30 Temmuz 2012

İstemeyen Okumasın: Yine Kürt Sorunu Üstüne...

“Ayının kırk tane lafı vardır; kırkı da armut üstünedir” demişler...

 

“Ayının kırk tane lafı vardır; kırkı da armut üstünedir” demişler.

Ayı gülüp omuz silkmiş:

- Saçma... Armut tamam da yaban arılarının bal dolu petekleri de var; sonra böğürtlen, dağ çileği, kız üzümü, yaban inciri... Daha sayayım mı?

Bu tuhaf giriş “Yav Engin birader sen Kürt meselesinden başka mesele bilmez misin? Günlerdir, aylardır Kürt meselesiyle yatıp Kürt meselesiyle kalkıyorsun” diye mail yollayıp tatlı-sert fırça atan okura cevap olarak yazıldı.

Doğrudur, “Kürt meselesi” üstüne Cumhuriyet’te, Birgün’de ve T24’de çok Tırmık yayınlandı. Sayısını ben de bilmiyorum. Ama hergün Kürt meselesi yazılsa, gün içindeki gelişmelere bakıp iki, üç, dört Tırmık yazılsa da yeridir.

Siz ne düşünürsünüz bilemem, ama bu ülkedeki en başat sorun Kürt meselesidir. Ülkenin kanayan pek çok yarası Kürt sorunu çözülmeden çözülmeyecek, çözülemeyecek.

“Ben içki içilmesini günah buluyorum, öyleyse siz de günah bulacaksınız... Ben kürtajı günah sayıyorum, siz de sayacaksınız... Ben Taksim’e de, Çamlıca tepesine de Osmanlının yaptıklarından daha büyük camiler dikmek istiyorum, siz de öyle isteyeceksiniz... Ben Alevilerin de ibadet yeri camidir diyorum, siz de öyle diyeceksiniz...” diyen, diyebilen bir zihniyet iktidarda. Böyle bir “kafa”nın Kürt sorununda barışçıl bir çözüm üretmesi, üretebilmesi eşyanın tabiatına aykırı.  En insancıl sorunlara bile bir yanıyla bezirgan, bir yanıyla sünni fanatizmi ile yaklaşan bu “kafa”  Kürtlerin siyasal temsilcileri ile ortaklaşa bir çözüm üretmek yerine  kendi zihniyetine uygun önerilerin kabulünü dayatacaktır.

Bu ise yine kan, yine ölüm, yine bu ülkenin Kürt ya da Türk gencecik delikanlıların kanıyla sulanacak bir süreç demek.

Dahası Kürt sorunu artık sadece Türkiye’nin ya da Suriye’nin ya da Irak’ın ya da İran’ın sorunu değil. Bütün alametler belirdi, Ortadoğu’da sınırlar şu ya da bu ölçüde yeniden çizilecek ve bu kez kimse geçen yüzyılın başlarındaki gibi Araplardan ibaret bir Ortadoğu hesabı  yapamayacak; düzen kuramayacak, sınır çizemeyecek. Hiç bir güç Kürtleri yok sayamayacak.

Bu karmaşık (=Kompleks) ve sürekli değişen Ortadoğu çalkantısında siyaset ne Tayyip Erdoğan’ın “Benden farklı düşünen düşmanımdır” kibri ile, ne kişisel düşlerini devletin dışpolitika çizgisi yapmaya kalkışan Davutoğlu’nun kof planları ile yürütülemez. Zaten hayat her gün, hatta bazan günde bir kaç kez bu “yürütülemezlik”i kanıtlıyor.

Ortadoğu bugün “Ben bundan ne gibi çıkar sağlarım” ilkelliğinden de, “Sadece milli çıkarlarımızı kollamak” sığlığından da uzak; bir satranç ustasının hünerine, entellektüel bir derinlik ve ulusal sınırlara hapsolmayan kapsam ve zenginlikte bir siyasal yörüngeyi zorunlu kılıyor.

Yani bugünün Ortadoğusunda ihtiyaç duyulan siyaset Erdoğan – Davutoğlu ikilisi için bir kaç numara büyük.

Yazık. Türkiye’ye yazık...

*    *    *

Yazık, çünkü ülkenin en yakıcı sorununa, kanayan yarasına AKP tepesinin ciddiye alınabilecek bir çözüm önerisi yok.

Evet yok!..

“PKK ile mücadele, BDP ile müzakere” deyip müzakereyi BDP’ye sövüp saymak olarak kavramış bir Başbakan var.

Medyada “Teröristlerle müzakere vatana ihanettir” diye yazan  çok sayıda silahşör var. O hesapça İngiltere’nin, İspanya’nın hükümetleri alenen ve defalarca vatanlarına ihanet etmişler demektir.

Dağı taşı bombalalamayı marifet bellemiş askeri stratejistler var. 30 yıldır sonuç alınamayışının nedenini oturup düşünmeye niyetleri yok.

Peki Kürtlerin barışçıl bir çözüm için önerileri var mı?

Yazı uzadı, son sorunun cevabı yarına kalsın. Bu arada siz de T24’de bugün yayınlanan Kongre-Gel Başkanı Remzi Kartal ve KCK Yürütme Konseyi üyesi Zübeyir Aydar gibi önde gelen iki Kürt siyasetçisinin görüşlerini okumuş olursunuz...

Yani...

Yani ayı yarın da armuttan söz edecek...  Bir gün dağ çileğinden, kız üzümünden, yabanarısı balından, yaban incirinden, böğürtlenden de söz edebilmeyi umarak...

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim