04 Eylül 2018

Olmasa da olur olmamalı!

Yayın dünyasının yaşadığı kriz sadece yayın dünyasına indirgenemeyecek kadar derin bir etki bırakır

Reklamı hatırlayacaksınız, alışveriş esnasında çok istediği kalemi almak üzere olan beyefendi, ‘olmasa da olur’ ibaresini kullanır ve aldığını geri bırakır. Olmasa da olurlarımızı düşünmek ve özellikle tüketim çağında daha az tüketmek suretiyle sosyal sorumluluğa işaret etmeye çalışan bir reklam vardı karşımızda. Reklamın işaret ettiği özellikle dar gelirli ve kimsesiz çocukların eğitim alanında desteklenmesiydi. Ekonomik anlamda işler sıkışmaya ve belirsizleşmeye başladığı andan itibaren bütçelerimizde tasarruf yapma adına olmasa da olur lafını kullanmaya başladık. Geçtiğimiz birkaç hafta içerisinde döviz kurlarında yaşanan dalgalanmanın kendisini en fazla hissettirdiği alanlardan bir tanesinin yayıncılık alanı olması ve ülkemizdeki gazete, dergi ve kitap üreticilerinin zorda olması bu lafı yeniden hatırlamamıza yol açtı.

Önce Aydınlık gazetesi üç gün süreyle yayın hayatına ara verdi ardından İzmir’deki yerel gazeteler toplu olarak pazar günleri yayın yapmama kararı aldılar. Her yayın organı içine düştüğü kriz ortamını aşmak için çözüm yolları aramaya başladı ve belki de en ilginç olanlarından bir tanesine boyutlarını mini hale dönüştürerek okurlarının karşısına çıkan Leman dergisi imza attı. Daha anlaşılır olması adına iki mizah dergisini üst üste koyarak fotoğraflarını çektim ve yazının yanına ekliyorum. Bu durumu çok abartılı bulanlar ve böyle yapmalarına hiç gerek yoktu diyenler mutlaka olacaktır. Ancak olmasa da olurlarımızın içerisinden eğitim, kültür hizmetleri veren sektörlerdeki başta KDV oranları olmak üzere, yaşanan sıkıntıyı giderebilmek zorundayız.

Kitap okuma ve kitaba para ayırma konusunda ne kadar sorunlu bir yerde bulunduğumuzu zaman zaman istatistiklerden öğreniyoruz. AB ülkelerinde kitap okuma oranı yüzde 21 iken ülkemizde binde 1, kitaba Norveç’te bir vatandaş yılda ortalama 137, Almanya’da 122 ve dünya genelinde 1,3 dolar harcanırken Türkiye’de sadece 25 cent ayrılıyor. TÜİK verilerine göre kitap okumak ihtiyaç listemizin 235.inci sırasında yer alıyor ve kitap okumaya ayırdığımız günlük süremiz sadece 1 dakika. Herkes içinde bulunduğu pozisyondan şikayet ediyor ve okumanın önemi ile buradan belirli bir alanda kariyer yapmak suretiyle işe yerleşmeye ilişkin değer yargıları giderek kayboluyor. Kitap, dergi, gazete okuma alışkanlığının bir lüks olarak görmenin zamanı geldi de geçiyor. Bunun için ise bu alanın önünü açacak adımları atmalıyız aksi halde bu alandan evlerine ekmek götüren binlerce insanın işsiz kalma ihtimali giderek artacaktır. Asıl meselemizin yazılı materyale ilişkin bir zihniyet dönüşümü ile ilgili olduğunu eklemeliyim.

İnternet ortamının gelişmesi ile birlikte basılı gazete satın alıp okuma alışkanlığımız giderek azaldı, bunda bu mecranın ücretsiz olması kadar yazılı basının içine düştüğü kısır döngüyü aşamamasının da büyük etkisi oldu. Yıllar içerisinde basılı matbuata ilişkin KDV oranlarında indirim talepleri bir türlü kabul görmedi ve sonuç olarak içinden geçtiğimiz gerçekten zor günlere geldik. Yayınevleri fiyatlarına zam yaptıklarını duyurmaya başladılar, gazeteler, dergiler yakın süreç içerisinde başta hafta sonları eklerini azaltarak yangını geçiştirmeye çalışacaklardır. Ancak kurdaki artışın sürmesi gazete, dergi fiyatlarının yükselmesine yol açacak ve zaten kısıtlı olan okur sayısının daha da azalmasını sağlayacaktır.

Okumaya, öğrenmeye olan kararlılığımızın sürdürülebilmesi ve eğitimin önünün açılabilmesi için hayatımızdaki gereksiz tüketimleri olmasa da olurlarımız haline dönüştürürken öğrenme açlığımızı doyuracak adımları çoğaltmalıyız. Bunun için herkes elinden geldiğince destek olmalı, bu ülkenin makus talihini değiştirmek istiyorsak bunu sadece söylemle başaramayız aynı zamanda bu söylemlere eşlik eden eylemleri ortaya çıkartabilecek insan kaynağını da zenginleştirmeliyiz. Yayın dünyasının yaşadığı kriz sadece yayın dünyasına indirgenemeyecek kadar derin bir etki bırakır bu yüzden de söz konusu sorunlar sadece bu alanda bulunanları değil tüm ülkeyi ilgilendirmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları

Kupanın adı süper, geride bıraktıkları ise…

Fenerbahçe ve Galatasaray kulüplerinin, ezeli rekabet gibi bir kavramı kullanma hakları ortadan kalkmıştır. Artık kendi duruşlarının mutlak surette doğru olduğunu düşünenlerin, ortak bir paydada rekabet edebilme ihtimalleri kalmamıştır! 

Futbolda yaşananlar yeşil sahayla sınırlı değil

Ülke futbolu, bir karşılaşmada çıkan olaylar sonrasında ülkenin en büyük kulüplerinden birisi olan Fenerbahçe’nin ligden çekilmeyi tartışacağı 2 Nisan tarihindeki genel kurulu ile PFDK sevkleriyle verilecek cezalar arasında sıkışıp kalmış vaziyette

Göz göre göre bugünlere geldik

Toplumsal hayatımızdaki şiddet üreten etmenleri es geçtiğimiz sürece futbol sahalarındaki şiddeti sadece cezai tedbirlerle önleyebilmemiz mümkün değildir. Bu olay sonrasında cezai tedbirlerin arttırılması tekrar gündeme getirilecektir ancak göreceksiniz ki bu da yaraya merhem olmayacaktır