19 Kasım 2014

Sinema tadında bir şeref meselesi

Hikaye, Ayvalık’tan yola çıkıp Balat’a uzanıyor...

Dün, pazar akşamı Kanal D’de başlayacak Şeref Meselesi dizisi ön gösterimindeydim. Çok yoğun bir ilginin olduğu bir akşam yaşadık. Yine büyük beklentilerle gittim bir Kanal D dizisine daha, içimden de aman sakın buna inşallah bir şey olmaz diyerekten...

Veee de... İçimden uzun zamandır bir diziyi yazmak için duymadığım bir his, heyecan oluştu bölüm sonunda.

Dizinin jeneriği şimdiye kadar izlediklerimizden çok farklı, farkı tekniğinde değil estetiğinde, müziğiyle birlikte daha başında ele geçiriyor. Tabii spoiler vermeden gitmemek için kendimi tutuyorum size şu an...

Jenerikten sonra ise dizinin castı tam bir dream team olmuş. Cast direktörü Mine Güler yine başarmış. Bütün karakterler en doğru seçim, hiçbirine ah keşke başkası oynasa diyemedim.

Hikaye, Ayvalık’tan yola çıkıp Balat’a uzanıyor.

Anne karakteri Zeliha ile Tilbe Saran’ın dev ötesi oyunculuğu karşısında önümü ilikliyorum. Çok büyük bir değer...

Kerem BürsinYiğit Kılıç olarak, Güneşi Beklerken’deki Kerem Sayer’den çok farklı bir görünümde ve oyunculuğu çok ilerlemiş. Tam bir asi, serseri hovarda olmuş. James Dean edalarında bir Kerem Bürsin karşımızda.

Şükrü Özyıldız ise evin efendi, aklı selim, okumuş karakteri Emir Kılıç ile kendisine sevgimi daha da artırdı. Bu iki kardeş, daha ilk zeybek sahnesinde çok canlar yakacakları sinyalini veriyor.

Sibel'i oynayan Yasemin Allen, Derya'yı oynayan Şükran Ovalı, Kübra'yı oynayan Burcu Biricik... hepsi mi birbirinden güzel olup bu kadar rollerini giyerler. Hem çok güzel hem çok yetenekliler.

Yönetmen Altan Dönmez ve görüntü yönetmeni Orkun Çatak ikilisi yine adeta görüntülerine iğne oyası yapmışlar. Altan Dönmez, ekranlarımızda dizi çeken ve yaratıcı olan 3-4 yönetmenden biri, çok net. Güneşi Beklerken’de genç bir kitle olduğu için daha deneysel çekimler ve hareketli bir kurgu tercih ediyordu. Şeref Meselesi’nde ise slow-motionlar, flycamler çok başarılı. Özellikle de dizinin o duygusal müziğiyle adeta dans ediyor slow-motion.

Müzik ise dizinin en dikkat çeken öğelerinden biri. Salvatore Riccardi ve Yıldıray Gürgen imzasıyla...

Dizinin bütününde, tek gördüğüm hata ise neredeyse her sahnede müzik kullanımının olması, çoğu zaman diyalogları bastırması ve aynı müziğin çok fazla tekrara düşmesi idi. Beni çok rahatsız etti.

Çok rahat söyleyebilirim, izlediğimiz ilk bölümü tek bir film olarak vizyona da sokabilirsiniz. O derece tamamlanmış bir ilk bölüm. Bu dizi evet bütün erkekler çok yakışıklı fanları çok, kadın oyuncular da çok güzel tabii tutar dizisi değil. Sağlam, çok güçlü babalar gibi bir hikayesinin yanında sağlam oyuncuları, rejisi var.

Ve izlerken sizi rüzgar gibi sürüklüyor.

(not: reyting sonuçları vb beni hiç ilgilendirmiyor, özellikle bu sezon)

Yazarın Diğer Yazıları

Ali Kemal Çınar: Zayıf yönlerini görüp bunun üzerine gitmek, ancak güçlü gördüğün yönlerinin varlığından cesaret alarak yapılabilir

Ali Kemal Çınar ile son filminden Kürt sinemasında birey olma sorunsalına, Diyarbakır'dan Türkiye Sineması'nın geleceğine uzanan bir söyleşi gerçekleştirdik

Ulaş Tosun: Merhaba Canım'ın yarattığı etki, belki tasarlanmış estetiğin bir kere daha çöküşü olarak yorumlanabilir

Merhaba Canım benim için sansürün ve otosansürün tüm gücünü hissettiğim bir çalışma oldu