22 Eylül 2014

Sınır komşumuz kim olsun?

49 yurttaşımız IŞİD canilerinin elinden kurtarıldı. Buna sadece sevinilir

49 yurttaşımız IŞİD canilerinin elinden kurtarıldı. Buna sadece sevinilir. Onun ötesinde armudun sapı var, üzümün çöpü var benzeri kusur aramalar çok önemli olmasa gerek.  Cumhurbaşkanı Erdoğan “Takas yapıldı mı” sorusuna “Velev ki bir takas olmuş olsa bile  ben şuna bakarım: Benim 49 vatandaşımızın karşılığı hiçbir şeyle değişmez, hamdolsun ailelerine kavuştu diye düşünürüm” cevabını verdi.

Bence haklı. Neredeyse ilk kez doğru bir şey söyledi. Şaşmayın. Biliyorsunuz bozuk saatler bile günde iki defa zamanı doğru gösterir.

Üstelik Türkiye’nin Irak ve Suriye ile 1208 kilometre tutan uçsuz bucaksız sınır boylarında olup bitenler “Takas mı, pazarlık mı, ödün mü, fidye mi, niye şimdi, niye bu kadar geç” gibi soruları yersiz, gereksiz kılıyor. Kimilerinin “Gözü dönmüş, ruhsal dengesi iyiden iyiye sapıtmış bir avuç cani” diye tanımladığı IŞİD’in bir avuç filan olmadığı, sapık katiller sürüsünden ibaret de olmadığı ayan beyan oldu. “Irak Şam İslam Devleti” adından vazgeçip kendini kestirmeden İslam Devleti olarak adlandıran IŞİD sözünü ettiğim 1200 kilometrelik sınır soyundaki bütün geçişleri, bütün kapıları eline geçirmek için var gücüyle yükleniyor. ABD önderliğinde Koalisyon güçlerinin “Şöyle mi yapsak, böyle mi yapsak?.. Havadan mı vursak, karadan da birileri vursa mı” yollu tartışmaları, görüşmeleri, pazarlıkları ile altın değerinde günler akıp geçerken IŞİD mevzi kazanıyor; konumunu pekiştiriyor.

Bunun anlamı: IŞİD Türkiye ile sınır komşusu olacak yönde adımlarla ilerliyor. Başarırsa haritalarda güney sınırımızın öte yanına Suriye ve Irak değil “İslam Devleti” yazılabilir.

Abartıyor muyum?

Peki, meselâ bu yılın Mayıs ayında, “Gelecek ayın ortalarında IŞİD Musul’u ele geçirecek” deseydim bana yine “Abartıyorsun” denmeyecek miydi? 11 Haziran’da Irak’ın ikinci büyük kenti, toprağın iki karış altından petrol fışkıran Musul IŞİD’in eline geçti. Sadece Türkiye Cumhuriyeti’nin konsolosluk binası değil koskoca kent ve çevresi IŞİD’in elinde. Trafiği IŞİD polisi düzenliyor; mahkemelerde (mahkeme?) IŞİD yargıçları (yargıçlar?) hüküm kesiyor; çıkan petrolü IŞİD satıp kendi bütçesine ekliyor. IŞİD’in denetlediği bir internet sitesi Türkiye ile rehine pazarlığını “IŞİD Dışişleri Bakanı bizzat yürüttü” diye yazdı, ardından da “Böylece Türkiye Cumhuriyeti devleti İslam Devletini resmen tanımış oldu” diye ekledi.

Sözün kısası:

Bir: IŞİD sanılandan daha büyük bir tehlikedir.

İki: IŞİD İslam dini için çok büyük bir tehlikedir.

Üç: IŞİD en çok Türkiye için büyük tehlikedir.

*     *     *

Şimdi soralım: Bugün ve bugüne kadar IŞİD’le kim savaştı ve savaşıyor?

Kimileri (ABD, AB, Körfez ülkeleri) laf ebeliği ile akıp giden zamanı hiçe sayarken; Türkiye “49 yurttaşımız rehine. Ne yapabiliriz ki”  mazeretinin ardına saklanırken, Suriye El Nusra, ÖSO, El Kaide gibi örgütlerle rekabet haline girip onlara karşı da savaştığı için neredeyse IŞİD’e teşekkür edecekken, Iraklı Türkmenler çaresizlik içinde kaçışırken, Ezidiler ölüm yolculuklarına çıkıp canlarını kurtarmaya çabalarken IŞİD belasına karşı elde silah savaşan, yer yer püskürten, yer yer ilerlemesini önleyen tek güç var: Kürtler!

Ancak bu Kürtler genellemesini de daraltmak gerekiyor. Irak Kürdistan’ının egemeni Barzani IŞİD’e karşı savaşmak yerine “mış” gibi yapmayı yeğlemekte. Şu satırlar Lübnan’da yayınlanan Es-Sefir gazetesi yorumcusu Mouhammed Ballut’tan: “PYD'nin askeri güçleri, Mesut Barzani peşmergesinin savaş vermeden çöktüğü ve Ezidileri Bağdadi'nin bıçaklarına terk ettiği Şengal dağında IŞİD'e karşı savaşta büyük bir etkinlik göstermiş ve Ezidilerin güvenliğini sağlamıştı.

Kısacası bu gün, bu anda IŞİD’e karşı savaşan tek güç Rojava Kürtlerinin silahlı birlikleri.

Rojava hemen hemen Türkiye’nin Suriye sınırı boyunca uzanan bölgenin adı. Rojava’da burada ayrıntısına giremeyeceğim bir özerk bölge modeli hayata geçiriliyor. Türkiye ise bu modelin Türkiye Kürtlerine esin kaynağı olabileceği kaygısı ile Rojava’ya sınır komşusu olarak değil “sınırdaki tehlike” hatta “düşman güç” gözüyle bakıyor.

IŞİD ise bu satırlar yazılırken kanlı bir savaşın sürdüğü Kobani’ye var gücüyle saldırıyor. Kobani bizim Suruç’un tam karşısındaki bir sınır kasabası. Rojava’nın doğudan batıya tam ortasında yer alıyor. Eğer IŞİD Kobani’yi ele geçirirse Türkiye’nin sınır komşusu olacak.

Ne dersiniz?

Türkiye’nin sınır komşusu IŞİD mi olsun, Rojava özerk Kürt bölgesi mi?

 

Aydın Engin'in bu yazısı Cumhuriyet'ten alınmıştır.

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim