18 Ekim 2014

“İnsan olmayan, aktör olamaz bence.”

Süleyman Atanısev, Fox TV ekranında O Hayat Benim dizisinde İlyas karakteriyle ekranda. Ödüllü tiyatro sanatçısı ile diziyi ve planlarını konuştuk

Süleyman Atanısev, Fox TV ekranında O Hayat Benim dizisinde İlyas karakteriyle ekranda. Ödüllü tiyatro sanatçısı ile diziyi ve planlarını konuştuk

Süleyman Atanısev, benim aklıma Cemal Şan’ın sinema filmi Ali’nin Sekiz Günü’ndeki müthiş sahnesiyle kazınmıştı. Atanısev’i beyazcamda görmek ve daha çok insanın tanıması beni çok mutlu etti. Siz de onun gibi başarılı bir oyuncuyu izleme keyfini kaçırmayın.

O Hayat Benim’i ve canlandırdığınız İlyas karakterini siz nasıl yorumluyorsunuz?

Erkek izleyici kitlesinin, ezik ve karısına karşın güçsüz bir İlyas karakterinden çok da memnun olmadığını düşünüyorumJ.Ancak bu bir senaryo getirisidir ve yönetmen yaklaşımıdır. Rolünü üstlenip yorumlamaya çalıştığım  karakter, vicdanının esaretinde yaşayan ,karşılaştığı her türlü olaya ve durumlara şefkat ve merhametle karşılık veren bir babanın dramını içerir.Dizideki Bahar ile İlyas rolü benzer anlamda paralellik taşırlar.  

Bana İlyas, Nuran’a biraz karşı gelmeli gibi geliyor J Sizce?

Belki de…Ancak dizinin ilk bölümünden itibaren çizilen İlyas profili,çoğunlukla,Nuran’ın zekası  ve baskın yapısına ters düşebilecek bir mizaç olarak işlendi,yani konu bütünlüğü içerisinde bir denge oluşturuyorlar..Tabii,Nuran karakterinin bazı  hırçın ve hırslı çıkışları, zaman zaman katlanılır bir hal olmaktan çıkıyor ve bahsini ettiğimiz denge,İlyası n sert tepkileriyle sarsılabiliyor.Buna ilişkin iki-üç bölüm örnek gösterebiliriz.Ama yine de bu sarsıntı İlyas-Nuran ilişkisini başkalaştıracak bir boyuta taşımıyor.İlyas’ın,Nuran’a karşı oluşabilecek sert çıkışları varsa da,ben bunu senaryonun yazımı sürecindeki karşımıza çıkacak olaylara veya konu farklılıklarına göre değerlendirilebileceğini düşünüyorum..Bende merakla bekliyorum bakalım karşımıza neler çıkacak?

Sizce O Hayat Benim’in bu denli sevilmesinin nedenleri neler oldu? Setteki uyum nasıl?

Set ortamında zaman zaman zor koşullarla karşılaşabiliyoruz.Yeri geliyor hem insan hem de araç  trafiğinin yoğun olduğu yerlerde sahne çekmek zorunda kalıyorsunuz,o anda etraftan geçen yayaları organize etmek  ve bazen gürültülü bir sahne çekiyorsunuz ve etrafta oturan sakinelere rahatsızlık veriyorsunuz bizlerde doğal olarak onların anlayışına sığınıp anlatmaya çalışıyoruz,yeri geliyor hava koşulları tutmuyor,bir gün çok sert yağmur veya dolu yağabiliyor ertesi günse hava açık ve güneşli olabiliyor…Tabii bunu,kamera önünden,kamera arkasına kadar herkes yaşıyor.Ancak herşey senaryo ya ve ekranda oluşacak dramaya hizmet ediyor. bizde bunun sorumluluğunu taşıyan bilinçli bir ekibiz. İşte bu bilinç doğal olarak bir uyum getiriyor.Seyircilerimizin,diziyi beğenmesindeki en önemli faktörlerden birinin bu olduğuna inanıyorum.Çünkü kamera arkası nasılsa,kamera önüde öyle olur.Yani güzel bir tiyatro oyununun kulisi de güzeldir!Diğer bir açıdan çok başarılı bir teknik ekibe ve yüksek performansa sahip oyuncularla çalışıyoruz.Tabii ki yapım olarak Pastel Filmin,Televizyon olarak Fox Tv’nin,hem de değerli yönetmenlerimizin bu başarıda payı büyük.

Televizyonda olmak bir oyuncuya neler hissettiriyor? Sanırım kitlelere ulaşmak daha kolay?

E haliyle daha geniş kitlelere ulaşıyorsunuz ve buda beni çok mutlu kılıyor.O Hayat Benim,anakastında ilk defa yer aldığım bir yapım oldu benim için ve gerçekten çok değerli oyuncular ve yönetmenlerle tanıştım.Kamera arkasında zehir gibi çalışan bir çok dost kazandım..Çünkü işimiz çok severek ve çok çalışarak gerçekleştiriyoruz.Eğer ortada bir başarı varsa,bunun sayesindedir.Böylelikle ekranda bu denli yoğun duygular içerisinde olmak işin en zevkli yanı halini alıyor.

Ödüllü ve deneyimli  bir oyuncu olarak, oyuncu olmak isteyenlere tavsiyeleriniz neler olur?

Hayatı bir çok yönüyle ele alıp değerlendirmeleri ve hatta yaşayabiliyorlarsa,dolu dolu yaşamaları.Olaylara ve kişilere farklı bakış açılarıyla yaklaşmalılar..Çok okumaktan ziyade,okuduklarını yaşam pratiği ile birleştirmeleri,ki bunlar empatiyi ve farkındalığı arttıracak duyumlar oluşturur.Böylelikle,hayata dair edindikleri tecrübeyi,sahne üzerine taşımaları, hem rahat,hemde başarılı olacaktır. Ancak herşeyden önemlisi İnsan olabilmek,İnsan gibi yaşayabilmek.Yaşadığımız çağı göz önünde tutacak olursak en çok buna ihtiyaç var sanırım.İnsan olmayan,aktör olamaz bence.

Yeni sezonda tiyatro çalışmalarınız devam ediyor mu?

Ben ,Istanbul Devlet Tiyatrosu,Üsküdar Tekel Deposu Sahnesi’nde,Moira BUFFINI’nin yazdığı,Mehmet BİRKİYE’nin yönettiği “s e s s i z l i k “ adlı oyunda oynuyorum.Bu yıl üçümcü sezonumuza giriyoruz ve oyunumuz aynen oynamaya devam edecek.Haricinde,Kadıköy,Nazım Hikmet Tiyatro Akademisinde eğitmenlik yapıyorum.Orada da,Nazım Sahne adını verdiğimiz,Ruhi SU Salonu’nda,bazı oyunları seyirci ile buluşturmayı planlıyoruz.

Tiyatronun ve sanatın şu an ülkemizde başlıca sorunları neler olur?

Sanat,estetik ve felsefik anlamıyla bir dışa vurum olduğu gibi aynı zamanda bir farkındalık yaratır.Bu yüzden,hiçbir diktaya,hiçbir rejime,hiçbir dine bağlı kalmaz.Çünkü,o zaman sanat olmaz.Sanat hür bir irade ile özgür ve özgün yapılan bir eylemdir.Ancak önü kapatılmaya,ötekileştirilmeye ve engellenmeye çalışılıyor.Çünkü sanat eseri aynı zamanda sanatçısı ve seyircisi ile bir birlik taşır.Bu birliktelik çok önemlidir.Eseri ortaya çıkaran sanatçı kendisiyle bir kez daha tanışır.Eseri izleyen bireyde kendisiyle arasında bir bağ kurar.Bu bağ öyle önemli bir mahremiyet taşır ki,kişiye kendisini sorgulatır.Günahlarını ve sevaplarını düşündürtür. Yanlışlarının ve doğrularının muhasebesini yaptırır.Zaman zaman da,kişiye ayna tutar olanca çıplaklığı ile kişiye kendisini gösterir.Bu zamanda,böylesi bir gerekçenin,gereksiz gibi gösteriliyor olması benim için her türlü sorundan daha da büyük bir sorundur!

"Özür dilerim. Size bir şey sorabilir miyim? Hayat neden bu kadar zalim?” repliğiyle başlayan Cemal Şan’ın Ali’nin Sekiz Günü’ndeki bu sahneniz benim için unutulmaz, siz neler hissettiniz?

O sabah,erken bir saatte,Cemal Hoca’nın muhteşem sessizliği içerisinde kendime çok önemli bir misyon yüklenmişim gibi geldi bana.Cemal Hocamın sessizliği diyorum,çünkü neredeyse bana hiç reji vermedi,sanki beni o diyaloglarla çarpıştırdı ve çekti ve kurguladı.İnsani değerleri sorgulayan sözlerle ilk kendim bir muhasebe yaptım.Çünkü hangi rol olursa olsun ben ilkin bir kendimle hesaplaşırım.Çok heyecanlanmıştım..

Cemal Şan ile çalışmak nasıldı? Sinema için hayalleriniz var mı?

Sessiz sesliliğinden öğrendiğim bir çok şey var ama bir kez daha çalışma fırsatımız olursa  cansiperane öğrendiklerimi uygulamak isterim.Sinema ile ilgili hayallerim var ama onlar şimdilik hayal :)

Bir Don Juan Öldürmek filmi sizin için nasıl bir deneyimdi? Filme izleyicinin ilgisi nasıl oldu?

Yorucu ama bir o kadarda keyifli bir çalışmaydı.Başta yönetmenim Sabahattin SAKMAN olmak üzere çok kıymetli isimlerle tanıştım.Her ne kadar cinayi bir film hissi yaratsa da,film hümanistik değerler üzerinde seyreden bir hal taşıyor.Aksiyondan ziyade,iç aksiyon ön plana geçiyor.Seyirci ilgisi olarak tam tatmin edici olmadığı kanısındayım çünkü Temmuz ayına denk geldi kimi yaz tatilinde ,kimisi ramazan geçiriyordu..olabilir ama ilerleyen zamanlarda tekrar gösterime girdiğinde bir farkındalık yaratabilir.

Yakın zamanda gerçekleştirmek istediğiniz projeler var mı?

Evet J her bölümünü , bir sinema filmi gibi çekmeye çalıştığımız, O Hayat Benim’in diğer bölümleri… Yakın bir zaman dilimi olmamakla beraber, yapmayı planladığım bazı çalışmalarım var . Şu an devam eden dizi projem olduğu için, menajerim Canda Karikutal  (Mandalina Casting) aracılığıyla sadece sinema filmi projeleri ile görüşmeler halindeyiz. Sürekli tiyatro sahnesinde ve beyazperde’de olmak ya da olabilmek, en büyük isteğim…

 

Yazarın Diğer Yazıları

Ali Kemal Çınar: Zayıf yönlerini görüp bunun üzerine gitmek, ancak güçlü gördüğün yönlerinin varlığından cesaret alarak yapılabilir

Ali Kemal Çınar ile son filminden Kürt sinemasında birey olma sorunsalına, Diyarbakır'dan Türkiye Sineması'nın geleceğine uzanan bir söyleşi gerçekleştirdik

Ulaş Tosun: Merhaba Canım'ın yarattığı etki, belki tasarlanmış estetiğin bir kere daha çöküşü olarak yorumlanabilir

Merhaba Canım benim için sansürün ve otosansürün tüm gücünü hissettiğim bir çalışma oldu