23 Mayıs 2013

Liberallerin Sefaleti ya da sefaletin liberalizmi

Öyle bir memleket ki, solcusu solcu, sosyal demokratı sosyal demokrat, liberali liberal, islâmcısı islâmcı değil

Öyle bir  memleket ki, solcusu solcu, sosyal demokratı sosyal demokrat, liberali liberal, islâmcısı islâmcı değil.

Ali Bayramoğlu, Yeni Şafak gazetesindeki yazısında şöyle yazıyor:

“Bu konuda dün, tümüyle katıldığım önemli tespiti Cengiz Çandar yapmış: 'Reyhanlı'daki patlamaları ve şimdiye dek herhangi bir benzeri olayda görülmemiş yükseklikteki can kaybını, Ortadoğu politikasında 'etkili bir aktör' olmanın 'kaçınılmaz maliyetlerinden biri' olarak görmek gerekiyor… Böyle bir maliyetten uzak kalmak için Türkiye'nin Suriye'de olan bitenlerden uzak durması gerekmez miydi? Hayır, bu mümkün değildi. “ (http://yenisafak.com.tr/yazarlar/AliBayramoglu/reyhanlinin-perde-arkasi/37677)

Bayramoğlu, Çandar’a katılıyor, ama bence burada Cengiz Çandar’a katılmak mümkün değil. Eğer bu “maliyetin” AKP’nin yanlış dış politikalarının bir sonucu olduğunu söyleseydi, bu bir tespit olacaktı. Fakat “maliyet kaçınılmaz.” deyip yanlış politikaları savununca  iş değişiyor. İnsan hayatını hiçe sayan, hümanizmden yoksun bir bakış açısıyla olayı değerlendirince, iş tamamen farklı bir noktaya gidiyor.

Ali Bayramoğlu ile yıllar önce İstanbul’da Helmann-Hammeth Vakfı Ȍdülleri’nin verildiği gece karşılaşmıştık.  Bu ödüller, McCarty döneminde baskıya uğramış Amerikalı iki komünist şairin adına  baskı gören yazarlara veriliyor her yıl. O yıl ben de toplatılan kitaplarım ve süren davalarım nedeniyle, nacizane olarak bu düşünce özgürlüğü ödüllerinden birisine layık görülmüştüm.

Aynı gece törenden sonra onurumuza verilen yemekte Yakup restoranda karşı karşıya oturmuştuk. Ben yanımda şair arkadaşım Erdem Balcı ile gitmiştim restorana. Yeni Şafak gazetesi  yazarı Ali Bayramoğlu tam karşımda oturuyordu. Yemek boyunca tek kelime konuşmamıştık onunla, o da bizimle. Şimdi olsa bu sözleri söyleyebilen bir insanı karşıma alıp oturmam bile.

Bunlar Turgut Ȍzal’ın “bir koyup üç alma politikasının ürünleridir.” Körfez Savaşı sırasında da “Haydi girelim Irak’a kazanalım!” diye bağırıyorlardı. Koyacakları bir cana karşılık üç galon petrol kazanacaklardı. Kaybedilecek canlar mı; yoksul insanların canı, candan bile sayılmaz bunlar için. Sadece basit bir “maliyet”ten, rakamlardan ibarettir canlar. Çünkü ölecek olanlar Kürt, Türk, Laz, Çerkes ... yoksul çocuklarıdır.

Başkalarının canları üzerinden çıkar hesabı yapmak kolaydır, çünkü bedeli sen ödemezsin. Irak’ta bir milyondan fazla insan öldürüldü. Eğer Türkiye tarafından da müdahale edilseydi, binlerce yurttaş ölecekti. İşte bazı liberal gazeteciler bu ölümler olmadığı için çok hayıflandılar, “girseydik kazanacaktık.” diye hâlâ yazıyorlar.. Peki savaşa girilmediği için birçok yurttaşın canı kazanılmadı mı? Bunun onlar için bir önemi yok, çünkü ölçü olarak aldıkları pragmatist çıkarlar, insan canı değil.

Ahmet Altan bile, İsrail ile kriz çıktığında “Akdeniz’e bir donanma bile çıkaramadık.” diye hayıflanıyordu.

Çandar aslında bu düşüncesini açıklarken, tepki alacağını biliyor. Ama kendisini belki de, “duygularından arınmış, nesnel  büyük analizler ve tespitler yapan bir gazeteci” olarak görüyor, kim bilir?

Bunlar, herşeyi rakam olarak görürler. Sayıların acımasız oyunudur bu, canlar gider on sıfırlı  yirmi sıfırlı çıkarlar gelir. Bunlar için herşey “çıkar üzerine“ kuruludur. Eğer “çıkarlar” söz konusu ise savaşlar da göze alınır, “maliyet” de ödenir. Bunlar “Yeni Osmanlıcı” emperyal politikaların liberal destekleyicileridir.

İlk olarak sorulması gereken soru şudur: Nereye giriyorsun, başkalarının topraklarına. Ne için savaşacaksın, başkalarının içsavaşını sona erdirmek için (!). Başkalarının topraklarından alınacak topraklar bile, bir yurttaşın canından daha önemli olamaz. Ve hiçbir “çıkar” insan canından önemli değildir. Bu hükümet, öncelikle savaştan uzak duracak, kendi yurttaşlarının güvenligini sağlayacak bir dış politika izlemeliydi.

Eski Maocu Çandar geçenlerde, Erdoğan’ın çevresi tarafından, kendisi hakkında yanlış bilgilendirildiğini ve gözden düştüğünü söylüyordu. Başbakanın gözünden düşmüş olmaktan rahatsız olduğu belli, yeniden göze girmek istiyor. Bunun için de hükümete tam destek politikasına devam ediyor. “Hasan Cemal’den sonra sıra bende.” diyor: “Tam da Hasan Cemal'in başına gelen performansı nedeniyle öyle değil. Hasan Cemal'in yazamıyor oluşu sıranın bana geldiği duygusunu veriyor." (http://www.agos.com.tr/haber.php?seo=candar-hasan-cemalin-yazamiyor-olmasi-siranin-bana-geldigini-gosteriyor&haberid=4757)

Hasan Cemal, düşüncelerinin bedelini ödemiş ve bunu göğüslemiştir. Başbakanın gözüne girmek için böyle savaş politikalarını desteklememiştir. Ama rahat olsun Çandar, ona niye sıra gelsin, hükümeti desteklemekten başka ürettiği ne var?  Genel olarak Ali Bayramoğlu da öyle.

Çıkarın çek defterlerinizi!

Yazın oraya 100 bin ölü can!

Yazın oraya 1 milyar dolar!

Yoksul genç ölüleri gömmekten ve elleriniz yazmaktan yoruluncaya kadar yazın efendiler!..

 

Yazarın Diğer Yazıları

İktidar kavramı üzerine anarşist notlar

İktidar olgusu, çağlar boyunca insanın birbiri üzerinde egemen olma, yönetme ve yönlendirme arzularına neden olmuştur. Bu olgu, imparatorluklar kurmuş, yıkmış, toplumsal ve bireysel düzlemde ise ilişkilerin niteliğini belirlemiştir.

Gerçek nedir? Ya da gerçek gerçek midir?

Bu soru tarihsel olarak filozofların yanıt aradığı en önemli sorulardan birisidir. İnsanların çoğu aslında toplumsal yaşam içerisinde gerçeği aramazlar, daha doğrusu gerçek diye bir sorunları yoktur. Çünkü çoğu zaman gerçeğe ulaşma çabası riskli ve tehlikelidir.