04 Ekim 2018

İntiharının dokuzuncu yıl dönümünde bir Anadolu patronunu düşünmek

Nuri Sözkesen, 15 yıl önce yaptığımız röportajda Türkiye değerli TL’ye dayalı bir büyüme stratejisi izlemeye başladı. Böyle giderse yine kriz çıkar" demişti

Funika Tekstil’i hatırlıyor musunuz? Tekstilci veya Denizlili değilseniz bu isim size bir şey çağrıştırmıyor olabilir... Peki bir zamanlar Beyoğlu’nda bulunan UFO Müzesi’ni hatırlıyor musunuz? Hani uzaylı kıyafeti giymiş gençler İstiklal Caddesi’nde dolaşarak ziyaretçi toplardı…

Denizli’de faaliyet gösteren ve başta Uzakdoğu olmak üzere tüm dünyaya tekstil ihracatı yapan Funika Tekstil, UFO Müzesi’nin sponsoruydu.

Funika’nın kurucusu Nuri Sözkesen, bundan dokuz yıl önce, 8 Ekim 2009 tarihinde, arkasında alacaklılarının isimlerinden oluşan sayfalar dolusu bir mektup bırakarak intihar etti. UFO Müzesi bir süre sonra sessiz sedasız kapandı…

2003 yılında “Anadolu’nun En Büyük 250 Firması” araştırması için sanayi şehirlerini dolaşıyordum. Denizli’de, Nuri Sözkesen’le de uzun bir mülakat yapmıştım. Sözkesen bu röportajda, Türkiye’nin bugün yaşadığı krizi 15 yıl önceden haber veren şeyler söylemişti.

Türkiye 2001 Krizi’nden yeni çıkmıştı. Önünde iki büyüme modeli vardı. Ankara birini seçmişti. Nuri Sözkezen büyük bir hata yapıldığını, diğer yoldan gidilmesi gerektiğini söylüyordu.

O röportajda yaptığımız kalkınma modeli tartışmasına gelmeden önce size Nuri Sözkesen’i biraz tarif edeyim. Onunla yaptığım görüşme, Anadolu patronlarına ilişkin benim kafamdaki bütün algıyı yıkmıştı.

Soğuk ama güneşli bir gün… Mart. (Belki Nisan.) “Anadolu 250” araştırmasını birlikte hazırladığımız Metin Can’la Menderes Tekstil’in önünden taksiye binip Funika’nın adını veriyoruz.

Taksici bizi Denizli’nin hemen dışı denebilecek bir mahallede, son derece modern bir fabrikanın önünde indiriyor. Bekletmeden Nuri Sözkesen’in odasına alıyorlar.

Sözkesen’in odasında benim ilk dikkatimi çeken şeyler: Duvarda asılı duran ve üzerinde ODTÜ yazan afiş ve yan yana iki masa. Masalardan birinde Nuri Sözkesen, diğerinde eşi İlknur Sözkesen oturuyor.

ODTÜ afişinde çok sayıda öğrencinin fotoğrafı var. Ama fotoğraf makinesi yan yana yürüyen bir kız ve erkeğe odaklanmış.

Sözkesen’e ODTÜ mezunu olup olmadığını soruyorum. “Evet” diyor, ”Fotoğraftaki kız ile erkek, ben ve eşim. Arkadaşlar afişi hazırlarken bizim fotoğrafımızı kullanmışlar…”

Funika’ya gelirken, UFO’lar ve uzaylılar konusunda daha önce basında çıkan açıklamaları nedeniyle eksantrik bir işadamıyla karşılaşmayı beklemiştim. Beyoğlu’nun yanı sıra Denizli’de de bir UFO müzesi açan, “Sirius Uzay Bilimleri Merkezi”nin yöneticiliğini yapan bir işadamıydı çünkü Nuri Sözkesen.

Oysa karşımda UFO’lar ve uzaylılardan değil ekonomiden konuşmak isteyen, izlenen para politikasını sert biçimde eleştiren bir işadamı buluyorum.

Nuri Sözkesen, bundan 15 yıl önce yaptığımız o röportajda esas olarak şunu söylemişti: Türkiye değerli TL’ye dayalı bir büyüme stratejisi izlemeye başladı. Bu çok yanlış. Böyle giderse yine kriz çıkar.

Sözkesen iç talebe değil dış talebe, yani ihracata dayalı bir büyüme stratejisi izlenmesini istiyordu. Bunun için TL’nin değeri düşük tutulmalıydı.

Çünkü canı yanıyordu. TL, 2001 Krizi’nde büyük bir devalüasona uğradıktan sonra yeniden, hem de çok hızlı biçimde değer kazanmaya başlamıştı. İhracatçılar, özellikle de fiyat bazlı rekabet eden tekstil gibi sektörlerdeki iş insanları, TL’nin değerlenmesiyle rekabet güçlerinin yitirmekten şikâyetçiydiler.

O gün Sözkezsen’in yanından, hazırlayacağımız araştırmada bu konuya özel bir vurgu yapma sözü vererek çıktık. Onunla bir daha görüşmedim. 2009 yılında intihar haberini alınca çok şaşırdım ve üzüldüm. Sözkesen iktidara hoş görünmek için parasını dini vakıflara bağışlayan ya da “şık görünür” diye resim koleksiyonu yapan renksiz, tatsız, tuzsuz iş insanlarından farklı olarak parasını UFO’lar gibi alay konusu olabilecek bir amaç uğrunda harcamaktan çekinmeyen farklı bir insandı. Türkiye’nin sürüden korkmadan ayrılabilen farklı insanlara her zaman ihtiyacı vardı, bugün daha çok var.

Ama Nuri Sözkesen’i bugün hatırlamamın sebebi bu değil, kehanetinin gerçekleşmiş olması: “Değerli TL’ye dayalı büyüme stratejisi Türkiye’yi batırır” demişti. İçinden geçmekte olduğumuz kriz onu haklı çıkardı.

Sözkesen, TL’nin değerinin düşük tutulmasını istemişti. Bunun tersi oldu. TL sanal biçimde değer kazandı, insanların alım gücü hormonlu biçimde arttı. iPhone’un son modeline sahip olmayanlara insan gözüyle bakılmayan bir dönemden geçtik. Haliyle cari açık patladı.

Gizlemeyeceğim, ben ihracata dayalı büyüme modeline o gün de kuşkuyla bakıyordum, bugün de kuşkuyla bakıyorum. Çünkü bu model, vatandaşların yoksulluğu pahasına ihracatçı şirketlerin uluslararası pazarlarda rekabet avantajı elde etmesini öngörür.

Öbür yandan iktidarın da Nuri Sözkesen’in dediklerini yapması mümkün değildi. TL’nin (Amerikan Merkez Bankası'nın izlediği "Parasal genişleme" politikası sonucunda) sanal biçimde değerlenmesi, insanların kendilerini olduğundan daha zengin hissetmesine, hatta Osmanlı’nın küllerinden yeniden doğduğuna inanmasına yol açmıştı. Bu da oy getiriyordu. Çin, ihracata dayalı büyüme politikasını uygulayabiliyordu çünkü Komünist Parti'nin oy derdi yoktu.

Ama bunlar, 2001 Krizi’nden çıkarken Türkiye’nin önüne bir karar anı geldiği gerçeğini değiştirmiyor. Gittiğimiz yoldan, iç tüketime dayalı büyüme yolundan değil Nuri Sözkesen’in gitmemizi istemiş olduğu yoldan gitseydik ne olurdu sorusunun yanıtını bilmiyoruz.

Bazı arkadaşlarım, sanırım kendilerini muhafazakarlardan ayırmak için hayatını yitiren insanların arkasından “Işıklar içinde uyusun” diyor. Bu söz bana saçma gelir. Hangi ışık, söz edilen? Hem ışık varken nasıl uyunabilir ki?

Bugün, hayatımda ilk kez bu sözü kullanacağım. Nuri Sözkesen, ihracata dayalı büyüme politikasına olduğu kadar uzaylılara, insanlığın geleceğinin uzayda olduğuna da inanıyordu. Onu unutmayacağız. Işıklar içinde uyusun...

Yazarın Diğer Yazıları

Helalleşme yazısı

Helalleşelim. Ama ayrılmayalım

Cumhurbaşkanı Erdoğan faiz indirimi konusunda neden ısrarcı? Kafasındaki plan ne?  

Muhtemelen (İki aydır olduğu gibi) kur akışa bırakılacak, faiz indirimleri sürecek, seçim öncesi olası atakları karşı rezerv açığı kapatılmaya çalışılacak, inançla yola devam edilecek.

Anadolu burjuvazisi şimdi ne düşünüyor?

2018’e kadar amasız, fakatsız destekledikleri AKP’nin arkasında dimdik duruyorlar mı hâlâ? Yoksa ekonomideki, dış politikadaki maceracılıktan, beceriksizlikten bezdiler mi?