02 Şubat 2015

Bir ihtimal daha var; o da 'ofsayt' mı dersiniz?

7 Haziran seçimlerinde bir ihtimal daha var! Ak Parti’nin kendi oyunuyla 'ofsayta düşme' ihtimali!

Artık çok net olarak anlaşıldı ki, 7 Haziran 2015’te yapılacak olan Genel Seçimlerde sandığa 25. dönem TBMM üyelerinin belirleneceği standart bir genel seçim havasında gitmeyeceğiz.

7 Haziran 2015’de çok partili hayata geçilen 1946'dan bu yana yapılacak en önemli referandumda (!) oy kullanacağız

7 Haziran 2015, kafasında yeni bir devlet ve rejim tasavvuru olan ve bunu fiili olarak da gerçekleştirmiş otoriter bir liderin bu tasavvura yasal zemin kazandırmak ve Türkiye’yi Yeni Anayasal Nizam’a (YAN) geçirmek üzere güvenoyu istediği bir referandum olacak.

Çünkü Cumhurbaşkanı Haziran seçimlerini bir referandum olarak görmek ve gördürmek istiyor.

Bunun muhtemelen bir kaç sebebi var:

Bir kere, Ahmet Davutoğlu önderliğinde (ve ekonomik/siyasi/kültürel tercihler ve projeler üzerinden) yürütülecek bir seçim kampanyası ile Yeni Anayasal Nizam’ı (YAN) hakim kılacak bir sürecin kapısını aralamak için gerekli olan 330 milletvekilini elde etmenin riskli olduğunu düşünüyor.

İkincisi, milli irade nezdinde sandıkta elde edilecek bir kredinin kendisi dışındaki bir şahsiyette cisimleşmesini ve bu kişinin kendisine önemli bir güç vehmetmesini pek arzulamıyor.

Üçüncüsü de, biliyor ki, Ak Partili siyasi hayatı süresince girdiği toplam 6 ulusal seçimde aldığı oyların ortalaması % 40 oldu. Oysa girdiği plebisit nitelikli iki seçimden birinde (2010) % 58 aldı, diğerinde ise (2014) % 52 oy aldı. Yani referandumlarda oy ortalaması % 55 oldu.

Bu nedenle de arzuladığı YAN’ı yasalaştırabilecek bir meclis çoğunluğuna referandum havasında geçecek bir seçim sonucunda ulaşmanın daha fazla imkân dahilinde olduğunu düşünüyor.

Ama tabii arzuladığı sonucun “çantada keklik” olmadığını da bilmek lazım. Hatta, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan böyle düşünmekle belki de siyasi hayatının en büyük riskini almış oluyor. Bunu da belirtmek lazım!

Neden risk? Çünkü, Ak Parti seçmeni kendisini gelecekte alternatifsiz bırakabilecek bir rejim değişikliğinin altyapısının oylandığı bir seçimle karşı karşıya bırakılıyor. Seçmen bu oldubittiye razı olmak istemeyebilir.

Peki Ak Parti seçmeni gerçekten böyle bir düşünce ve ruh hali içinde olabilir mi? Seçimlere 4 ay kala bu soruya kesin bir “evet” cevabı vermek elbette imkânsız.

Bu tip bir ruh halini biz 7 Kasım 1982 tarihli Anayasa Referandumu ve sonrasında da yaşamıştık. Bilindiği gibi, o tarihte yeni anayasa için yapılan halk oylaması cunta lideri Kenan Evren’i Çankaya Köşkü’ne taşıyacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile birleştirilmişti. Referandumda hem bugünkü anayasamız kabul edilmiş, hem de askeri cuntanın lideri Kenan Evren halkın % 91 “evet” oyuyla cumhurbaşkanı seçilmişti.

Kuşkusuz Evren’in bu denli yüksek oy alarak cumhurbaşkanı seçilmesinde etkili olan en temel faktör, bu seçime rakipsiz girmiş olmasıydı. Ayrıca seçmenin, “ülkede terörü bitiren” (!) kişi olarak gördüğü bir askeri onurlandırma iradesi de açıktı. Ancak halkın bir bölümü bu referandumda “evet” oyu verirken, Kenan Evren’in cumhurbaşkanı seçilmesinin askerin kışlasına ya da köşesine çekilmesini hızlandıracağını da düşünmüş, biraz da bu yüzden böyle davranmıştı.

Nitekim bu düşüncesinin derinliği bir yıl geçmeden yapılan genel seçimlerde belli oldu. 1982 seçimlerinde seçmen askerin kurdurduğu partiye itibar etmeyerek cunta yöneticilerini kurguladıkları senaryoda ofsayta düşürdü.

Benzer bir seçmen hissiyatının küçük de olsa ipuçlarını bağımsız gazetecilik platformu P24’ün daveti üzerine bir grup gazeteci ve yazarla birlikte geçen yıl yaptığım Ege turu sırasında gözlemledim.

10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimleri için nabız tutmak maksadıyla 15-18 Temmuz 2014 tarihlerinde gerçekleştirdiğimiz Ege gezisi sırasında konuştuğum kimi vatandaş ve siyasi gözlemcilere göre, Ak Parti seçmeni Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı seçimlerde cumhurbaşkanlığı makamına tereddütsüz taşıyacaktı. Ancak özellikle dış politikada giderek artan riskli hamleler ve ülkede artan siyasi gerilim istikrarın sürekliliğine yönelik seçmen endişesini de beraberinde getiriyordu. Bu nedenle seçmen Erdoğan’ı onore ederek yumuşak bir geçişle aktif siyaset sahnesinin dışına taşımak düşüncesinde olabilirdi.

Bu tutumla sandığa gidecek seçmen Erdoğan’ı cumhurbaşkanlığı makamına taşısa da ilerde ona cumhurbaşkanlığını aşacak süper yetkiler vermeyi düşünmüyordu.

İzmir’de yayınlanan bir gazetenin tepe yöneticisi bu yöndeki kanaatini şöyle dillendiriyordu: “Bazı bilinçli AKP seçmenleri, Recep Tayyip Erdoğan’dan kurtulmak için onu Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturtmak istiyorlar. ‘Gitsin cumhurbaşkanı olsun, gitsin köşkte otursun’ diyorlar. Ve bu insanların sayıları hiç de az değil.”

Ak Parti seçmeni 10 Ağustos 2014’te başbakana vefa borcunu ödemiş oldu. Hesap kapandı. Şimdi Ak Parti seçmeninin köşesine taşıdığı o lider parlamenter demokrasiyi epeyce pasif bir konuma ötelemek ve kendisini süper yetkilerle donatmak istiyor. Üstelik memleketin içinde bulunduğu atmosfer altı ay öncesine göre daha kötü. 6-7 Ekim olaylarının ucunu gösterdiği kâbus senaryosu, dış dünyadaki yalnızlaşma sürecimiz ve ekonomik verilerdeki bozulma bu ülkede yaşayan herkesi tedirgin ediyor.

Seçmenin 7 Haziran 2015’te kendisini gelecekte alternatifsiz bırakacak bir seçeneğin peşine takılma mecburiyeti yok.

Dolayısıyla Ak Parti seçimlerinden tek başına iktidarda kalmasına yetecek bir oyla çıksa da, Cumhurbaşkanı YAN’ı referanduma götürmek için yeterli olan 330 milletvekilinden mahrum kalabilir.

Yani....

Yani 7 Haziran seçimlerinde bir ihtimal daha var! Ak Parti’nin kendi oyunuyla “ofsayta düşme” ihtimali!

twitter: @akdoganozkan

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Biri öldürmüş, biri gömmüş, biri de delilleri yok etmiş

Knesset semalarında İran füzeleri görüldü diye dikkatlerden kaçmasın, bayramın son günü İsrail ordusu Gazze’de 3 yüksek okul, bir ilkokul, bir hastane, bir düğün salonu ve bir de camiyi 1 saat içinde yok ederken, işbirlikçileri 1930’ları anımsatan icraatlara imza attı

Kadayıfın altı kızardı

70’lerdeki hükümetlerin ayakta kalmasında anahtar rol oynamış Necmettin Erbakan’ın oğlu, babasının izinden giderek ustalıklı bir stratejiyle “kadayıfın altını kızarttı.”  Sol yine seyrederken

2028 Cumhurbaşkanlığı seçiminin geri sayımı başladı

Bir yıl önce siyasi kariyerinin bittiği iddia edilen İmamoğlu, iktidarı sandıkta ikinci kez mağlup ederken, 7 Mayıs 2028 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin startını da en güçlü aday olarak vermiş oldu