizi hayatta tuttuğunu ve kendimize güvenli alanlar oluşturduğunu koyalım, diğer örüntülere çok dağılmayalım. 

Peki, korku sürekli devam eder, dozu hayatınızı etkisi altına alacak kadar yaygın olursa ne olur? Şok şeklinde bir anda ortaya çıkarsa ne olur? Sistematik bir korkudan bahsediyorum.  Zarar görme korkusu ile sürekli yaşanırsa ne olur? 

En uç noktada TSSB yani Travma Sonrası Stres Bozukluğu ortaya çıkıyor. Bu travma anını sürekli yaşamaya ve bunu çağrıştıracak her şeyden kaçmaya neden oluyor.

Tsunamiden sonra hayatta kalmayı başarmış olan bireylerin bazılarında elleri yıkayamama ve su içememe davranışları ortaya çıkıyor. Bu Travma Sonrası Stres Bozukluğu’na örnek. 

Almanlar travma çalışmalarında oldukça uzmanlar. Malum Nazi döneminde yaşanan işkencelerden sonraki travmaların tedavisi onların bu konuda oldukça ilerlemelerini sağlamış.

Konstanz Üniversitesi Klinik Psikoloji ve Davranış Nöroloji Bölümü profesörü Thomas Elbertz savaş, tecavüz ve terör kurbanlarına yardımcı olmak adına tedavilerde bulunuyor.

Korkmayı öğrenmek

Elbertz, travma yaratan durum ve olaylardan sonra en etkilisinin beynin korkmayı öğrenmesi olduğunu söylüyor. Beyin bir kere öğrendi mi, aynı şeyi defalarca yaratabiliyor, defalarca aynı korkuya maruz kalabiliyorsunuz, defalarca yeni korkulu anlar ortaya çıkabiliyor. 

Korkmayı ilk olarak çocukluğumuzda öğreniyoruz; cezalandırılmalar, yasaklar, tehditler, negatif disiplin yöntemleri bizleri geri çekilmeye itiyor. Merak duygumuzu bastırmamızı, yokmuş gibi davranmamızı sağlıyor. Merak duygusu azalınca ya da yok olunca, öğrenme de ortadan kalkıyor. 

Yetişkinliğe doğru aç kalma, işsiz kalma, saldırıya uğrama, taciz edilme gibi korkularınız artıyorsa, bu da sizlere gelecek kaygısı ve korkusu veriyor. Korku yayılmaya başladığında can güvenliğinden endişe etmeye başlıyorsunuz. Geleceğinizden endişe duymaya başladığınızda ise, yaratıcılık ve verimlilik baskılanmış oluyor. Böylece ilerleme kaydedilemiyor. 

Korkmasaydınız hayatınız nasıl olurdu?

Endişe ve ölüm korkusu hissetmeden yaşıyor olsaydınız, hayatınızda neler yapıyor olurdunuz? Nelerin planını yapardınız? Hayalini kurduğunuz bu olaylar ve planlar kendinizi nasıl hissettiriyor olurdu? Hangi duygunuz daha ön planda ve hakim duygu olurdu? 

Lütfen, bulduğunuz duyguya odaklanın. Duygu hür hissetme ise, özgürlüğünüze odaklanın. Huzur ise, huzurunuza odaklanın. Neşe ise, neşelenmeye odaklanın. 

Hayatınıza neşeyi, huzuru ve özgürlüğü almak için, biraz daha yükseltmek için neler yapabilirsiniz? Toplumsal hayatta değil, kendi hayatınızda neler yapabilirsiniz?

Belki haftada bir saat kendinize daha fazla zaman ayırabilirsiniz, böylece daha özgür hissedebilirsiniz. Belki bir komedi filmi izleyip, kahkaha atıp, biraz daha neşeli hissedebilirsiniz. 

Bu kadar endişe ve korkunun ortasında nasıl olur demeyin. Yokmuş gibi yapın demiyorum, var, gerçekten var. Sırf bu yüzden karşılığında ışığı yakın, aydınlığı saçın. Karanlık, karanlık ile aydınlanmaz ancak ışık ile aydınlanır. 

Ülkenin hali kötüye gidiyor, geleceğe dair hiç umudum kalmadı diye, bugün yapacaklarınızdan kendinizi alıkoyarsanız, zaten geleceğinizi terörize etmiş oluyorsunuz. 

Yapabileceğiniz en iyi şey, şimdi de saklı. 

Şimdi kalkın ve kendiniz için güzel bir şey yapın. İçiniz rahat etmiyorsa, gidin başka birine bir iyilik yapın.

Unutmayın toplum bireylerden oluşan bir bütün, kendi hayatınıza yaptığınız her yatırım aslında topluma yapılan yatırımdır. 

Aydınlık günlere, hep birlikte. 

www.canhayatakademisi.com 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Yetişkinlikte mutlu ve özgür olmanın yolu nedir?

Yolunda gitmeyen durumlara neden olan yaklaşımları bulup onları daha anlamlı, daha yaşanabilir biçimde yaşamımıza yerleştirdiğimizde var olana katkı sunmuş, üretken bir kimliğin içine girmiş oluyoruz. Buna ise yetişkinlik deniyor

En az üç çocuk ve ekonomik kriz

İktidara duyulan güven ve onun teşvikleri ile üç ve daha fazla çocuk doğurmuş aileler için krizin boyutları çok daha ağır hissediliyor

Düş görenleri uyandırma zamanı geldiyse açılsın perde

Belki de olması gereken bir hikâyenin parçalarını tamamlıyoruz hep beraber, bir şey ya da biri eksik kalsa bozulacak hikâye