18 Ekim 2018

Sabancı sanayideki payını azaltarak yanlış mı yaptı?

Geçmişte “sanayinin simgesi” kabul edilen Sabancı nasıl değişti?

TL kazanan şirketlerin sıkıntı yaşadığı, ihracat yapanların, yani dolar - Euro kazananların ise ihya olduğu bir dönem, bu dönem. O yüzden imkanı olan her şirket can havliyle ihracata dönmeye çalışıyor...

Son 15 yılda  ekonominin lokomotifi inşaat ve hizmetler sektörüydü. Bu dönemde sanayinin ekonomideki payı yüzde 35’lerden yüzde 20’lere geriledi. Paranın inşaat ve hizmetlerde olduğunu gören birçok sanayi şirketi işi gücü bırakıp inşaatçı oldu. Veya enerji, eğitim, sağlık gibi hizmet sektörlerine yatırım yaptı.

Basketbol liginin sponsou Tahincioğlu, buna iyi bir örnektir. Tahincioğlu’nu siz muhtemelen inşaatçı olarak tanıyorsunuz. Oysa Tahincioğlu Ailesi, Türkiye’nin en eski sanayicilerinden biriydi. 1927 yıllarında temellerini attıkları Kent Gıda’yı 2003’te İngiliz Cadbury’ye sattılar. Buradan elde ettikleri parayla inşaat işine girdiler.

Sanayideki payını azaltan bir başka topluluk, Sabancı Holding’di.

“Geçmişte Koç ticaretin, Sabancı da sanayinin simgesi sayılırdı” diyor, bu yazı için görüşüne başvurduğum, çeşitli bankalarda genel müdürlük yapmış bir bankacı.

Tablo bugün tersine döndü. Artık sanayi deyince akla Koç geliyor. Türkiye’nin en büyük 10 ihracatçısı listesinde Koç Holding’in 4 şirketi var: Ford, Tofaş, TÜPRAŞ ve Arçelik. Buna karşılık ilk 50’de Sabancı şirketi yok. Sabancı Holding bugün parayı ağırlıklı olarak finans (Akbank) ve enerjiden (Enerjisa), yani hizmet sektöründen kazanıyor.

Geçmişte “sanayinin simgesi” kabul edilen Sabancı nasıl değişti?

2001 Krizi’nden sonra Sabancı Holding için anahtar kelime enerji, Koç Holding için ise ihracattı. Koç Holding yöneticilerinden “İhracatın ciromuz içindeki payını artıracağız” sözünü defalarca duyduk / okuduk. Sabancı ise aynı dönemde Türkiye’nin enerji devi olmayı kafaya koymuştu.

2001 Krizi’nin ertesinde, dönemin Sabancı Holding CEO’suyla yapılan bir röportajı okurken çok şaşırmıştım. CEO Ahmet Dördüncü, enerji sektöründe Türkiye’nin en büyüklerinden biri olmayı amaçladıklarını söylüyordu.

Enerjide Türkiye’nin en büyüklerinden biri olacağını ilan etmek, uzun vadeli planlama gerektirirdi. Kimsenin uzun vadeli plan yapmadığı, herkesin günü gününe yaşadığı bir ülkede az cesaret değildi bu.

Sabancı aradan geçen dönemde gerçekten de enerjiye büyük yatırımlar yaptı. İstanbul, Ankara, Adana, Mersin, Gaziantep’in enerji dağıtımları, milyarlarca dolara alındı. Enerjisa, enerji sektöründe Türkiye’nin en büyüğü oldu. Sabancı, Türkiye’nin alışık olmadığı planlama kültürünün iyi bir örneğini verdi.

Ama ne pahasına?

Sanayideki ağırlığını azaltmak pahasına. Sabancı bu dönemde çok sayıda sanayi şirketini elden çıkardı.

Sabancı’nın şirket satışları, 2000’li yılların ortalarına doğru Avdansa, Pilsa ve Gıdasa ile başladı.

2008’de, Sabancı Topluluğu'nun gelişmesine kapı açan tekstil şirketi Bossa 76 milyon dolara satıldı.

Ardından Özdemir Sabancı tarafından Adana’da 1966 yılında kurulan, Türkiye'nin ilk polyester iplik ve elyaf fabrikası Sasa’nın yüzde 51 hissesi, 101 milyon dolara Merinos Halı’nın sahibi Erdemoğlu Ailesi’ne devredildi. (Bugün Sasa’nın piyasa değeri -hem de kriz rakamlarıyla- 1 milyar doların üzerinde.)

Sasa’nın satışı o dönem çok eleştirilmişti. Şimdinin Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı, dönemin İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB) Başkanı İsmail Gülle, “Sakıp Ağa hayatta olsaydı Sasa’yı satmaz, sonuna kadar direnirdi. Pahalı olmasına rağmen elyaflarımızı Sasa’dan aldık, şimdi şirketin bir köfteci markasından bile daha az bir fiyata satışı moralimizi altüst etti” demişti.

CEO Ahmet Dördüncü, sanayi şirketlerini sattığı için Sabancı Holding’e yönelen eleştirileri, "Şirketlerin kendi gelecekleri var. Doğru kararlar vermek önemli. Soyadları Eczacıbaşı olanlar da eczacılıktan çıkmış durumdalar" diye yanıtlayacaktı.

Sabancı Holding’in sanayideki payını azaltması, Toyotasa’daki hisselerini Japon ortağına devretmesiyle devam etti.

Süreç bitmiş değil. Reuters, geçtiğimiz Temmuz ayında Sabancı Holding’in, Çimsa'ya ait Kayseri ile Niğde Çimento ile Akçansa'ya ait Ladik Çimento'nun satışı için Ünlü & Co'ya yetki verdiğini duyurdu. Holding bu haberi yalanlamadı.

Sanayideki payını azaltmak Sabancı Holding’i TL ağırlıklı gelir elde eden bir gruba dönüştürdü. Evet, Kordsa, Brisa gibi şirketler bugün de hatırı sayılır tutarda ihracat yapıyor, döviz geliri elde ediyorlar ama yukarıda belirttiğim gibi Holding’n ana gövdesini Akbank ve Enerjisa oluşturuyor. Bu iki şirket de ağırlıklı olarak TL geliri elde ediyor.

İki büyük holding, Sabancı ile Koç Holding’in birer bankası var: Akbank ve Yapı Kredi. Ama Yapı Kredi’nin Koç Holding için taşıdığı anlam ve önemle Akbank’ın Sabancı için anlam ve önemi aynı değil.

Ford, Tofaş, Arçelik, TÜPRAŞ gibi sanayi şirketleri, Koç’un ana omurgasını oluşturuyor. Yapı Kredi, bu şirketlerden sonra geliyor.

Sabancı Holding’de ise durum tam tersi: Akbank, Sabancı’nın amiral gemisi. Öyle ki, grup içindeki ağırlığı bir dönem yüzde 70’e yaklaşmıştı...

Bankacılık için iyi bir dönemde değiliz. Borsadaki bankacılık endeksenin değeri bir yılda neredeyse yarı yarıya eridi.

Yazının girişinde belirttiğim gibi bugün ihracat zamanı. İhracat, sanayicinin işi. İhracatın yüzde 90’ını imalat sanayi şirketleri yapıyor.

Tahincioğlu ve Sabancı… Sanayideki paylarını azaltarak kendileri için belki (belki) doğru olanı yapmış olabilirler ama sanayiciliği bırakmak Türkiye için iyi olmadı. T24 için hazırladığımız videoda anlatmaya çalıştığım gibi sanayi olmadan Türkiye’nin “orta gelir tuzağı”nı aşması, gelişmekte olan ülkeler liginden gelişmiş ülkeler ligine çıkması mümkün değil. Sanayide katmadeğer çok yüksekken İnşaat ve hizmetlerde çok düşük çünkü…

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Helalleşme yazısı

Helalleşelim. Ama ayrılmayalım

Cumhurbaşkanı Erdoğan faiz indirimi konusunda neden ısrarcı? Kafasındaki plan ne?  

Muhtemelen (İki aydır olduğu gibi) kur akışa bırakılacak, faiz indirimleri sürecek, seçim öncesi olası atakları karşı rezerv açığı kapatılmaya çalışılacak, inançla yola devam edilecek.

Anadolu burjuvazisi şimdi ne düşünüyor?

2018’e kadar amasız, fakatsız destekledikleri AKP’nin arkasında dimdik duruyorlar mı hâlâ? Yoksa ekonomideki, dış politikadaki maceracılıktan, beceriksizlikten bezdiler mi?