25 Eylül 2016

Ormanın içinde cadı avlamak!..

Meraklıları için hiç fena değil!..

BLAIR CADISI            X  X  X
(Blair Witch)

Yönetim ve müzik: Adam Wingard
Senaryo: Simon Barrett
Görüntü: Robby Baumgartner
Oyuncular: James Allen McCune, Callie Hernandez, Corbin Reid, Brandon Scott,Wes Robinson, Valorie Curry

Lionsgate yapımı

 

    İlk Blair Cadısı filmi 1999’da çıkagelmiş ve şaşılası bir ticari başarıya uzanmıştı. Bu filmi hiç sevmedim ve şöyle yazdım: “Asla korku filmi olmayan, aslında film bile olmayan bir amatör işi çabayı, internette bir ‘chat’ muhabbetiyle başlayan görkemli bir reklam kampanyasıyla film yerine koydurarak milyonlar kazanma ve köşeyi dönme olayı.”

  Ardından gelen devam filmi tam bir fiyaskoydu: İlkini sevenlerin bile nefret ettiği. Ve şimdi aynı sularda yüzen bir yeni film geliyor.

   2014 yılında, yine aynı coğrafyada, yani Black Hill Forest/ Karatepe Ormanı yöresindeyiz. 1994 yılında ablası Heather  o yörede kaybolan ve ‘Blair cadısı’nın ininde belki hala yaşayan James, onu bulmak için bir sefer düzenler. Amatör filmci arkadaşı Lisa, siyahi ikili Peter ve kız arkadaşı Ashley’e son dakikada cadı efsanesini araştıran Lane ve kız arkadaşı Talia da katılırlar. Ve o çok geniş ormanda eski bir evin ve içindeki ruhların arayışı başlar.

    İlk Blair Witch’in korku sinemasına getirdiği bir diğer yeni öge, vaktiyle amatör bir kamerayla çekildiği varsayılan bir filmin ürkünç bir öykü içermesi temasıydı. Ki sonradan örneğin Paranormal Activity (ki o da bir seriye dönüştü) filminde de kullanılmıştı. Şimdi, 2010’larda You’re Next filmiyle başlayan bir kariyere atılan Adam Wingard- Simon Barrett ikilisi bunu yenilemeye çalışıyor. Ve bir ölçüde de başarıyor.

   Aslında korku sinemasının artık kendisini tükettiği söylenebilir. Gerçi insanoğlunun birçok içgüdüsünden biri olan korkma duygusu (ya da ihtiyacı) belki hep varolacak. Ama hangi esinle, hangi edebi malzemeye dayanarak cevap bulacak?  O eski filmlerin ardında Edgar Allan Poe, Mary Shelley, Bram Stokar, H. G. Wells gibi birinci sınıf yazarlar vardı.

    Şimdiyse kim var? Stephen King yeter mi? Ve de örneğin Alacakaranlık vampir serisine korku filmi denebilir mi?      

     Yine de filmin baştan sona gerçekten ürkünç ögeler içeren ve finale doğru bunu çılgın bir tempoya ulaştıran bir yapısı var. Gerçi birçok çağdaş örnekte olduğu gibi final her şeyi çözümlemiyor, birçok sorunun yanıtı havada kalıyor. Ve filmin seyircileri internet sitelerinde bunları tartışıp duruyor.

     Yine de görsellik açısından düzey hayli yukarlarda. Artık. ‘memory card’lar, GPS’li kameralar (herkeste bir tane var!), hatta havaya fırlatılıp tüm çevreyi gösteren ‘drone’lar eksik değil!.... Edebi esinin ve özgün yaratıkların yerini (Frankenstein, Dracula, Görünmeyen Adam, Kurt Adam, Vampir Nosferatu, vs) artık çağdaş teknoloji alıyor.

   Cilaysa hayli parlak. Müzik ve ses efektleri: delicesine bir tempoyla birbirini izleyen patlamalar, çığlıklar, sıçramalar... Bunlara eklenen görsel efektler ve buluşlar: tüm bir ormanın bir gece boyunca şeytani motiflerle süslenmesi; hemen hiç gösterilmediği halde yüreğimize korku salan ruhlar, yaratıklar.

   Ve insanoğlunun o bitmeyen gafleti: Karanlık bir ormana daldığı gibi, dışardan bile klostrofobik gözüken bir mahzene iniveren insanlar... Sonuç: Meraklıları için hiç fena değil!..

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Son Reha Erdem başyapıtı: Derin Anadolu'da yaşam kavgası

Has sinefillere sesleniyorum: Lütfen bu tür filmlere biraz daha ilgi gösterin

Arkeolojiye dayanan kendine özgü bir aşk ve aile filmi

Kusursuz olmayan, ama yine de görülmeye değer bir film...

İyilikle kötülüğün bitmez savaşımına parlak bir bakış

Film tüm dinlerin, felsefelerin ve sanatların ana temalarından önde gelen birine dayalı: iyi ve kötünün bitmeyen savaşımı...