05 Kasım 2018

Bir Reis ve bir yargıç...

"Barış Bildirisi"ne imza koyan ve koymayan bu ülkenin bütün akademisyenlerine öğüt veriyorum: İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi'nin yeni ve pek değerli başkanına danışın...

Önce Reis.

Nasıl olduysa oldu ve Danıştay’ın bir dairesinden “Andımız” konusunda AKP Reis’ini öfkelendiren bir karar çıktı.

AKP Reisi okullarda “Andımız”ın okunmasını kaldırmışken, yüksek yargıdan gelen bu ters kararı içine sindiremedi. O gün bugündür bulduğu her fırsatta bu konudaki yüksek fikirlerini açıklıyor, yağıyor, gürlüyor.

Bir kaç gün önce Türkiye Gençlik Zirvesi diye bir toplantı yapıldı. AKP Reisi o toplantıda da konuştu ve elbette “Andımız” konusuna da değindi.

Önce  “...Çünkü bu metin bu ülkede, ezanı Türkçe okumak, okutmak isteyenlerin eseridir. Bu bir. Metne baktığın zaman içerik itibariyle bu milletin kendisini, kültür, medeniyet anlayışını ortaya koyan bir metin değil...” buyurdu.

Ardından ekledi:  “Böyle yaparsak dinimiz İslam ile çatışırız. İslam ırkçılığı reddediyor...

Doğru. İslam, “ümmet” diyor “millet”  demiyor. Ümmet kavramında ise kişinin derisinin rengi, ırkı, kökeni önem taşımıyor. Nitekim Lübnan ve Mısır‘da BAAS partisinin doğum yıllarında ümmet kavramından yola çıkarak sosyalistlerin "enternasyonal" kavramı ile paralellik kuran, İslam sosyalizmi için “İştirakiyyun” kavramını üreten teorik arayışlar vardı.

Reis'in sözlerini önce TV'den dinleyip, ardından gazetede okurken önce "AKP Reisi, MHP’nin kuyruğunda Türk milliyetçiliğine yönelmişken aklı başına geldi de abdest mi tazeliyor" diye düşündüm.

Acele etmişim.

AKP Reis’i konuşmasını şöyle noktaladı:

“... Bizim andımız İstiklal Marşımızdır ve İstiklal Marşımızla beraber yolumuza devam ediyoruz. İstiklal Marşımızdan daha güzel, güçlü bir ant olabilir mi?..”

Ne dersiniz?

Türküm, doğruyum, çalışkanım” diye başlayıp “Varlığım Türk varlığına armağan olsun”  diye biten öğrenci andı ırkçı...

Peki, ikinci dörtlüğünde “Kahraman ırkıma bir gül... Ne bu şiddet, bu celal?” ve onuncu dörtlüğünde “Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlal” diyen İstiklal marşı ne?

AKP Reisi’ne sorarsanız "Bizim esas andımız İstiklal Marşı"dır. İstiklal Marşını andımız olarak benimsersek ırkçılığı reddeden İslamla çatışmayız.

AKP Reisi’nin mantığı böyle diyor...

Yerseniz...

*   *   *

Eh, Reis'in mantığı böyle diyorsa onun yargıcının mantığı da pek farklı olmaz.

Nitekim "Barış Bildirisi"ne imza koyan akademisyenleri yargılayan ağır ceza mahkemelerinden biri olan İstanbul 27.Ağır Ceza Mahkemesi'nin başkanı, duruşma sırasında hukuk fakültelerinde okutulmaya değer görüşler ileri sürdü, cümleler kurdu.

Belki biliyorsunuzdur, 27 Ağır Ceza Mahkemesi Cumhuriyet Davasının görüldüğü ve sanıkların hemen hepsine hapis cezaları veren (benim payıma 7,5 yıl düştü) bir mahkeme, o dönemdeki başkan kararlarıyla terfiye layık görüldü ve Yargıtay'da yüksek yargıçlar arasında şanlı yerini aldı.  O yüzden mahkemenin yeni bir başkanı var.

Yeni başkan önce yargıladığı sanıklardan Profesör Ali Kerem Saysel'e savunmasının kaç sayfa olduğunu sordu. Üç sayfalık savunmayı fazla uzun bulmuş olacak ki sanık profesöre "Biraz özet geçin" dedi.

Böylece hukuk literatürüne "Biraz özet geçmek" gibi çok değerli ve anlamlı bir kavram armağan etti.

Ardından aynı sanığı "Siyasete girmeyin. İşlem yapmak zorunda kalırız" diye uyardı. Sanık "Siyasete girmek ya da girmemek nasıl anlaşılır, nasıl ölçülür" diye sordu mu bilmiyorum. Sanık ben olsaydım mutlaka sorar ve öğrenir ve hukuk kültürümü geliştirmiş, zenginleştirmiş olurdum.

Ama asıl inci daha sonra geldi. Üç sanığın da savunmasını üstlenmiş olan avukat İnayet Aksu'nun sözlerine karşı başkan önce “Sur, Cizre ve Nusaybin’deki polisle, askerle, halkla da konuşmak lazım" diye esaslı bir öğüt verdi. Gerçi kendisi oralara gitmemiş ama anlaşılan bildiriyi imzalayan akademisyenlerin imza atmadan önce oralara gitmesi gerekiyormuş.

Başkan öğüdü bu kadarla bitirmedi ve devam etti. Sıkı durun ve öyle okuyun. Aynen aktarıyorum:

"...Ama Beşiktaş’ta boğazda oturup viski içmekle olmuyor. Bildiri yazmak yerine para toplayıp gönderin oradaki insanlara”.

İmza koyan ve koymayan profesöründen araştırma görevlisine kadar bu ülkenin bütün akademisyenlerine öğüt veriyorum. Hatta öğüt değil uyarıyorum:

Bundan böyle herhangi bir bildiriye imza koymadan, herhangi bir toplantıda, gazetede, panelde görüş belirtmeden önce mutlaka, ama mutlaka İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi'nin yeni ve pek değerli başkanına danışın, ne yapmanız, ne yapmamanız gerektiğini bir güzel öğrenin, sonra ne yapacaksanız yapın...

Ve sakın ola ki 27 Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı’nın sözlerinin hukuk dilinde "ihsası rey"de bulunduğu, yani kararını önceden vermiş olduğu gibi zararlı düşüncelere filan da kapılmayın...

Yoksa...

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim