01 Aralık 2017

Büyüleyici bir çağdaş masal: Bir göçmen nasıl melek oldu?

Dünyamızın yaşadığı şu büyük kargaşa içinde, kimi mistik ögelere başvurmak; bir masalın kanatlarına sığınmak çok mu şaşırtıcı?

 

JÜPİTERİN UYDUSU      X  X  X  X
(Jupiter Holdja/ Jupiter’s Moon)

Yönetmen: Kornel Mundruczo
Senaryo: K. Mundruczo, Kata Weber
Görüntü: Marcell Revv
Müzik: Jed Kurzel
Oyuncular: Merab Ninidze, Zsombor Jeger, Gyorgy Cserhalmi, Monika Balsai

Macar filmi

 

 

Her açıdan şaşırtıcı, şoke edici, itici ya da büyüleyici (kişiye göre değişir!) diye nitelenebilecek bir film.

Bu Macar filmi, Suriye’den gelip Sırbistan yoluyla Macaristan’a geçmek isteyen bir grup göçmenin sınırda baskına uğramasını ve kimilerinin vurulmasını anlatıyor.        

Aralarından biri olan Aryan, göğsünden yaralanmıştır: ölümcül biçimde... Ve o hengamede vurulan babasından uzak, yerde yatmaktadır.

Böylece alabildiğine sert, güncel ve politik bir açılışla başlayan film, birden yön değiştiriyor. Çünkü o genç adamın birden ayakları yerden kesiliyor,  bir melek gibi göklere yükselmeye başlıyor!...Ve artık dünyaya yukardan bakar oluyor.

Bu mucizeye tanık olanların arasında, yörenin ünlü, nüfuzlu ve bilgisini paraya çevirmede hayli becerikli doktoru Stern de vardır. Ve o kısa zamanda bu mucize-adamdan nasıl çıkar sağlayacağını kurar.

Öte yandan, göçmen kampının sorumlularından, Aryan’ı ilk kez vuran acımasız Laszlo da genç adamın peşini bırakmaz. O sanki her iyiliğin avcısı, her güzelliğin celladı olan kaba güçtür. 

Dedim ya, ya çok sevilecek, ya da nefret edilebilecek filmlerden biri bu. Beni büyüledi, çünkü anlatımını son derece ilginç, çağdaş ve cüretkâr buldum. Ve filmden büyük bir sinemasal tat aldım.

Ayrıca temalarını da sevdim: Dünyamızın yaşadığı şu büyük kargaşa içinde, kimi mistik ögelere başvurmak; kimi yerde bir tanrısal mesaj, bir mucize aramak; bir masalın kanatlarına sığınmak çok mu şaşırtıcı? 

Hikâyenin yapısına yedirilmiş, kendini çok incelikle belli eden temalar da var. Örneğin görünürde tam bir etek düşkünü olan doktorun melek yüzlü delikanlıya duyduğu ilgi, aslında eşcinsel bir eğilimin işareti değil mi? En çok, doktorun bir sahnede söyleştiği bir hastanın kendi eşcinselliğinden söz ederken, doktorun çocukla ilişkisini de öyle yorumlamasında ortaya çıktığı gibi...

Film işte böylesine farklı okumalara açık bir modern masal. Ve de çok kişisel bir sinema anlayışının zirvelerinden...Bir göz atmaya değmez mi?

Öldük ölümden bir şeyler umarak...Peki ya günahlarımız? 

 

ÇİZGİ ÖTESİ    X  X
(Flatliners)

Yönetmen: Niels Arden Oplev
Senaryo: Ben Ripley
Görüntü: Eric Kress
Müzik: Nathan Barr
Oyuncular:Ellen Page, Diego Luna, Nina Dobrey, James Morton, Kiersey Clemons, Kiefer Sutherland, Madison Brydges

Amerikan filmi

 

 

Ejderha Dövmeli Kız, Dead Man Own- İntikam Benim gibi filmleriyle tanıdığımız Danimarkalı yönetmen Niels Arden Oplev’in filmi, 1990’da çekilen ve bir mini-kült film sayılabilecek olan ayni adlı Joel Schumacher filminin yeni bir yorumu

Ama biraz farklı yönlerde gelişiyor. Ve çok zengin o kadrodan bu yeni filmde sadece Kiefer Sutherland, bu kez hayli yaşlanmış olarak ‘hoca’ rolünde karşımıza geliyor.

Bir büyük hastanede geçen ve başlarda o ünlü hastane dizilerini tüm o telaşı ve gerilimiyle hatırlatan filmde, ana tema ayni: mesleklerine hırsla bağlı beş genç doktor, içlerinden çıtı-pıtı Courtney’in (çok şirin bir Ellen Page) kışkırtmasıyla kendilerini çok riskli bir deneyin kobayı haline getirirler: kalbini durdurtmak ve yeniden hayata dönmeden önce, o anları ‘ölümden sonrası’nı anlamak amacıyla kaydederek irdelemek...

Neredeyse 30 yıl sonra yeniden karşımıza gelen bu fantezi öykü, başlarda oldukça ilginç duruyor. Tıbbi yanı tartışılabilir. Ama bir yandan tıpta o günden beri atılan dev adımlar, öte yandan çağdaş sinemanın katkısıyla sıkça işlenen ölüm-sonrası temasının çekiciliği, iyi bir kadroyla birleşerek belli bir gerilim sağlıyor.

Ama sonra işler çığrından çıkıyor. Film bilimsel fantezi yanını tümüyle terk ederek, kahramanlarını geçmişi hatırlayan, bu arada işledikleri günahları da acıyla anan ve sonunda onların kefaretini ödemek zorunda bırakılan insanlar olarak ele alırken, ahlakçı bir tavra ve klasik bir korku filmi atmosferine bürünüyor. İnandırıcılığını da bir yana iterek...     

Sonuç olarak belki vakit geçirtecek, ama hemen unutulacak bir film.  

Yazarın Diğer Yazıları

ABD'deki hayali bir savaşın korkunçluğu tam şu günlere denk düşüyor

Dünyamızın savaş denen korkunç olaya sayısız ülkede esir düştüğü şugünlerde, bu film önemli bir eleştiri sayılabilir

Bir korku klasiğinin ilk günlerine dönüş

Bu türü sevenler ve özlemiş olanlar için iyi bir seyirlik sayılabilir

Hindu kültüründen gelen kendine özgü bir kitle filmi

Karşımızda gerçekten hayli değişik bir film var. Hem anlattıkları; hem anlatma biçimleriyle...