20 Kasım 2017

Spor; saygıyı, dostluğu ve vefayı da gösterir

"Spor tarihi içerisinde ezeli rakiplerin birbirleriyle olan dostluklarının anlatıldığı öyküler daima ilgi çekmiştir"

Spor tarihi içerisinde ezeli rakiplerin birbirleriyle olan dostluklarının anlatıldığı öyküler daima ilgi çekmiştir. İster ülkemiz içerisinden olsun isterse yurt dışından sporun insanlık mirasına olan katkısını anlamamızda yardımcı olacak olan öykülerin oluşmasına katkıda bulunurlar. Sporu sadece rekorlara, başarılara, madalyalara indirgeyenler açısından bu durum çok da önem arz etmemektedir. Oysa sporun asıl insani ve toplumsal tarafının dolaşıma girdiği ve spor kültürünün evrenselleşmesinin temellerinin atıldığı alan tam da burasıdır.

Spor, farklı kültürlerin ve farklılıkların bir araya gelebildiği üstelik bunu gerçekleştirirken birbirine zarar vermeden bir arada bulunabildiği ender alanların başında gelmektedir. Öteki olarak nitelendirdiğimiz rakiplerimiz vasıtasıyla spor denilen alanda mücadele etmenin yanı sıra dostluklar da geliştiririz. Bu yüzden de özellikle birden fazla kişinin, takımın yarıştığı mücadelelerde daha başarılı olmak için kişilerin, takımların birbirlerini motive edici bir etkileri olur.

Hele bu kişiler alanın önde gelen isimleri ise sporun hangi dalı olursa olsun, onları seyretmek sporseverler açısından keyif iken, söz konusu isimlerin birbirleriyle yarışmaları da ayrı bir heyecan kaynağıdır. Naim Süleymanoğlu’nun ölümünün ardından konuşan ezeli rakibi Valerios Leonidis’in kurduğu cümleler tam da bu durumu anlatır cinsten: Naim, benim için Tanrının bir hediyesi idi. Onunla rekabet yüzünden hep daha fazla çalıştım. Müthiş bir rakipti. O olmasaydı ben de bu kadarını başaramazdım.

Baki kalan bu kubbede hoş bir sada bırakmanın yolları hepimiz açısından çeşit çeşit olmakla birlikte, tüm canlılara saygı duyma ve bunu yaşam boyu yaptıklarınla ortaya koyabilme düşüncesi ağır basması gereken bir davranış hatta yaşayış şeklidir. Kendimiz gibi olmayanlara karşı gösterdiğimiz saygı ve vefa duygusu bizi hem yaşamımız boyunca hem de ölümümüz sonrasında takip etmeye devam edecektir.

Naim Süleymanoğlu’nun aktif sporculuğu dönemindeki en büyük rakibi olan Yunan halterci Valerios Leonidis, cenazede dostuna olan vefasını ve saygısını göstermek için yerini aldı. Leonidis, Türk bayrağına sarılı olan tabutu öperek dostuna olan saygısını hepimize örnek olacak bir şekilde ortaya koydu. Onun, bu davranışının ardından hala sosyal medya üzerinden ırkçı ifadeler kullanabilme aymazlığını gösterenlere ise söylenebilecek en iyi karşılık ‘edeb ya hu’ olacaktır.

Rakip ulusal marşları ıslıkladığımızı, ölen insanların ardından gerçekleştirilen saygı duruşlarında her türlü haltı yediğimizi ne çabuk unutuyoruz! İki eski dostun ve ezeli rakibin birbirlerine dönük saygısını bugün hepimize göstermekten çekinmeyen Leonidis’in davranışı insani duyarlılığın en güzel örneklerinden bir tanesidir. İnsani olanı bu durumu bile ‘bayrağı öptürdü’ şeklinde yorumlamak ve daha ileriye gitmek herhalde sadece dünyayı kendinden menkul olarak gören aymazlara yakışır.

Sporun içerisindeki mücadele ve hırsa karşın aynı zamanda dostluğu, vefayı, saygı ve sevgiyi barındırdığı gerçeğini acaba ne zaman idrak edebileceğiz? Fair Play duygusunun sadece şekilsel bir bakış olmadığı hayatın içerisinde tüm alanlarda dürüstçe mücadele etmenin de bir parçası olduğu gerçeğini göremediğimiz müddetçe, hem sporda hem de toplumsal hayatımızda bir parçamız hep eksik kalacaktır.

Yarışmanın, kazanmanın ya da kaybetmenin ötesinde hayatın dokunuşlardan ve insani olan yanlardan oluştuğu gerçeği ile kavga etmekten artık vazgeçmeliyiz. Biz ne kadar özelsek, ötekiler olarak nitelendirdiğimiz kesimler de o kadar özel ve kendine has niteliklere sahipler. Hayatı, her seferinde hem kendimiz hem de ötekiler için çekilmez kılmak ve çirkinleştirmek yerine güzelleştirmeyi, iyileştirmeyi seçmeliyiz.

Spor bu açıdan küçük yaşlardan itibaren başlayarak hayatın sonuna kadar sürüp gidecek olan rekabet duygusunu farklı bir pencereden görebilmemize olanak sağlayabildiği için çok özel bir alandır. Rekabet, mücadele, hırs, başarı, galibiyet, rekor vb. gibi onlarcası ne kadar önemliyse dostluk, vefa, fair play ve tabii ki saygı onlardan çok daha önemli ve belirleyicidir. Bunlar olmadan istediğiniz kadar rekorlardan, başarılardan, galibiyetlerden söz edin bunların hepsi gelip geçicidir.

Asıl kalıcı olan tıpkı Naim Süleymanoğlu’nun ve Valerios Leonidis’in bıraktıkları dostluktur, vefadır. Çünkü orada duyguların yanı sıra insani dokunuşlar ve geçmişten geleceğe miras kalacak olan öyküler yer almaktadır. Ve bu öyküler ırkların, etnik kökenlerin, ideolojilerin, sınıfsal farklılıkların çok ötesinde ve üstünde bir değeri içerisinde barındırabilme gücüne sahiptirler.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Göz göre göre bugünlere geldik

Toplumsal hayatımızdaki şiddet üreten etmenleri es geçtiğimiz sürece futbol sahalarındaki şiddeti sadece cezai tedbirlerle önleyebilmemiz mümkün değildir. Bu olay sonrasında cezai tedbirlerin arttırılması tekrar gündeme getirilecektir ancak göreceksiniz ki bu da yaraya merhem olmayacaktır

Yaşananlar futboldan soğutuyor

Sayın başkanlar Ali Koç ve Dursun Özbek, sizlerden önce bu takımların başkanları oldu ve sizlerden sonra da başkanları yöneticileri olacak. Ülke futbolunun, sporunun asırlık çınarları olan Galatasaray ve Fenerbahçe'nin varlığını sürdürmeye devam edeceğini akıllarınızdan lütfen çıkarmayın! Kupa uğruna düşman yaratma anlayışını bir an önce terk edin ve hem kulübünüze hem de ülkenin sporuna zarar vermekten bir an önce vazgeçin!

CERN’de çalışan 56 bilim insanı İzmir’de bir araya geliyor

"CERN’den gelenlerin amacı Higgs bozonunu, diğer bozonları daha iyi kavrayabilmek için yeni metotlar geliştirmek ve bunun da ilk toplantısı İzmir’de yapılıyor"