17 Mart 2017

Hollanda: Yeşil Sol, İşçi Partisi'ni nasıl solladı?

Rutte, başbakanlığını kurtarmak için sağa kayarak ırkçılığa meşru bir zemin yarattı

Seçim sonuçları dünyanın her yerinde gözlemlenebilen kutuplaşmanın Hollanda’da da yaşanmakta olduğunu teyit etti.

Geert Wilders’in islamofobik Özgürlük Partisi’nin (PVV) medyanın pompaladığı kadar oy alamaması sevindirici. 20 milletvekili çıkaran aşırı sağcı bu partinin oylarını artırdığını gözden kaçırmamak lazım.

Başbakan Mark Rutte’nin merkez sağda konumlanan Özgürlük ve Demokrasi İçin Halk Partisi ise oy kaybetti. Dikkat edilmesi gereken nokta, bu oy kaybının Rutte’nin ırkçı milliyetçi bir çizgi izlemesine karşın gerçekleşmiş olmasıdır. Rutte’nin Türkiye hükümetiyle olan kavgası bunun göstergelerinden biri. Seçim kampanyası sırasında Rutte ana akım gazetelere etnik azınlıklara “normal olun ya da gidin” diyen ilanlar verdi.

Yeşil Sol, İşçi Partisi’ni solladı

Hollanda seçimlerini yorumlarken “sağduyu kazandı” ya da “merkezci politikalar kazandı” demek tamamen yanlış olur. Bunun en çarpıcı örneği İşçi Partisi’nin hezimetidir.

Seçimde Lodewijk Asscher liderliğindeki İşçi Partisi'nin (PvdA) daha önce 38 olan milletvekili sayısı 9’a düştü. Hükümet ortağı olan PvdA, neo-liberal politikalar uygulayan bir koalisyon içinde yer almış olmasının bedeli ödedi.

Solda kazanan Yeşil Sol Partisi oldu. Liderliğini bir göçmen çocuğu olan Jesse Klaver’in yaptığı parti meclise 14 milletvekili sokarak İşçi Partisi’ni solladı! Göçmen haklarını tereddütsüz destekleyerek, ırkçılığa karşı açık bir tavır alarak oyların artırılabileceğini gösterdi.

30 yaşındaki yakışıklı Klaver “Hollanda’nın Trudeau’su” olarak pazarlanıyor. Eğer doğruysa kötü haber. Halen Kanada Başbakanı olan Justin Trudeau neo-liberal politikaları ilericiymiş gibi süsleyen bir politikacı. Maalesef Kanada gerçekleri Trudeau’nun imajını yansıtmıyor.

Klaver “Sol bir hükümet tercih ederiz ama hükümette yer almaya hazırız” diyor. Sağ ile bir koalisyona girerse Yeşil Sol Parti bir sonraki seçimde İşçi Partisi’nin kaderini paylaşabilir.

İşçi Partisi’nin oylarının çökmesi sevindirici değil, ama öğretici. Neo-liberal politikalar, solda olduğunu iddia eden bir partiye oy kaybettirir. Hollanda İşçi Partisi de, Yunanistan'daki PASOK'un İrlanda’daki İşçi Partisi’nin kaderini paylaştı. Çare, kapitalist sistemin önceliklerini tercih eden sağ sosyal demokraside değil.

Sol için öğretici olabilecek bir nokta daha var. Solda oy kaybeden sadece İşçi Partisi olmadı. İşçi Partisi’nin solunda olan Hollanda Sosyalist Partisi bir koltuk kaybetti ve ancak Yeşil Sol ile aynı sayıda milletvekili çıkarabildi.

Sosyalist Parti Maocu bir gelenekten geliyor. 2005 yılında Avrupa Anayasası’na karşı çıkan tek parti olarak sıçrama yapmıştı. Ancak daha sonra ırkçılığa sadece bir ekonomik sorun olarak baktı ve ırkçılık karşıtı politikalara gerekli önemi vermedi. Bu belli ki yetmedi; İşçi Partisi’nden kaçan oylar için çekim merkezi yaratamadı. 

Diğer bir önemli gelişme ise İşçi Partisi’nden ayrılan ve daha çok Türkiye kökenliler arasında etkili olan Denk Partisi’nin 3 milletvekili kazanmasıdır. Denk, sosyal demokrat politikalara sahip “Müslüman” bir parti. Hollanda’daki sağ partilerin üçünün de açıkça “Hristiyan” partiler olduğunu unutmayalım. Bunlar, yeni bir sağ hükümetin olası ortakları.

Seçime katılım

Seçime katılım oranı yüzde 82 ile çok yüksek oldu. Medyada bol bol duyduğumuz "politikayla ilgilenilmiyor" hikayesi bir kez daha fos çıktı. Halk önemli bir şey belirleyeceğini düşündüğünde sandığa gider, gidiyor. Eğer birbirinden berbat seçenekle karşı karşıya kalırsa evde oturur.

Avrupa’nın politik liderleri Hollanda’daki sonuçları övüyorlar. Fransa Devlet Başkanı Francois Hollande, “Aşırılılığa karşı net bir zafer” dedi. Almanya Başbakanı Angela Merkel, “Avrupa taraftarı bir sonuç, demokrasi için iyi bir gün” dedi. Aşırı sağan kurtulmuş olduklarını ifade ediyorlar. Aslında yine neo-liberal politikaları uygulayacak bir hükümete kavuştukları için memnunlar.  Zaten sorun da burada. Rutte başbakanlığını kurtarmak için sağa kayarak ırkçılığa meşru bir zemin yarattı. Neo-liberal politikaların devamı ve ırkçılıkla uzlaşma gelecekte Wilders’in tekrar yükselebileceği koşulları hazırlıyor. Wilders’ın oyunu çok artıramaması sevindirici. Ama gerçekçi olmak lazım, Rutte’nin çizdiği rota sağa doğru ve ırkçılığa doğru. Bunun etkisini bu sene yapılacak Fransa ve Almanya’da yapılacak seçimlerde hissedeceğiz.

Avrupa’nın sorunları çözülmedi. Irkçılıkla mücadeleye devam etmek gerekiyor. O mücadele sandıklardan ibaret değil.

Bu cumartesi günü Amsterdam ve dünyanın diğer şehirlerinin sokaklarında ırkçılık karşıtı mücadeleyi göreceğiz.