20 Ocak 2019

'Yüksek-Saatçilik' zanaatkârı minnetle kucaklıyor!

Zanaat terimi, içinde el emeğini, yüzyıllık mirasları ve hikâyeleri barındırıyor

Eski el sanatlarının önemi, UNESCO tarafından "maddi-olmayan kültürel miras" olarak dünya kültür mirası çerçevesinde değerlendirilmekte. El sanatlarının desteklendiği ve emek-değerinin teslim edildiği bir endüstri olmadan, binyıllara dayanan zanaatların yok olması çok kolay.  Bugün bu tür bir kültürel mirası yüksek saat endüstrisi kadar sahiplenen başka bir kurum ya da endüstri yok

Her yıl Cenevre’de Foundation de la Haute Horlogerie tarafından düzenlenen Yüksek Saatçilik Fuarı (Salon International de la Haute Horlogerie -SIHH) bu yıl da 14-17 Ocak tarihleri arasında yüzyıllık mirasa sahip saat markalarının mükemmelliğe adanmış geçit törenine sahne oldu. Bu yazının konusu ise kimine paha dahi biçilemeyen bu saatlerin bunca değerli olmasının özü: İnsan faktörü. Yani zanaatkar… 

“Lüks” olarak dahi tanımlayamadığımız, bundan çok daha fazlası olan “yüksek saatçilik”, geçmişi yüzyıllar öncesine dayanan pek çok geleneksel el sanatının yaşamasına olanak tanıyan belki de son kale. Nesli tükenmekte olan el sanatları, “Haute Horlogerie” (yüksek-saatçilik) kapsamındaki büyük saat markalarında şefkat ve minnetle kucaklanıyorlar.

Eski el sanatlarının önemi, özellikle son yıllarda UNESCO tarafından da "maddi olmayan kültürel miras" olarak dünya kültür mirası çerçevesinde değerlendirilmeye başlandı.  Çin kaligrafisinden, kimi Türk kilim düğümlerine, Zmijanje nakışına kadar pek çok kaybolmaya yüz tutmuş el sanatının izinin sürülmesi ve korunması için çaba gösterilmesi devletlerden bekleniyor. El sanatlarının desteklendiği ve emek-değerinin teslim edildiği bir endüstri olmadan, binyıllara dayanan zanaatların yok olması, unutulması çok kolay.  Bugün bu tür bir kültürel mirası yüksek saat endüstrisi kadar sahiplenen, teşvik eden ve uygulayan herhangi bir kurum ya da endüstri yazık ki yok. Çağdaş Haute Horlogerie yeni teknolojiler ile yüzyıllık el sanatlarını bir araya getirerek zanaatkarlar için adeta bir Rönesans dönemi başlatmış oldu.

Saatçilikte kullanılan dekoratif el sanatlarının Cenevre'de uzun bir geçmişi var; kökleri 17. yüzyılda lüks mal edinmenin yasaklanması üzerine Fransa’dan göçen Huguenot’ların saatleri süslemesiyle atılıyor. 19. yüzyılda en parlak devrini yaşayan bu zanaat-temelli ve tamamı el işçiliği saatler zaman içinde yavaş yavaş cazibesini yitirmeye, 1970’lerde ise mekanik, quartz saat pazarının patlaması ile yok olmaya yaklaşıyor.  Bu tür saatlere olan talep yetersizliği sebebi ile Cenevre’nin ünü dünyaya yayılmış sanat okulunda mine işleme gibi eski el sanatları dersleri son buluyor, zanaatkarlara kapılar kapanmaya başlıyor. Yine de bu dönemde elini taşın altına koyan ve miraslarına sıkı sıkı sahip çıkanlar bugün her anlamda “büyük-kazananlar” oldular.

1839’da iki ortak, özenle elde oyulmamış hiçbir saatin “tamam” bir saat olamayacağı inancı ile saat kasalarının dekorasyonunda uzmanlaşmış, seçkin bir el işçiliği sunan ve daha sonra Patek Philippe ismini alacak olan bir saatçilik firması kurdu.  Ürettikleri saatlerdeki el işçiliği yıllarca süren bir eğitim gerektiriyor ve en ufak bir hatayı affetmiyordu. 1970’lerde zevkler ve renkler değiştiğinde ve saatçilik alanındaki zanaat için ortada bir pazar kalmadığında Patek Philippe zanaatkarlarını çalıştırmaya, saatleri gravürlemeye ve bu artık hiç istenmeyen saatleri sessizce kasalarında hiç satılmadan muhafaza etmeye devam etti. 

İsviçre saatçilik mirasının tek sadık koruması elbette Patek değildi; Vacheron Constantin de gravür gibi artık talep görmeyen, 200 yıllık tarihe sahip mine işleme disiplinindeki zanaatkârların gelenek ve geçimlerini sürdürebilmesi için çok önemli bir aktör oldu.  Vacheron Constantin “champlevé” denilen bir Orta Çağ tekniği ile altının oyularak ve mine katmanlarla işlenerek oluşan  saat kadranlarını on yıllarca hiçbir satış olmadan zanaatkarlarına ürettirdi.  Aynı şekilde 18. yüzyıl Roma'sında, ebedi resimler, küçük obje ve vazolarda görülebilen, bir dönemin en takdire şayan el işçiliklerinden olan ve ustalaşmak için on yıllar isteyen mikromozaik neredeyse unutulmak üzereyken Cartier’nin çabalarıyla mücevher ve saatçilikte kullanılarak zanaatkarlarını eski ihtişamlı günlerine geri döndürebildi.  180 yıllık saatçi Jaeger-LeCoultre, el ustalığıyla metal üzerine kaleydoskopik şekiller oluşturan “guillochage” tekniğini bilen son birkaç zanaatkarı destekleyen evlerden biri.

Patek Philippe’nin haklı çıkması sadece birkaç on yıl aldı!  90’lar itibarıyla dünyada lüks ürüne olan iştah ve üst segment ürünlerdeki satış patlaması, orta ve alt fiyatlı saat satışlarındaki büyümeyi açık ara geride bıraktı.  Patek’in 175. yıldönümü için piyasaya sürülen ve yalnızca 7 adet üretilen Grandmaster Chime en önemli 19. yüzyıl eserleri ile aşık atabilecek güzellikte dekore edilmiş, tasarımından bitişine kadar toplam 8 sene çalışılmış, 108 tanesi değerli taş olmak üzere roze altın kasasının her bir yüzü son derece karmaşık olan 1.366 bileşenli hareketi tamamlayarak oyulmuş ve kazınmış bir sanat eseri olarak tanesi 2,5 milyon İsviçre frangından satıldı. Bu saatte neredeyse 40 farklı el işçiliği, önemli zanaatkarlar ve 100 bin saatin üzerinde emek vardı.

Vacheron Constantin’in, sahip çıktığı kadran mine işlemeciliğini minyatür resim sanatı ile birleştirerek Kelt mitolojisinden üç yaratığın işlendiği ve yalnızca 12 adet üretilebilen Métiers d’Art Savoirs Enluminés koleksiyonundaki saatleri yüzbinlerce Euro’ya alıcı buldu. Cartier ise geçtiğimiz birkaç yıl boyunca, zanaatkarlarının da alanındaki en iyiler olarak nitelendirilmesini sağlayan, mikromozaik kadranlı saatlerini satışa sundu.

Yüksek-saatçilik bakış açısı dünyadaki tüm kültürel miraslara değer verilmesi gerektiğini ve her usta zanaatkarın saygı ve dikkate alınmayı hak ettiğini söylüyor. Bu noktadan hareketle günümüz yüksek saatçiliğinin devleri global ölçekte de özellikle nesli tükenmekte olan zanaat ve zanaatkarların izini sürmekte.  Hermes Saat’in artistik direktörü 2014 yılında Japonya seyahati sırasında, “aka-e” olarak bilinen, porselen üzerinde kırmızı boyama sanatının ustası olan 70 yaşındaki bir sanatçının methini duyuyor. Bu ustayı arayıp bularak Sèvres'te üretecekleri porselen kadranlara kendi geleneksel tekniğini uygulayarak iki düzine Hermes saat kadranı yaratmaya istekli olup olmadığını soruyor. Sonuç, ilk “aka-e” ve saatçilik iş birliği! Altın süslemeli kırmızı ve koyu sarı tonlarda özenle boyanmış efsanevi bir Japon at yarışını betimleyen Hermes Slim Koma Kurabe saatleri, geleneksel olarak vazolara uygulanan 19. yüzyıldan kalma bir zanaatı lüks ile buluşturuyor.

8. Yüzyıl Japonya’sından günümüze uzanan ve değerli metal pigmentlerinin kullanıldığı kadim bir boyama tekniği olan “maki-e” ile de Chopard stüdyosunun baş zanaatkarı Minori Koizumi önderliğinde Chopard Urushi saatleri oluşturuluyor.

Hiç kimse milyonluk “SWISS MADE” bir saati yalnızca zamanı öğrenmek için almıyor! Zanaat terimi, içinde el emeğini, yüzyıllık mirasları ve hikâyeleri barındırıyor. Yüksek saatçilik endüstrisi, işin sonunda elbet bir ticari ürün olsa da geleneksel el sanatlarını besleyerek ve canlandırarak, bir bakıma bu mirasın tarih olmamasını ve prestijle bağlantılanmasını sağlıyor.

Pekala yalnızca eski el sanatlarının sürdürülebilirliği değil, yeni zanaat ve el işçilikleri yaratmak da önemli ve bu noktada yüksek saatçilik, kurduğu enstitüler, verilen eğitimler ve gelişen mikro mekanik mühendislik ve teknoloji avantajı ile sanıyorum  potansiyelinin çok daha üstüne çıkma gayretinde.

Yazarın Diğer Yazıları

2019: Modada uyanış ve kapanış sezonu

2019 moda dünyası için inanılmaz hareketli, geçmişe sık sık öykünen ama gelecek için de acil ve cesur adımlar atmaya başlayan bir yıl oldu

İyi moda, iyi tasarım, iyi marka için bir nefes

Bugün moda endüstrisinde taşlar yerinden oynuyor ve kartlar yeniden dağıtılıyorken, Sir Paul Smith'in neredeyse 40 yıl önceki vizyonu bizi sanki yine en başa götürüyor: nefes alacak, işleri dinginlikle ve nezaketle yapacak kadar zaman. Belki 2020'de kendimiz, bedenimiz, ruhumuz ve işimiz için bizim de mottomuz bu olur

Yeterince etik değil misiniz? Gülümseyin, 'Diet Prada'dasınız!

2014'de bir anonim ikili tarafından kurulan ve lüks moda markalarının kopya tasarımlarını, intihal vakalarını, ayrımcı, seksist ve ırkçı yaklaşımlarını basit birer foto kolajla paylaşan @diet_prada, patlattığı ırkçı Dolce&Gabbana reklam skandalı ile moda endüstrisinin ortasına "bomba" gibi düştü.