07 Mart 2015

Serçe Sarayı mı? Maral En Güzel Hikayem mi?

Her iki dizi de tür ve hedef kitle açısından oldukça farklılar ve ekranlarımız için özen gösterilmiş iyi yapımlar.

Ekranda Perşembe akşamları yeni bir rekabet ortamı baş gösterdi. TV8’de Maral- En Güzel Hikayem, Star TV’de ise Serçe Sarayı dizileri başladı.

Kanal D’de Kurtlar Vadisi hakimiyeti sürerken, Show TV’deki Asla Vazgeçmem de yavaş bir şekilde yükselişe geçiyor.

Fox TV’deki Kocamın Ailesi ise vadinin en büyük rakibi. Erkek izleyici vadide gezinirken, kadın izleyici bir aile dizisinde hüznü, mutluluğu duygunun binbir çeşidini bulup katharsisinin dibini yaşıyor.

Star TV, birkaç hafta önceden Kardeş Payı’nı yerleştiği  günden cumartesiye öteleyerek Serçe Sarayı’nın yerini hazır etmişti. Perşembe reyting sonuçları her iki dizi için de Perşembe yerleşik düzenini bozmalarının zor ve erken olduğunu gösteriyor. ancak şu kesin ki her ikisi de farklı türlerde olmaları ve iyi yapım olmalarıyla dikkat çekiciler. Özellikle ikisinde de başarılı cast çalışması göze çarpıyor.

Yapımcılığını Endemol Türkiye'nin yaptığı ve başrollerinde Songül Öden, Mert Fırat, Alican Yücesoy’un yer aldığı 'Serçe Sarayı' dizisi Serçe'nin kocasının ölümünden sonra giriştiği yaşam mücadelesini anlatan bir dram. İlk bölümü izlerken bu hikaye çok kısır nereye gider ki, her şey şimdiden belli diye düşünürken, karşınıza engelleri, çatışmaları birer birer seriyor senarist. Bu anlamda sürprizli ve merak öğesinin yüksekte olduğu bir ilk bölüm karşınızda. Hele ki giriş jeneriğindeki İstanbul repliklerine bayıldım. Hem bir İstanbul serzenişi ve hem de güzellemesiydi.

Dizide en çok beğendiğim oyuncu ise kesinlikle Mert Fırat. Bitirim taksi şoförü Serçe’nin gençlik aşkı Kadir. En yakın arkadaşı Serkan Ercan’ı zaten Gişe Memuru filminden çok severim ve Fırat ile çok uyumlular. Songül Öden de Umutsuz Ev Kadınları’ndan sonra yine bir harika. Songül Öden’in destekçileri Selen Öztürk ve Esra Dermancıoğlu oyunculuklarıyla Öden’in gücüne güç katıyor. Ve kendinizi Serçe’nin hikayesi içinde hissediveriyorsunuz.

Senaristler, Serçe ve Kadir ilişkisini yazarken sanırım büyük ölçüde sinemamızın en sevdiğim filmlerinden olan Sultan’dan etkilenmişler. Yönetmenliğini Kartal Tibet’in yapımcılığını Ertem Eğilmez’in yaptığı Sultan’ın senaryosunda da Yavuz Turgul imzası vardır.

 

Serçe ve Kadir = Sultan ve Kemal

 

Kadir’de yoğun bir Bulut Aras etkisi gördüm, sanki Mert Fırat rolden önce de bir kez daha Sultan izlemil gibiydi. Sultan’da mahallenin genç yakışıklı genci ve mahalle muhtarının oğlu minibüsçü Kemal ile Serçe Sarayı’nda yine mahallenin genç yakışıklı genci ve mahallenin kapitalist paragöz emlakçısının taksici oğlu Kadir, birebirler. Kadınlara, aşka ve hayata bakışları da. Diğer yanda ise ana kadın karakter Serçe de tıpkı Sultan gibi çocuklarıyla dul kalmış, hayat savaşı veren, pazarda sen git kocan gelsin diyen pazarcıyla kavga edip ben koca olmadan da varım ve buradayım, başım da dik diyebilen dişli bir karakter. Ekranda güçlü bir kadın karakterin olması güzel. Yaprak Dökümü gibi başarılı dünyalar kuran Mesude Eraslan yine yeni bir dünya kurmada çok başarılı.

Sonuç olarak Serçe Sarayı’nda beni tek rahatsız eden yine dizi ve filmlerde temel sorunumuz olan yoğun müzik kullanımı oldu sadece.

Maral ise Hazal Kaya ve Aras Bulut İynemli, Ceyda Düvenci, Rıza Akın, Reha Özcan gibi isimlerin yer aldığı daha çok gençlerin seveceği bir dizi. Acun Medya’nın sitcom denemelerini saymazsak ilk dram denemesi. Ve de oldukça başarılı bir castı ve rejisi var. TV8 için önemli isimlerin olduğu önemli bir prodüksiyon yani önemli bir geçiş. Kanalı ‘yarışma kanalı tanımlamasından çıkaracak mıyız, mainstream yapabilecek miyiz acaba’nın ilk büyük adımı. Deniz Koloş ilk bağımsız yönetmenliğinde başarılı, yapımcısı Arzu Eğmir ise benim de yıllar önce çalıştığım harika güzel kalpli ender bulunan insanlardandır. Hazal Kaya ve Aras Bulut İynemli uyumlu bir ikili olmuşlar. Kaya, Aşkı Memnu ya da Adını Feriha Koydum’daki karakterlerinden çok farklı bir karakter çizmiyor. Ancak sevenlerini mutlu edecek bir karakter ve hikayeyle karşımızda. Ezel, Suskunlar gibi sert dramlarla karşımıza çıkan senarist Pınar Bulut Deren’in farklı tarzı beni şaşırttı. Çok naif gibi gelen ilk bölümden sonra ileride hikaye çok da sertleşebilir kanımca.

Dizinin ilk bölümünün en büyük sorunu kötü ışık kullanımı. Özellikle Luna mekan çekimlerinde patlak bembeyaz yüzler izledik maalesef.

Sonuç olarak başta dediğim gibi her iki dizi de tür ve hedef kitle açısından oldukça farklılar. Ve ekranlarımız için özen gösterilmiş iyi yapımlar.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Ali Kemal Çınar: Zayıf yönlerini görüp bunun üzerine gitmek, ancak güçlü gördüğün yönlerinin varlığından cesaret alarak yapılabilir

Ali Kemal Çınar ile son filminden Kürt sinemasında birey olma sorunsalına, Diyarbakır'dan Türkiye Sineması'nın geleceğine uzanan bir söyleşi gerçekleştirdik

Ulaş Tosun: Merhaba Canım'ın yarattığı etki, belki tasarlanmış estetiğin bir kere daha çöküşü olarak yorumlanabilir

Merhaba Canım benim için sansürün ve otosansürün tüm gücünü hissettiğim bir çalışma oldu