10 Ocak 2017

Kayyum içeri, medeniyet dışarı!..

Yarın gelecek bir buyurganlık rejiminde bizi bekleyenleri hayal edebiliyor musunuz?

   Siyaset yazmayayım diyorum. İçinde bulunduğum nörotik bunalım döneminde... Öyle iyi, doğru ve cesur yazanlar var ki zaten...

   Ama olmuyor. Kimi zaman yazı sanki kendikendisini yazdırıyor. Öylesine dolu, o denli kızgın ve umutsuzuz ki...

   İşte şu habere bakınız... Diyarbakır’da (elbette hemen hepsi HDP’li olan) neredeyse tüm başkanların tutuklanmasından sonra atanan kayyumlardan biri, görkemli bir heykel çalışmasını kökten kazıtmış. Yerine sadece çirkin bir çıplak beton bırakarak...

   Neymiş bu heykel? Yakın tarihin en acı olaylarından biri, 28 Aralık 2011’de Irak sınırına yakın Şırnak’ın Uludere ilçesinde, yanlış yönetilmiş bir hava saldırısında ölen 34 sivil için Kayapınar Belediyesi'nin yaptırdığı Roboski anıtı.

   Dicle Kent Bulvarı üzerindeki Rojava parkında bulunan anıtın ortasında ellerini açmış ağlayan bir anne, etrafında ise bombaları simgeleyen figürler var. Resimlerde gerçekten son derece estetik  duran bir anıt. Ve Kayapınar Belediye Meclisi'nin 2013 Ağustos ayı toplantısında alınan bir kararla yapılmış, yıkımı ise, Kayapınar Kaymakamı Mustafa Kılıç’ın, kayyum olarak atanmasıyla gerçekleşmiş.

   Elbette ölümün her türlüsü acıdır, acıklıdır. Hele sivillerin ölmesi, üstelik yanlış hedef olarak seçilmeleri yüzünden kitle halinde ölmesi. Böyle bir olay dünyanın her yanında tel’in edilir, mahkûm edilir ve sanat yoluyla da anılır.

   Nitekim bir yazar, bir Türk yazarı değil ama çok uzaklardaki bir İngiliz yazarı, Anders Lustgarten, bu acıyı kendince hissetmiş ki, oturup bir oyun yazmış. Adı Shrapnel: 34 Fragments of a Massacre ("Şarapnel: Bir Katliamın 34 Fragmanı") olan... Çünkü ölümler hep ve her yerde, her duyarlı insan için acıdır. Matemin sınırları yoktur, etniği ve ırkı yoktur. 

   Ve böylesi olaylar elbette bir heykelin de konusu olabilir, hatta olmalıdır: o hataların ortak belleğimize yerleşmesi, o yanlışların bir daha yapılmaması için...

   Ama bu seçilmiş başkanların yerine sanki paraşütle indirilmiş kayyum beylerin yapıp ettiklerinin sonu yok!.. Aynı gün gelen haberlerde Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'nin başına getirilen zatın da marifetleri duyruluyor.

   Geçen hafta belediye bünyesinde 1990 yılından beri var olan şehir tiyatrosu kapatılmış, 30 anlaşmalı oyuncu kapı önüne konmuş. Aynı zat, birkaç gün önce de belediye binası önünde bulunan ve yörenin geçmiş uygarlıklarını simgeleyen iki aslan başlı insan heykeli kaldırılmış. Asur döneminden kalma ve Mezopotamya’ya özgü Lamussus denen figürlermiş bunlar.

   Allah aşkına, tüm bunların kültürle, sanatla, çağdaşlıkla herhangi bir ilişkisi olabilir mi?  Heykelden olduğu kadar tiyatrodan da nefret eden böyle bir zihniyetin en yakın akrabası IŞİD (veya DAEŞ veye DEAŞ, her ne haltsa!) o değil mi?

   O heykellerin de ulu orta yıkılmadıysa da arka bahçede paramparça edilmediğini kim garanti edebilir? Aynen Rize’de bir zaman önce başkanın emriyle kaldırılan o Atatürk heykeli gibi. (Başkanın son marifetini değil, bir öncekini kastediyorum, dikkat buyrulsun!)

   Ve tüm o kayyumlar, o başkanlar, o atanmışlar elbette emrinde bulundukları yönetimin bir aynası olduklarına göre... Yarın gelecek bir buyurganlık rejiminde bizi bekleyenleri hayal edebiliyor musunuz?          

Yazarın Diğer Yazıları

Popüler bir serinin en son halkası

Aynı yazar-yönetmen ekibinin bu son çabası bir zirve değil. Ama özellikle yeni keşfedecekler için hayli eğenceli bir gösteri sayılabilir

Son günlerdeki siyaset ve ülke sorunları üzerine birkaç düşünce

Bir ortak vicdan yaratmaya bir küçük katkısı olabilir umuduyla...

Ringlerde görülegelmiş en zalim maçların öyküsü

Asıl soyadları Adkisson olan bu garip ailenin öyküsü usta biçimde anlatılmış. Oynak bir kamera, ABD'nin Texas'taki Spectatorium gibi gerçek büyük salonlarında çekilmiş sahneleri etkileyici biçimde verir