14 Ekim 2014

Suphi – Nejat – Ağırnaslı

İlhan Abimden ödünç alıyorum: “Özgürlük yağız yüzünde bir gülücüktür onun…”

Adı Suphi Nejat Ağırnaslı’dır.

Adında bir tarih yatar.

Adında bir çok kuşağın kişisel tarihinden bir sayfa açılır.

Adı Suphi’dir. Mustafa Suphi’den gelir. 1920’nin 10 Eylül’ünde Bakü’de  kurulan Türkiye Komünist Partisi’nin (TKP) kurucu başkanı Mustafa Suphi’den… Kurtuluş Savaşına katılmak üzere 15 yoldaşıyla birlikte geldiği Trabzon’da, kıyıya ayak basamadan kayıkçılar kâhyası Yahya ve çetesi tarafından boğularak öldürülen Mustafa Suphi’den…

Adı Nejat’tır. Ethem Nejat’tan gelir. Türkiye Komünist Partisinin kurucu Genel Sekreteri Ethem Nejat’tan... Yoldaşı Mustafa Suphi ile birlikte Trabzon açıklarında boğularak öldürülen Ethem Nejat’tan…

Soyadı Ağırnaslı’dır. Niyazı Ağırnaslı’dan gelir… Sosyalizme gözümüzü açtığımız Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) 1961 parlamentosundaki senatöründen…  Orada sosyalizmin sesini yükselten ağabeyimizden... Benim kuşağımın sosyalizm öğretmenlerinden Niyazi ağabeyimizden…

Suphi Nejat Ağırnaslı adını TKP kurucularından, soyadını onların izinde yürüyen dedesinden aldı. Boğaziçi Üniversitesi’nin en parlak öğrencilerindendi. Önünde pırıl pırıl bir gelecek uzanıyordu. Kobani’de IŞİD çetelerine karşı elde silah çarpışırken öldü. 30 yaşındaydı…

Ardından babası Hikmet Cur kısa ama binlerce sayfada ancak anlatılabilecek kadar yalın konuştu:

“Oğlumu, yoldaşımı, Nejat’ımı Kobane’de kaybettim. Önünde çok parlak başka hayatlar varken o devrimci dayanışmayı seçti. Sözünde durdu. Beni yanıltmadı. Bir parçam olduğunu bana hediye etti. Her acı büyüktür. Tekrarı yoktur. Onun önünde saygı ile eğiliyorum” 

Burada durun ve yineleyin: Bir parçam olduğunu bana hediye etti

Susalım ve gözyaşlarını içine gömüp bir fısıltı gibi dile getirdiği bu yalın cümledeki yürek yakıcı derin anlamı düşünelim.

*     *     *

Mustafa Suphilerin, Ethem Nejatların dikenli, zorlu, ölümcül kavşaklardan geçilerek yürünebilen yolunu seçmiş; dedesinin soyunu dedesinin yolunda sürdürmüş, babasının hem oğlu, hem yoldaşı olabilmiş 30 yaşındaki bir delikanlıdan söz ediyoruz.

1936’da İspanya’da Franko’nun faşist Falanjist birliklerine karşı Avrupa’nın her ülkesinden İber yarımadasındaki yoldaşlarının, emekçi halkın yanına koşup “Enternasyonal Tugay”da saf tutan kahramanlar gibi, 2014’de IŞİD’in vahşi ve ölümcül karanlığına karşı doğup büyüdükleri, atalarının mezarlarının ve çocuklarının geleceklerinin bulunduğu Kobani’yi savunan Rojava Kürtlerinin yanına koşup YPG saflarında çarpışan bir kahramandan, Suphi Nejat Ağırnaslı’dan söz ediyoruz…

Bu yazının içine gömülmüş şu silik fotoğrafa bakın şimdi de…

Yıllar ve yıllar önce bu gazetede Filistin Kurtuluş Hareketinin savaşçılarından Leyla Halit için İlhan Selçuk, bir gazete yazısını aşan unutulmaz bir dize yazmış, “Özgürlük esmer yüzünde bir gamzedir onun demişti.

İlhan Abimden ödünç alıyorum: “Özgürlük yağız yüzünde bir gülücüktür onun…

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim