26 Temmuz 2018

Kan alıp kan vermek

Bana sopasını gösterip "Herkes en iyi bildiği şeyi yapmalı" diyen şoförün giderek daha haklı ve geneli temsil eden bir figür haline geldiğini hissetmeye başlıyorum

İnsan vücudundan kan çıkartarak kan basıncını azaltıp bazı sağlık sorunlarına çözümlerin bulunduğu Orta Çağ’dan sonra modern tıpta herhalde artık bu çeşit yöntemler zorda kalınmadıkça kullanılmıyor.

Ben sadece birkaç Amerikan dizisinde gördüm bu tip işleri bir de üçüncü sınıf savaş filmlerinde.

Ama kafası Orta Çağ’da kalanların yeşerttiği toplumlarda belki bedenden kan akıtma yok ama bedeni toplum olarak görürseniz toplumdan sürekli kan akıtıyorlar gibi.

ABD'nin Orta Doğu’daki bitmek bilmeyen işgalleri, İsrail'in Filistin'e yaptıkları, Ermenistan Azerbaycan arasındaki Karabağ ve bunun gibi sıralasak bitmeyecek kadar uzun bir listedeki çatışmalı noktalar hep tansiyonu yükselen halkın, kan basıncını azaltmak amacıyla kullanılan politik araçlara döndü.

Kan aktıkça basınç bir süreliğine azalıyor. Basıncı azalan beden (yani halk) kendini yönetenlere karşı direncini bir süre kaybediyor.

Bayılıyor belki de...

O sırada düzene bırakıyor kendini bir süre...

Beden kendisini toplamak için, içine çekiliyor. Mücadeleye devam edebilmek için antikorlar çalışmaya devam ediyorlar.

Ta ki bir sonraki basınç alma operasyonuna kadar.

Bu çatışma noktalarında yaşananlar bazen iki tarafta da iğrenç böbürlenme görüntüleri oluşturuyor. Filistin'e İsrail'den atılan bombaları Dünya Kupası maçı gibi seyredip her bomba düştüğünde sevinç çığlıkları atan İsrailliler gibi.

Yunanistan ve Türkiye gibi.

Türkiye'de sosyal medyada ve başkanlık medyasında (artık havuz da kalmadı) Yunanistan'da yaşanan yangınlara atılan ırkçı, insanlık dışı başlıklar ve yorumlar gibi. Yunanistan'ın tamamının yanmasını isteyenlerin çoğunlukta olduğu ve bunu sosyal medyadan paylaşmayı bir onur kabul eden, Twitter manyağı bir Türkiye tam da Cumhur'cuların yıllardır kurmak istediği cahil, bilgiden ve haysiyetten yoksun, hassasiyetlerini de kaybetmiş ve çökmüş bir toplumun göstergesi gibidir.

Niye derseniz?

O çok sevEmediğiniz Yunanistan Adapazarı depreminde ilk uluslararası yardım gönderen ülkedir.

O çok sevEmediğiniz Yunanistan siz Kıbrıs'tan 40 bin askerinizi çekmeseniz de Avrupa Parlementosu'nda sizi eleştirdiği kadar savunandır.

O çok sevEmediğiniz Yunanistan sizin, insan kaçakçıları para kazansın diye yolunu açık tuttuğunuz Ege kıyılarından çıkan botlardakileri kurtarıp onları o paylaşamadığınız adalarında konaklatandır. (Ne kadar başarılı olduğu tartışılır)

Yine öte tarafta;

O çok sevEmediğiniz Ermenistan, Gölcük depremi zamanında kan aradığınızda "Kan bankalarımızı açalım" demiş ama siz kendi 'temiz' kanınız kirlenmesin manşetleriyle karşı çıkmışsınızdır.

Ama Ermenistan yine de size en iyi arama kurtarma ekibini, Spitak'ı göndermiştir. Siz o depremde Ermeni bir mimarın yaptığı Gölcük piyade okulu çöküp de altından bir Ermeni sağ kurtulduğunda "gavurun malından gavur kurtuldu" diyebilen bir millet yarattınız. Oysa o sırada Spitak sizin enkazlarda ölüme terk ettiğiniz insanlardan onlarcasını canlı çıkarıyordu.

Adapazarı'nda Ermenistan'dan kan alamayacak kadar ırkçılık düşünen bir ülkede Yunanistan'a yardım yerine benzin göndermeyi öneren sosyal medya kafaları aynıdır...
Sonra diyecekler ki niye "zalim" diyorsun.

Zalimsin işte...

Gün geçtikçe Türkiye'deki son taksi seyahatimde bana sopasını gösterip "Herkes en iyi bildiği şeyi yapmalı" diyen şoförün giderek daha haklı ve geneli temsil eden bir figür haline geldiğini hissetmeye başlıyorum.

Muhabbet şöyleydi:

- Herkes en iyi bildiği şeyi yapmalı
- Nasıl yani?
- Abi bizim en iyi bildiğimiz şey vurup kafasına almak.
- Hıı? (Ağzımdan laf almaya çalışıyor sanıyorum)
- Bizans'a nasıl yapmışız.

Bakmışız ki şehir yapmayı biliyorlar.
Vurduk kafasına aldık şehri.
Kadınları güzelmiş Rusların, Avrupalıların esir almışız cariye yapmışız.
Füze mi yapılacak. Tatarlar mı yapıyor. (Tatarlar ne alaka demeyin ben de bilmiyorum. Ama öyle dedi.)
Gidip vurup alırız füzeyi. (Daha o zaman Tesla ve F-35 meselesi ortada yoktu)

OHAL'den bu yana bu taksicinin genele yansımasının giderek arttığını ve bu taksici kardeşimizin zihniyetinin yüksek mevkilerde kendine yer edebileceğinin gerçekliğini kavramaya başladım.

Kim bilir belki çoktan milletvekili olmuştur bile..

 

Yazarın Diğer Yazıları

İnkârcılığın çaresizliği

Demek ki milleti ayakta tutabilmek için bir tek geriye bu kin ve nefret kaldı

Sen kilise yapadur bakan, yıktıklarınız hortluyor bir yandan

Jandarma, Ahlat Müzesi, usanmamış definecilerle uğraşmış...

Yaşama eylemi

Her neye sinirlendiyseniz veya her neye üzüldüyseniz, duygunun geçici bedeninizin ve sizin kalıcı olduğunuzu size hatırlatan bir kitap "Yaşam Eylemi" adı üstünde