22 Aralık 2018

Büyük bir felaket önlendi

Rahat bir soluk alın ve ülkenin emin ellerde olduğuna inanın. İnanmazsanız...

Dün yazarlar, akademisyenler, hukukçular, sivil toplum aktivistlerinden oluşan 40 kişilik bir grup Edirne yollarına düştü. Çok yalın bir cümle onları bir araya getirmişti: Bir yanımız içerde!..

İçeride olan yan”ın simgelerinden biri, belki de birincisi Selahattin Demirtaş’tı. Hani şu evi, eşi, çocukları Diyarbakır’da yaşayan ve hapiste olmasına yol açan “suçu(?)” Diyarbakır’da işleyen ama ülkenin taaa öteki ucunda, Edirne F Tipi Cezaevinde volta atmak zorunda bırakılan Selahattin Demirtaş…

40 kişi o yüzden Edirne’nin yolunu tutmuştu. Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’nin önünde iki paragraftan oluşan bir açıklama yapacak, katıksız barışçıl bir dayanışma eylemi yapıp döneceklerdi.

Anlaşılan bu anayasal hakkın kullanılması AKP Reisi ve iktidarınca ülkenin felakete sürüklenmesinin bir adımıydı. Böyle bir dayanışma eylemi yapılırsa ülke bölünür, parçalanır, ufalanır, biter, batardı.

Ancaaaak…

Bereket Edirne’de polis ve jandarma güçlerine emir veren çok basiretli, uzak görüşlü, güçlü sezgilerle donanmış yetkili biri vardı. Polislere kesin emir vermiş: O eylemciler cezaevinin önüne filan bir yana, yakınına dahi yaklaştırılmayacaktı.

Dahası kadın ve erkek çok azılı teröristlerden oluşan bu 40 kişilik grup çok tehlikeliydi. O yüzden kalkanlar ve robokop üniformaları ile donatılmış polis birlikleri yolu kesmiş, geçit vermiyorlardı.

Yiğidin hakkı yiğide, üniformalı ve sivil polislerin başında, elinden geldiğince nazik ve anlayışlı olmaya çabalayan, baş komiser olduğunu tahmin ettiğim bir polis şefi vardı ve o da çaresizdi. Emir çok kesin ve keskin olmalı ki her adımı, her kararı telefonun öbür ucundaki o yetkili kişiye sormak zorunda kalıyordu. Hani adama “Saat kaç” diye sorsam telefona sarılıp “Söyleyip söyleyemeyeceğini” soracak kadar kesin emir almıştı.

Sonuç ülkenin seçkin aydınlarından oluşan 40 kişilik grup cezaevinden epey uzakta bir kır kahvesinin bahçesinde bir araya geldi. Ayrıntıları haberde okuyacaksınız. Önce PEN International’ın yönetim kurulu üyesi, romancı Burhan Sönmez grubun kısacık açıklamasını okudu. Ardından eşini ziyaret edip gruba katılan Başak Demirtaş, Selahattin Demirtaş’ın “içeriden” yolladığı teşekkür eden ve direnç vurgusu yapan kısacık mesajını okudu.

Sonra…

Sonra grup minibüslerine, otomobillerine binip Edirne’den ayrıldı.

Böylece ülkemiz büyük bir felaketten kurtuldu. Bu büyük başarının ardında artık Edirne’nin valisi mi var, yoksa o da bir emir kulu olup ülkeyi felaketten kurtarma talimatı taaa Ankara’dan, mesela “Soylu” bir zattan mı geldi. Yoksa ona da Reisi mi emir verdi bilemiyorum.

Bildiğim: Ülkemiz dün Edirne’de büyük bir felaketin eşiğinden döndü.

Rahat bir soluk alın ve ülkenin emin ellerde olduğuna inanın. İnanmazsanız...

Şey…

Neyse…

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim