25 Nisan 2016

Halep’te Büyük Taarruz’un ayak sesleri

Suriye'de sahada olup bitenler, başlayacak olanın görüşmelerden ziyade çatışmalar olacağını teyit eder nitelikte

Suriye’de 27 Şubat tarihinde yürürlüğe giren ateşkesin olanak tanıdığı iç savaşı sonlandırma çabaları, Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye destekli Riyad Cephesi’nin geçtiğimiz hafta Cenevre III görüşmelerinden çekilmesi ile birlikte bir kez daha çökmüş oldu. Şimdi sırada sanırım “barış girişimleri” yerine Halep ilini merkeze alan çatışmaların yoğunlaştığı “savaş çabaları” olacak. Bir diğer deyişle, Büyük Halep Taarruzu’nun eli büyük ölçüde kulağında gözüküyor!

Teknolojik imkânlar sayesinde artık benim gibi “salon gazetecilerinin” de görebildiği üzere, şu an Halep şehrinin batısına rejim güçleri, doğusuna ise isyancılar hakim. Oysa ülkenin ticaret başkenti Halep’e tümüyle hakim olabilmek kritik öneme sahip. Pek çok siyasi gözlemcinin de dile getirdiği üzere, Halep’i alan ve başkent Şam’a hakim olan bu savaşı kazanacak.

Gerçi BM Suriye Özel Temsilcisi Steffan De Mistura, Riyad Cephesi’nin müzakerelerden çekilmesine rağmen Cenevre görüşmelerinin bir şekilde yeniden başlayacağını umuyor, ama Suriye’de yaşayan ancak ülke yönetiminde herhangi bir görevleri olmayan ılımlı muhaliflerin oluşturduğu Hmeymim Grubu ile Riyad Cephesi arasındaki ihtilaflı konular giderilecek gibi de görülmüyor.

Zira Riyad Cephesi barışçıl bir çözüm için Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın görevinden ayrılmasını şart koşarken, Hmeymim Grubu’nun böyle bir koşulu bulunmuyor. Ulusal Eylem, Demokratik Eylem Cephesi ve Uluslararası Kızılay Komitesi gibi örgütler ile Suriyeli doktorlar, avukatlar, mühendisler ve gazetecilerin temsilcilerinin yer aldığı Hmeymim Grubu, Esad’ın seçimleri kazanırsa tanınması gerektiği, aksi takdirde ülkenin çatışan taraflar arasında bölüneceği düşüncesinde.

Diplomasi cephesinde ipler kopma noktasına gelirken, sahada olup bitenler de, önümüzdeki günlerde başlayacak olanın görüşmelerden ziyade çatışmalar olacağını teyit eder nitelikte.

Bu konudaki en büyük işaret, Halep kırsalındaki büyük hareketlilik. Gözlemciler, Rusya’nın son zamanlarda Halep şehri civarına top ve ağır silahlar yerleştirmeye başladığına dikkat çekiyorlar. Aslında bu bataryalar Suriye Ordu birliklerinin Palmira’ya yönelik operasyonları sebebiyle Humus ilinde bulunuyordu. Birliklerin Halep civarına kaydırılması, Suriye Ordu birlikleri ile müttefiklerinin olası bir Halep harekâtının ön hazırlığı olarak değerlendiriliyor.

Her ne kadar Rusya Hava Kuvvetleri’ne bağlı savaş uçaklarının önemli bir kısmı ateşkesle birlikte Suriye’den çekilmiş ise de, Putin’in Halep’e doğru bu askeri yığınağı belli ki ABD’yi endişelendirmiş. Zira Dışişleri Bakanı John Kerry, 22 Nisan’da New York Times gazetesi editörlerine “orada oturup onun rejimi destekleyen şeyler yapıp muhalefeti ezişini seyredecek değiliz. Bu konuda aptal değiliz,” deyiverdi. Ancak bu tip sözler genelde iç kamuoyuna yönelik içi boş “kararlılık” demeçleri. Yoksa Amerikalıların Ruslara rağmen bir şey yapacağı yok. Washington selametin Ruslarla birlikte bir şeyler yapmaktan geçtiğini gayet iyi biliyor.

Zaten, Kerry de, Ruslara “sen bu çizgiyi geçme, ben de şuradan ötesine geçmeyeyim, arada kim ne yaparsa yapsın” şeklinde, mutlak çizgilerin olduğu bir teklifte bulunduklarını ve bu konuda bu hafta ya da öbür hafta içinde sonuç almayı beklediklerini söylüyor. Aslında diplomasi lisanıyla edilen bu laflar bile yaklaşan fırtınanın habercisi sayılabilir.

Ateşkesin ve “barış görüşmelerinin” çökme noktasına gelmesinde çok da şaşılacak bir şey yok. Zira ateşkes, savaşan taraflara daha iyi silahlarla donanabilmeleri ve/veya vekiller arası saflaşmaların asillerin arzuladığı doğrultuda yapılması için tanınan bir fırsat işlevi gördü. Çatışmalarda yer alan hemen her kesim için ateşkes en azından soluklanma ve güçlerini takviye etme olanağı sağladı.

Yakın Doğu Haber Ajansının verdiği bilgilere bakılırsa, aralarında İslam Ordusu ile Ahrar’üş Şam’ın da bulunduğu 10 silahlı grup, ortak bir operasyon odası kurarak “Redd-i Mezalim” adını verdikleri bir savaşa koyulduklarını açıkladılar.

Takviye işini en organize yapan elbette ki Amerikalılar. Washington’un Ürdün’ün Akabe ve Türkiye’nin Mersin Ağalar limanları üzerinden isyancı gruplara silah sevkiyatı yapması zaten bilinmeyen bir şey değil.

Riyad Cephesi de 27 Şubat’ta ilan edilen ateşkesi kendisine bağlı grupları daha güçlü silahlarla donatma doğrultusunda bir fırsat olarak kullandı. Bu durum kimi yerlerde dengeleri değiştiren bir karakter dahi taşıdı. Ve böylece bazı Suriye uçaklarının omuzdan atılan taşınabilir hava savunma sistemleri (MANPADs) ile vurulduğunu gördük.

Sahadaki silah portföyünün zenginleşmesi ile, geçtiğimiz iki hafta içinde 3 Suriye savaş uçağı ile 1 Rus keşif uçağı düşürüldü. Gerçi bunlar ülkenin farklı kesimlerinde gerçekleşti ama Rusya ve müttefiklerini aynı stratejik coğrafyaya, Halep’e odaklanmaya ve bu şehrin silahlı isyancı gruplardan tamamen temizlenmesi gerektiğine ikna etmiş görünüyor.

@akdoganozkan

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Avrupa savaş için geri sayıma doğru ilerlerken

Giderek daha çok sayıda kundakçının belirdiği bir dünyada bundan sonraki perdelerde “büyük patlama” öncesi rıza üretiminden savaş ekonomisine geçişe ve paradigma değişimini mümkün kılacak liderlik inşasına, daha çok şey göreceğiz gibi duruyor

Amerikan askerlerinin çekilmesi

ABD’nin bir yerlerden asker çekmesi dünyanın barışa bir adım daha yaklaştığı anlamına da gelmiyor. ABD, 2024'te ordusuna 886 milyar dolar harcamayı planlıyor. Bu, onu askeri harcamalarda bir kez daha dünya birincisi yaptığı gibi Çin, Rusya, Hindistan, Suudi Arabistan, İngiltere, Almanya, Fransa, Güney Kore, Japonya ve Ukrayna'nın toplamından da daha fazla askeri harcama yaptığının teyidi...

Karadeniz ısıtılırken

NATO’nun Rusya ile topyekûn bir savaşa mı gireceği sorusunu gündeme taşıyan sıcak gelişmelerin arka planı ve sebepler, sonuçlar