24 Mart 2015

'Cumhurbaşkanı, toplumu başkanlık sistemine razı etmek için gerilime yol veriyor'

Toplum Erdoğan’ın hedef ve söylemlerine eskisi kadar güçlü destek verecek mi?

Toplum neye razı edilmek isteniyor?

Olağanüstü koşullar bahanesi bu topraklarda devletin, egemen gücün ve iktidarların hep kullandığı bir gerekçe oldu. Çünkü bu gerekçeye sığınılarak hep devletin yeniden yapılanması ve hatta günlük, küçük düzeltmeler bile ertelendi.

Olağanüstü koşullar gerekçesi ve devletin, iktidarların körüklediği korkular beraberce bir başka amaç için kullanıldı asıl. Toplumun olağanüstü yöntemlere razı edilmesinin politik aracı oldu bu durum.

Örneğin Kürt meselesi. Meseleyi şöyle de tanımlamak mümkün. Kürt meselesi, Türklerin kendi haklarından vazgeçmeye razı edildiklerinin toplamıdır bir bakıma. Kürt meselesinin yarattığı olağanüstü koşullar ve tedbirler gerekçesiyle, bölünme paranoyası da kullanılarak Türkler ve tüm bir toplum nelere razı edildi? Yönetime katılma hakkından, devletin demokratikleşmesi talebinden, insan hak ve özgürlüklerinden, düşünme ve ifade özgürlüğünden, örgütlenme özgürlüğünden kendi rızasıyla vazgeçmeye mecbur kaldı toplum.      

Örneğin darbeler. Darbeler öncesi öyle bir ortam yaratıldı ki, toplum var olan sistemin tıkandığı, siyasetin bu tıkanmaya çözüm üretemediği gibi bizatihi nedeni olduğu, bu tıkanıklığın ürettiği paranoyaların ne denli yakın tehlike olduğu algı ve duygusuna kapıldı. Hatırlayın 12 Eylül sabahını ya da 28 Şubat dönemini, toplumun önemlice büyüklükteki kesimleri o darbelere bile razı hale gelmişti, getirilmişti.

Eylül’den beri ülke başka bir gerilim yaşıyor. Son bir yılda iki seçim yapılmış, iktidar partisi kazanmış ve adayı Cumhurbaşkanı seçilmiş. Meclis’te hala konforlu bir çoğunluğa sahip, istediği yasayı çıkarabiliyor. Öyleyken neden iktidar partisinde gerilim var?

Gerilimi yalnızca Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasına ya da Bülent Arınç arasına sıkıştırmak doğru değil bana kalırsa.

Çözüm süreci için canımı ortaya koydum diyen Cumhurbaşkanı şimdi süreci bile riske atacak kadar öfkeli çıkışları neden yapıyor? Kendi kararıyla partinin ve hükümetin başına atadığı Başbakan’ı, partinin, bürokrasinin, kamuoyunun önünde neden sürekli açığa düşürüyor? Kendi eliyle kurduğu, geliştirdiği partiyi, partinin iç mekanizmalarını, alışkanlıklarını tıkamak, bozmak pahasına neden zorluyor?

Benim kanaatim, belki de Cumhurbaşkanı, bu parlamenter sistemle olmaz, Cumhurbaşkanı ile Başbakan aynı partiden bile olsa işler yürümüyor hipotezini ispatlamaya çalışıyor.

Cumhurbaşkanı toplumu başkanlık sistemine razı etmek için bu gerilimlere yol veriyor.

Bu gerilimlerin, iktidar bloğunda kriz var algısının üreteceği risklere bile razı görünüyor. Ya da o riskleri yönetebileceğini düşünüyor.

Tıpkı Gezi’yi, 17 Aralık sürecini, genel olarak kutuplaşmayı kendi siyasi yararına çevirebildiği, yönetebildiği gibi.

Toplum Erdoğan’ın hedef ve söylemlerine bu kez de eskisi kadar güçlü destek verecek mi? Yoksa 7 Haziran akşamı seçim sandığında bir başka hassas denge mi oluşacak? Bekleyip, göreceğiz!

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

CHP yerellerdeki yaygın ve güçlü iktidar fırsatını doğru kullanabilecek mi?

Partilere sadakat çözülüyor ama henüz karşı tarafa olan olumsuz duygular aşılabilmiş değil. O nedenle muhafazakârlar, sekülerler ve Kürtler sandık başında aynı oy pusulasını kullanıyor olsalar da o pusulaya aynı anlam gözüyle bakmıyorlar. Sekülerler ve Kürtler gidişatı değiştirmek için oy verdi, partisinde gidişatı değiştirme kapasitesi görmeyenler de sandığa gitmedi. Muhafazakârlar iktidara itirazlarını göstermek için sandığa eksik gitti. Bu eğilimler kalıcı mı? Araştırılması gereken konu bu

CHP için büyük başarı hikâyesi

CHP’nin başarısında elbette birinci aktör Ekrem İmamoğlu oldu. Hem genel seçimlerin hemen ardından partisini kurultaya zorlayan duruşu, kurultay süreci ve yerel seçim sürecindeki kararlı ve iddialı kampanyası ve söylemiyle bugün tabloda görülen CHP başarısının ilk mimarı o. Özgür Özel bu tabloyla beraber artık gerçek bir genel başkan olma fırsatı yakaladı. Elbette bir de 30 puanlık fark üretmiş Mansur Yavaş etkisi var

Kazansa da kaybetse de Erdoğan’ın rakibi İmamoğlu

Yerel seçimlerin odağı, sembolü İstanbul. Seçim de İmamoğlu ile Erdoğan arasında. O zaman soru şu: 2017 referandumuyla kıvılcımlanan, 2019 yerel seçimlerinde görünür olan iktidarı değiştirme hikayesi güçlenerek mi devam edecek yoksa sönümlenecek mi? Çünkü herkes biliyor ki 2028’de iktidarın rakibi ve talibi İmamoğlu olacak