16 Temmuz 2018

Burjuvazi Aydın Doğan'ı neden yalnız bıraktı?

"Burjuvazinin demokrasinin gelişimindeki rolü bir süredir Türkiye'de de gündemde..."

“Burjuva yoksa demokrasi de yoktur.”

Demokrasinin tarihsel kökenlerini araştıran Amerikalı sosyolog Barrington Moore’ın ünlü formülü böyleydi.

Burjuvazinin demokrasinin gelişimindeki rolü bir süredir Türkiye'de de gündemde.

Milliyet ve Radikal'in eski Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Y. Yılmaz, geçen hafta T24'ten Hazal Özvarış’a verdiği röportajda şöyle diyordu: “Türkiye burjuvazisi içten pazarlıklı ve sadece kendi şahsi çıkarlarını gözeten, ülkenin nereye gitmekte olduğunu değerlendirmekten aciz bir tablo çizdi. Türkiye’nin büyük  burjuvazisi Aydın Doğan’ın arkasında durmadı.” http://t24.com.tr/haber/mehmet-y-yilmaz-icten-pazarlikli-buyuk-turk-burjuvazisi-aydin-dogani-yalniz-birakti,669629)

Bundan kısa bir süre önce de, İyi Parti milletvekili ve eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Mahfi Eğilmez’in NTV’den ayrıldığını duyurmasının ardından, “Sermaye sahibi Türk burjuvazisi hiçbir zaman demokrasiden yana tavır almadı” demişti.

Mahfi Eğilmez, Yılmaz’a, “Temel sorun, son kitabımda yazdığım gibi, bizde gerçek anlamda burjuvazinin olmayışıdır” diye cevap verdi.

Yoksa Türkiye'nin demokrasiyi bir türlü kıvıramamasının sorumlusu burjuvazi mi?

Bu, aslında eski bir tartışma. Genel kabul gören teze göre devletin kanatları altında büyüdüğü için burjuvazinin demokrasi için mücadele etmesi mümkün değil.

Her ne kadar biraz eskimiş olsa da (Artık Türkiye’de de devletle muhatap olmadan, organik domates ya da ne bileyim çocuk bezi üretip satarak para kazanmak mümkün.  Buna bağlı olarak “Devlet gölge etmesin, başka ihsan istemem” diyen patronların sayısında artış var) bu tezin doğruluk payı hâlâ yüksek.

Devletin "makbul" bulmadığı şirketlere milyar dolarlık vergi cezaları kestiği gerçeğini, olağanüstü döneme özgü uygulamalar olduğu gerekçesiyle geçtik diyelim. Devlet, normal zamanlarda da ihalelerle, vergilerle, imar uygulamalarıyla, teşviklerle istediğini zengin etme, istediğini batırma kudretine sahip. Lafta, “serbest piyasa” rejimindeyiz. Oysa gerçekte devletin merkezden her şeyi belirlediği bir ekonomi bu.

Mobilya, beyaz eşya ve otomotiv sektörlerinde yaşananlar  buna iyi birer örnek. 2017 Referandumu öncesinde bu sektörlerde vergiler indirilince satışlar patlamıştı. Sonra vergiler tekrar yükseltildi. Satışlar bıçak gibi kesildi. Şimdi mobilya, beyaz eşya ve otomotiv şirketleri yine vergi indirimi talep ediyorlar.

Beyaz eşya ve otomotivde Türkiye’nin en büyük oyuncusu olan Koç, hal  böyleyken, nasıl itiraz etsin, demokrasi için nasıl mücadele etsin?

Yani demokrasinin az gelişmesinde burjuvazinin bir kabahati yok mu?

Durun, bitmedi. Bir de öbür tez var..

Bu teze göre burjuvazi ürktüğü için değil esas olarak durumundan memnun olduğu için demokrasi talep etmiyor.

“Eğer burjuvazinin temel çıkarları tehdit altında olsaydı, hiç şüpheniz olmasın ürkek davranmazdı” diyor, Türkiye'nin otoriterleşmesinde burjuvazinin rolünü inceleyen Halil Karaveli. Ve tezine dayanak olarak, TÜSİAD’ın 1970’lerin sonunda Ecevit Hükümetine karşı yürüttüğü kampanyayı gösteriyor.

Ecevit o dönemde, “Bu düzen değişmeli”, “Toprak işleyenin, su kullananın” gibi sloganlarla, burjuvazinin temel çıkarlarına gerçek anlamda tehdit oluşturmuştu. Bunun üzerine TÜSİAD gazete ilanlarıyla Ecevit'e savaş açmış, Hükümetin devrilmesini sağlamıştı.

Karaveli, geçtiğimiz ay İngiltere'de yayınlanan “Türkiye Neden Otoriter?” adlı kitabında, işte bu tezi ileri sürüyor ve devletin, Osmanlı'dan bu yana burjuvazinin çıkarlarını koruduğunu savunuyor. (“Why Turkey is Authoritarian?” Pluto, 2018.)

Karaveli’nin sözünü ettiği, kaba bir emir - komuta ilişkisi değil elbette. Devletin burjuvaziden özerk olduğunu, zaman zaman aralarında çatışma çıkabildiğini ama uzun vadede hedeflerinin örtüştüğünü söylüyor...

Gerçekten de son 15 yıla baktığımızda özel sektörün rekor oranlarda büyüdüğünü görüyoruz. Burjuvazi, halinden memnunken neden Aydın Doğan için kendini tehlikeye atsın ki?

Barrington Moore'un meşhur formülüne geri dönelim. Doğru, Moore, “Burjuva yoksa demokrasi de yoktur” demişti ama bunun istisnaları olabileceğini de eklemişti. Moore’a göre aristokrasinin kökünü kazıyan radikal burjuva devrimleri, yolu, özgürlükçü sosyal demokrasilere açabiliyordu; buna karşılık, doğru dürüst bir burjuva devrimi geçirmemiş toplumlarda, asker kökenli  aristokrasinin kanatları altında palazlanan zayıf burjuvazi, bir aşağı sınıf devrimi tehlikesi karşısında, "demir ile çavdarın evliliği" denen sınıf koalisyonuyla, otoriter yönetimlere yöneliyordu…

Ne demişti Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası Başkanı Halit Narin, 12 Eylül olduğunda: "Şimdiye kadar işçiler güldü, şimdi biz güleceğiz."

Yazarın Diğer Yazıları

Helalleşme yazısı

Helalleşelim. Ama ayrılmayalım

Cumhurbaşkanı Erdoğan faiz indirimi konusunda neden ısrarcı? Kafasındaki plan ne?  

Muhtemelen (İki aydır olduğu gibi) kur akışa bırakılacak, faiz indirimleri sürecek, seçim öncesi olası atakları karşı rezerv açığı kapatılmaya çalışılacak, inançla yola devam edilecek.

Anadolu burjuvazisi şimdi ne düşünüyor?

2018’e kadar amasız, fakatsız destekledikleri AKP’nin arkasında dimdik duruyorlar mı hâlâ? Yoksa ekonomideki, dış politikadaki maceracılıktan, beceriksizlikten bezdiler mi?